HAC
Tarifi-Kısa Bilgiler
Haccın Tarifi ve Önemi
Hac; kasdetme ve yönelme mânâlarına gelir. Hac, hususî bir zaman diliminde, hususî bir kısım yerleri, yine bir kısım hususî usullerle ziyaret etmeğe denir ki; senenin belli günlerinde, hac niyetiyle ihrama girip, Arafat’ta vakfede bulunmak ve Kâbe’yi tavaf etmekten ibaret sayılmıştır. Haccın şartı ihram, vakfe ve tavaf ise onun rükünleridir.
Hac’da yapılan ibadetlere genel bir ifade ile “Menasik” denir. Bu ibadeti eda edenlere de “hacı”denir.
İslâmiyet’in beş temel esasından biri olan hac, hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. Hacc’ın farz olduğu Kur’ân-ı Kerim ve sünnette sabittir; bu hüküm konusunda Müslümanlar görüş birliğindedir (icma).
Kur’ân-ı Kerim’de “Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah’ı ziyaret etmek, Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır.” (Ali İmran 3/97) buyrulmuştur.
Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatü vesselâm) da bir hadis-i şeriflerinde “Şüphesiz Allah size haccı farz kıldı, haccı ifa ediniz.” buyurmuştur.
Bir başka hadislerinde ise; “İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar; Allah’tan başka ilah olmadığınave Muhammed (Aleyhissalatüvesselâm)’ın Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve haccetmektir.” buyurarak haccı İslâm’ın beş temel esasından biri
olarak tesbit buyurmuş ve bizatihi uygulamalı olarak nasıl yapılacağını da göstermişlerdir.
Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatü vesselâm) haccın farz kılındığını ashabı kirama tebliğ edince, içlerinden birisi; “Her yıl mı?” diye sormuş, Efendimiz sükût etmiştir. Bu soru 3 defa tekrar edilince; “Eğer evet deseydim, hac üzerinize her yıl farz olurdu, buna da güç yetiremezdiniz” buyurmuştur.
Bu hadisin İbn Abbas (r.a.) yoluyla rivayetinin sonunda şu ilave yer alır. “Kim birden fazla hac yaparsa bu nafile olur.”
Erkek olsun, kadın olsun; şartlarını taşıyan, yani sağlık ve servet yönünden haccetme imkânına sahip olan her Müslüman’ın ömründe bir defa hacca gitmesi farz olup, imkân elde edilince, geciktirilmeden yerine getirilmesi gerekir. Haccın geciktirilmeden ifasına, hacla ilgili ayetlerin delalet etmesiyle birlikte şu hadisler de bu noktaya vurgu yapmaktadır: “Hacca gitmekte acele ediniz, çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceğini bilemez.”
Hac ibadeti bilindiği şekliyle Hz. İbrahim (aleyhisselâm)’a kadar dayanan bir ibadettir. Kur’ân-ı Kerim, Hac suresindeki 22/27-28. ayetleriyle Hz. İbrahim’in haccından, insanları hacca çağırma- sından, Kâbe’nin ve Hac menasikinin tarihçesinden bahsetmektedir.
Haccın Fazileti
Haccın ferdi ve içtimai pek çok faydaları vardır. Başlıcaları şunlardır;
- Hac, ferdin günahlarının bağışlanmasını, kalbinin günahlardan arınmasını sağlar.
Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz bir hadislerinde: “Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa, annesinden doğduğu günkü gibi günahlardan arınmış olarak döner.” buyurur. Bir diğer hadislerinde “Makbul haccın karşılığı cennetten başkası değildir.” Umre de, diğer bir umre ile arasında işlenen günahları siler” buyurur. ”Amellerin hangisi daha faziletlidir?” şeklindeki bir soruya Peygamber Efendimiz: “Allah’a ve Resulü’ne iman” şeklinde cevap vermiş, “Sonra hangisi?” diye sorulunca: “Allah yolunda cihat” buyurmuş, “Daha sonra hangisi?” denince, “Makbul hac” diye cevap vermiştir.
- Hacceden müminlerin Allah katındaki değerleri yükselir.
Peygamber Efendimiz; “Haccedenler ve umre yapanlar Allah’ın misafirleridir, dua ederlerse dualarını kabul eder, bağışlanma dilerlerse onları bağışlar” buyurarak bu gerçeği ifade etmektedir.
Bir başka hadislerinde de: “Hac ve Umre’yi art arda yapınız. Çünkü hac ve umre, körüğün, demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi fakirliği (yapılacak ticaret sebebiyle) ve günahları yok eder “buyurmak suretiyle haccın insanı günahlardan arındırmasıyla birlikte fakirlikten de kurtulmasına vesile olacağını müjdelemektedir.
Haccın Hikmetleri
- Hac ve umre, kutsal mabed Kâbe’nin her yıl ibadetle ihya edilmesine ve şenlendirilmesine vesile olur.
- Hac, insan nefsini günahlardan temizler, arı duru hale getirir, onu ihlâsla donatır, yeni bir hayatın kapılarını aralar; insanın manevîyatını güçlendirir, ilahî rahmet ve affa dair duyduğu güveni sağlamlaştırır.
- Hac imanı güçlendirir, kuvvetlendirir. Allah’a verilen sözün yenilenmesine yardım Kolay kolay dönülmeyen nasuh tövbesine götürür. Nefsi tertemiz hale getirerek duyguları inceltir ve sanki onu kanatlandırır.
- Hac mü’mine, İslâm’ın muhteşem geçmişini hatırlatır. Güzel ahlâkıyla ve faaliyetleriyle dünyayı aydınlatan Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselâm) ve güzide ashabının ve onlara en güzel şekilde tâbi olan kutlu insanların yaptığı fedakârlıkları ve kahramanlıkları hatırlatır.
- Öte yandan hac, zorluklarıyla insanı sabra ve tahammüle alıştırır, disiplin ve emirlere uyma şuuru kazanmasına vesile
- Hac ibadeti vesilesi ile kul, Rabbi’ne daha iyi şükreder, Rabbi’nin kendisine verdiği mal, sağlık ve afiyet nimetlerine daha içten şükretme yolunu
- Sosyal hikmetleri yönüyle hac; renk, dil, ırk, ülke, kültür, makam ve mevki farkı gözetmeksizin aynı amaç ve gayeleri taşıyan milyonlarca Müslüman’ı bir araya getirerek Müslümanlar arasındaki eşitlik ve kardeşliğin çok canlı bir tablosunu oluşturmaya vesile olur. Zenginiyle, fakiriyle, güçlüsü ve güçsüzüyle bütün hacılar aynı kıyafetler içinde, aynı kurallara uyarak, aynı güçlüklere katlanarak, aynı şartlarda hareket ederek fiziki bir eşitlik ve kardeşlik eğitiminden geçerler.
- Büyük servetlere sahip bir zenginle, geçimini zor temin eden bir mü’mine aynı kıyafet (ihram) içinde Arafat’ta beraberce el açıp dua ettiren ve Kâbe’nin etrafında yan yana tavaf ettiren hac ibadeti, insanlara makam, mevki, servet ve zenginlikle gururlanmamayı, diğer Müslümanlarla tanışıp kaynaşmayı öğretir.
- Hac ibadeti Müslümanlarda ömür boyu silin- meyecek derin hatıralar bırakır.
- Hac sayesinde dünyanın değişik yerlerinden gelen Müslümanlar arasında güzel etkileşimler meydana
- Hac yapan Müslüman; sabır, tahammül, sıkıntılara katlanma, yardımlaşma, dayanışma ve belli kurallara adapte olabilme gibi güzel hasletlerini geliştirir.
- Hac, ziyaretçilerini alır on dört asır öncesine götürür. Hayalen Nebiler Nebisi ile buluşturur, o mekânlarda verilen o büyük mücadeleleri onlara hatırlatır.
- Hac insana, ahirete ait bir manzara yaşatır. Dünyada misafir olduğu hakikatini ona gösterir.
Haccın Şartları
Haccın şartları üçe ayrılır:
- Haccın Vücubunun (Farz olmasının) Şartları
- Haccın Edasının Şartları
- Haccın Sıhhatinin Şartları.
Haccın Farz Olmasının Şartları
- Müslüman olması,
- Akıllı ve buluğ çağına ermiş bulunması,
- Hür olması
- Hac yapabilmesi için bedenî ve malî imkânlarının yeterli olması gerekir ki, buna fıkıh kitaplarında, güç yetirebilme, yapabilme manasına “istitaat”
- Bu farizayı yerine getirebilecek vakte erişmiş olma- sı. Sayılan bütün şartları taşımasına rağmen bu iba- deti eda edebileceği hac mevsimine yetişemeden vefat eden bir kişi, hacca gitmekle yükümlü olma- dan vefat etmiş sayılır.
Hac ibadeti hac aylarında yapılır. Hac ayları; Şevval, Zilkade ve Zilhiccenin ilk on günüdür. Bu sürenin dışındaki vakitlerde, farz hac için ihrama girilemez ve haccın rükünleri eda edilemez.
İstitaat dediğimiz hac yapabilme güç ve imkânı, hacca gidecek kimsenin gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin geçimlerini sosyal seviyelerine uygun olarak sağlayacak mali güce, hac için yeterli zamana ve malî imkâna sahip olması manasına gelmektedir.
İstitaat kavramı çerçevesi içinde; beden, mal ve yol emniyetini de zikredenler olmuştur. Hanefi mezhebi âlimleri ayet-i kerimede geçen “hacca gitmeye yol bulabilen, gücü yeten” ifadesinin, “bedenî malî istitaat ve yol emniyeti”unsurlarını içine aldığını ifade etmişlerdir.
Haccın farz olması için gereken şartlardan bir tanesi olmazsa hac farz olmaz ve yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olarak tahakkuk etmez.
Haccın Edasının Şartları
Kendisine hac farz olan kimsenin bu farzı bizzat eda edebilmesi için gereken şartlara “Haccın edasının şartları”denir. Bu şartlar genel hatlarıyla şunlardır:
- Sağlıklı olmak;
Hac yapmakla mükellef kişinin sıhhatinin buna elverişli olması lazımdır. Aksi halde üzerine hac farz olan bir kimsenin, fiilen haccetmeye mani bir hastalık ve sakatlığı bulunursa yerine vekil göndermesi veya bunu vasiyet etmesi gerekir.
Fiilen haccetmeye engel hastalık ve sakatlıklar genel olarak; körlük, kötürümlük, felç, iki ayağı kesik olmak, hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hasta veya yaşlı olmaktır.
- Yol Güvenliği;
Yol güvenliğinin bulunması
- Arızî bir engelin bulunmaması;
Tutukluluk veya yurt dışına çıkma yasağı gibi hacca gitmeye mani bir durumun hac mevsimine denk gelmesi halinde eda sorumluluğu gerçekleşmez.
Kadınlara mahsus şartlar;
Haccın edasıyla doğrudan ilgisi olmayan, fakat kadınlar için yalnız başına uzun yola çıkma yasağından kaynaklanan, eşi veya bir mahremi refakatinde haccetme şartı vardır. Genel görüşe göre,
90 km’den daha uzak bir yere gitmekle ilgili seferilik hükümlerinin uygulanacağı bir mesafeden hacca gidecek kadınların, yalnız başlarına hacca gitmeleri caiz görülmemiştir.
Farklı bazı değerlendirmelerde (Şafiî mezhebine göre) ise sefer mesafesinden ziyade yol güvenliği ve kadınların emniyeti esas alınmış, kadının yanında kocası veya mahremi şart koşulmamış en az üç kadın olmak üzere bir grup oluşturmaları, hatta kendini güvenlik içinde hissediyorsa bir kadının tek başına da hacca gidebilmesine cevaz verilmiştir.
Eda şartlarını taşıyan kimselerin bizatihi hacca gitmeleri, şartlardan herhangi birinin gerçekleşmemesi duru- munda ise kendi yerlerine (bedel) vekil göndermeleri veya bunu vasiyet etmeleri gerekir.
haccın Sıhhatinin Şartları
Yapılacak haccın sahih, yani geçerli olabilmesi için şu üç şartın bulunması gerekir.
a- Hac yapmak niyetiyle ihrama girmek. b- Hususî (Özel) vakit.
c- Hususî mekândır.
A) İhram
İhram sözlükte; “haram etmek, kendini mahrum bırakmak”anlamına geldiği gibi, “tazim edilmesi gereken zamana veya makama girmek ve bunlara saygı duymak”manasına da gelir.
Terim olarak ihram; “hac ya da umre yapmaya niyet eden kimsenin başka zamanlarda işlemesi mübah olan bazı fiil ve davranışları, hac veya umrenin rükünleri tamamlanıncaya kadar kendisine haram kılması demektir.”
Diğer zamanlarda helâl olan bazı fiiller, ihramlı için yasak hale gelir. Kılık kıyafet, cinsel hayat ve avlanma ile ilgili olan bu yasakların ihlali; yasağın cinsine ve ihlal şekline göre değişen cezaları gerektirir. Bu cezalar kurban kesmek, sadaka vermek ve oruç tutmaktan ibarettir.
İhrama girmenin gereklerinden biri olarak örtünülen havlu ve benzeri dikişsiz kıyafete de halk arasında ihram denmektedir. İhram; niyet ve telbiye ile birlikte bu örtüye bürünmekle gerçekleşir.
A- a) İhramın Rükünleri
Hanefi mezhebine göre ihramın iki rüknü vardır: Niyet ve telbiye. Bunlardan birisini terk eden kimse ihrama girmiş olmaz.
Niyet, eda edilecek haccın türüne veya umre yapmaya karar vermektir. Niyetin yeri kalbtir. Kalben gafil olmamak şartıyla niyeti dil ile ifade etmek de müstehaptır. Şayet yapılacak hac, yapılış şekli itibariyle Temettu haccı ise şöyle niyet edilir: “Allah’ım senin rızan için umre yapmak istiyorum, bunu bana kolaylaştır ve kabul eyle.
”Niyet edilip telbiye söylenince ihrama girilmiş olur. Telbiye: Şu duayı okumaktır:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل ش ِريك لَك
“Allahım emrine âmâdeyim, davetine icabet ettim geldim Allahım. Yeter ki Sen emret. Emrine itaat ederek Sana yöneldim Allahım, Senin ortağın yoktur. Elbette ki, hamd Sen’in, nimet Sen’in, mülk de Sen’indir. Senin şerîkin yoktur.”
Telbiyeyi ihrama girerken bir kere söylemek farz, zaman zaman da sesli bir şekilde tekrar etmek ise sünnettir. Kadınlar gerek telbiyede gerekse diğer dua, zikir ve tesbihlerde seslerini fazla yükseltmezler.
A- b) İhrama girme zamanı
Hac ayları girmeden hac menasikinden hiçbir şey yapılamaz. Hanefi mezhebine göre, henüz hac ayları başlamadan ihrama girmek mekruh olmakla birlikte caizdir. Çünkü ihram, haccın rüknü değil sıhhat şartıdır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi şartın yerine getirilmesi için vaktin girmesi gerekmez.
Şafii mezhebinde ise ihram şart değil rükün sayıldığı- ndan hac aylarından önce, hac için ihrama girilemez. Hac aylarından önce ihrama girildiği takdirde, bu ihram umre ihramı olur. Umre yapmak için özel bir vakit olmadığından umre için her zaman ihrama girilebilir.
A- c) İhrama Girme Yerleri (Mîkatlar)
Mikat; İhrama girme yeri ve zamanı demektir. Terim olarak ise Mekke çevresinde, çeşitli bölgelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel mekânları ifade eder. Kuran’ı Kerimde Kabe’ye “el-Beytül Haram” (el-Maide 5/2) çevresindeki mescide “el- Mescidü’l Haram”(el-İsra 17/1) bu mescidin ve Kabe’nin içinde bulunduğu Mekke şehrine “Harem” (el-Kasas, 28/57; el-Ankebut, 29/67) demek suretiyle Kabe ve çevresindeki bölgeyi “saygı ve hürmete layık”sözüyle tavsif etmiştir. Kabe’nin çevresini kuşatan mekanlar yakından başlamak üzere “Harem”, “Hill”, “Âfâk”olmak üzere üç bölgeye ayrılmıştır. Hac ve umreye niyet edecek kimselerin bu bölgelere göre durumları değişiklik arz eder.
Harem Bölgesi
Mekke ile çevresinde; bitkileri kesilmemek, yeşiline dokunulmamak ve av hayvanlarına zarar vermemek, canlılarına ilişilmemek üzere sınırları Hz. Cebrail’in göstermesi ile Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş, daha sonra Peygamber Efendimiz tarafından yenilenmiş olan emniyet ve güvenin hâkim olduğu bölgedir.
Mekke ahalisi hac için Harem sınırları içinde; umre için bu sınırların dışına yani Hill bölgesine en yakın olan Ten’im veya Arafat’a çıkarak ihrama girerler.
Hill Bölgesi
Harem bölgesi ile Mikat mahalleri arasındaki bölgedir. Bu bölgede yaşayanlar harem bölgesi sınırları dışından, bulundukları yerden ihrama girerler.
Afak Bölgesi
Harem ile Hill bölgelerinin dışındaki yerlere Afak denilir. Afak bölgesinden Mekke veya Harem bölgesine geleceklerin ihramsız geçmemeleri gereken beş nokta Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) tarafından tespit edilmiştir. Afak Bölgesinde ikamet edenlere “afâkî” tabir edilir.
Mekke-i Mükerreme’ye veya Harem bölgesine gelenlerin İhramsız geçemeyecekleri 5 nokta şunlardır:
- Zulhuleyfe: Mekke veya Harem’e Medine yönün- den gelenlerin mikatı olup, Medine’ye yaklaşık 10 km., Mekke’ye ise 450 mesafededir. Mekke’ye en uzak mikat bu mikattır. Peygamber Efendimiz veda haccı yapmaya niyet ettiklerinde bu mikatta ihrama girmişlerdir.
- Cuhfe (Rabiğ): Mısır ve Suriye istikametinden gelen ziyaretçilerin mikatıdır. Mekke’ye yaklaşık 187 km.
- Zatüırk: Irak yönünden gelenlerin mikatı olup 94 km. uzaklıktadır.
- Yelemlem: Yemen ve Hindistan tarafından gelen-
lerin mikatı olup, Mekke’ye 54 km. mesafesi ile en yakın mikat olma unvanını taşımaktadır.
- Karnü’l-Menazil: Necid ve Kuveyt istikametinden gelenlerin mikatıdır. Mekke’ye uzaklığı 96 dir.
Hava yoluyla Cidde’ye gelenlerin ise, geldikleri yöndeki mikat hizasını geçmeden uçakta ihrama girmeleri gerekir. Ancak uçakta ihrama girmeleri zor olacağından, hava limanında ihrama girmeleri daha doğru bir uygulama olsa gerektir.
Harem ve Hill bölgesi dışında ikamet eden Âfâkîler bu sayılan beş nokta veya hizasında ihrama girmek suretiyle ancak harem bölgesine girebilirler. Harem bölgesine ihram ile girmek, bu bölgeye saygılı olunması maksadıyla vacip kılınmıştır. İster hac ve umre yapmak niyetiyle, isterse ticaret, ziyaret veya tedavi maksadıyla gelme arasında bir fark gözetilmeden ihram ile bu sınırlardan girilecek, umre veya hac menasiki tamamlandıktan sonra ihramdan çıkılacaktır.
A- d) Harem Bölgesine İhramsız Girmemek
Her ne maksatla olursa olsun uzaklardan gelip de doğrudan Harem bölgesine, mesela, Mekke’ye gidecek olan âfâkîlerin, mîkat sınırını geçmeden ihrama girmeleri gerekir. Âfâkî, Mekke’ye mikat sınırları dışından gelen kimse demektir. İhram, bu kutsal bölgeye saygı için vacip kılınmıştır. Bu konuda
hac ve umre için gelenler ile ticaret, ziyaret veya tedavi gibi başka maksatlar için gelenler arasında fark yoktur. Bunlar hac ve umre yaptıktan sonra ihramdan çıkarlar. Herhangi bir sebeple mîkat sınırları dışında bulunan Hil ve Harem bölgeleri halkı da aynı hükme tabidir.
Şafiî mezhebinde, hac ve umre kastı olmadıkça uzaklardan gelenlerin (âfâkî) Harem bölgesine ihramsız girmeleri vacip değil, müstehaptır.
Hil bölgesi halkı hac veya umre yapmayacakları zaman, Harem bölgesine ihramsız girip çıkabilirler. Harem bölgesinde bulunan kimseler ister Mekkeli, isterse uzaklardan gelenlerden olsun, Hil bölgesine (mesela Cidde’ye) gittiklerinde, harem bölgesine ihramsız dönebilirler. Doğrudan Harem bölgesine gitme niyeti olmaksızın hil bölgesindeki herhangi bir yere mesela, Cidde’ye gidecek olan âfâkîlerin, mîkat sınırını ihramlı geçmeleri gerekmez. Bunlar, daha sonra Harem bölgesine, mesela Mekke’ye gitmek isterlerse, Hil bölgesinde oturanların hükmüne tabi olurlar. Hac veya umre kastı yoksa Harem bölgesine ihramsız girerler ve isterlerse Kâbe’yi ihramsız tavaf ederler.
Medine ziyaretini hacdan önce yapmak için mîkat sınırını ihramsız geçenler, Cidde’ye indikten sonra önce Mekke’ye gitmek mecburiyetinde kalırlarsa, Cidde’de-Harem bölgesi sınırını geçmeden ihrama girerler.
A- e) İhramın Vacipleri
- Mikat sınırlarını ihramsız geçmemek.
Mikat sınırları dışında ikamet eden Afâkîler, mikat sınırını ihramsız geçerlerse ceza (dem) yani koyun veya keçi kurban kesmeleri gerekir. Bununla birlikte, mîkatı ihrama girmeden geçen kimse, henüz hac veya umre menasikinden herhangi birine, meselâ, kudüm tavafına veya umre tavafına başlamadan mîkata dönüp orada ihrama girerse ceza düşer. Böyle bir kimsenin, ihramsız geçtiği mîkat sınırı yerine; bulunduğu yere daha yakın bir mîkata gidip orada ihrama girmesi mümkündür. Mîkatı ihramsız geçtikten sonra, hac veya umre menasikinden birine başlanmışsa artık mîkata dönülse bile ceza düşmez.
- İhram yasaklarından sakınmak.
Hacın ruh ve manasına uygun düşmeyen hareket ve davranışlardan uzak durmaktır ki bunlar ileride ihram yasakları olarak gelecektir.
A- f ) İhramın Sünnetleri
İhrama girmeden, yani niyet ve telbiyeden önce; genel temizlikle birlikte tırnakları kesmek, kasık ve koltuk altı kıllarını temizlemek, gerekiyorsa tıraş olmak, gusletmek, gusül yapılamıyorsa abdest almak, vücuduna güzel kokular sürmek, erkekler izar ve rida denilen iki parçadan ibaret olan belden aşağıya sarılan ve vücudun üst kısmını örten dikişsiz havluya
sarılmak, ihram örtülerine büründükten sonra ise; kerahet vakti değil ise iki rek’at ihram namazı kılmak; birinci rek’atında Fatiha’dan sonra Kafirun suresi, ikinci rek’atında da İhlâs suresini okumak, ihramlı olduğu süre içinde her fırsatta telbiye getirmek. Hac için ihrama hac ayları başladıktan sonra girmek.
A- g) İhram Yasakları
İhram yasakları çeşitli alanlara göre şu şekilde gruplandırılabilir.
- İhramlının vücudu ile ilgili yasaklar
- Saç veya sakal tıraşı olmak ve bıyıkları
- Vücudunun herhangi bir yerindeki kılları tıraş etmek, yolmak veya koparmak
- Tırnak kesmek
- Süslenmek niyetiyle saç, sakal ve bıyıkları boya- mak, yağlamak, saçlara briyantin sürmek, vücu- da güzel kokular sürmek, kadınların oje ve ruj kullanması, kokulu sabun kullanmak vb.
- Elbise Ve Giyim Eşyası İle İlgili Yasaklar
- Giyim eşyası olarak hazırlanmış (dikilmiş veya örülmüş) şeyleri giymek, başı ve yüzü örtmek, takke ve benzeri şeylerle başı örtmek, başa sa- rık sarmak, eldiven, çorap ve topukları kapatan ayakkabı giymek yasaktır.
- Palto, pardösü gibi giysileri giymeksizin omzu- na almak yasak değildir. Bele takılan kemerde,
omuza asılan çantada, ayaklara giyilen üzeri ve to- pukları açık ayakkabı ve terlikte dikiş bulunabilir.
- Giyim ile ilgili yasaklar sadece erkekler içindir. Kadınlar normal elbiselerini giyerler ihram sü- resince yüzlerini örtmezler.
- Cinsel Konularla İlgili Yasaklar
Cinsel ilişki ve genellikle cinsel ilişkiye götüren öpme, oynaşma, şehvetle tutma gibi davranışlar yasaktır. Şehvet duygularını harekete geçirecek fuhşiyata dair sözler söylemek de aynı şekilde yasaktır.
- Harem Bölgesi İle İlgili Yasaklar
Mekke-i Mükerreme ve çevresindeki “Harem“ bölgesindeki av hayvanlarının avlanması, bitki- lerin kesilmesi veya koparılması ister ihramlı ister ihramsız herkes için yasaktır.
- Yapılması Günah Olan ve Başkalarının Hukukunu İlgilendiren Yasaklar
Füsuk: Allah’ın emir ve yasaklarına itaatten uzaklaşıp masiyet sayılan fiilleri yapmak
Cidal: Tartışmak, kavga etmek, hakarette bulunmak, kötü söz ve davranışlarla gönül kırmak, huzursuzluk çıkarmak. Umumî asayiş ve huzuru bozacak bu tür davranışlardan özellikle ihramlı iken kaçınmak gerekir.
- Av Yasağı
İster harem bölgesinde isterse dışında eti yenen veya yenmeyen her türlü kara avını avlanmak, avcıya avını göstermek, avcıya yardımcı olmak, av hayvanlarına zarar vermek yasaktır.
A- h) İhramlıya Yasak Olmayan Fiil ve Davranışlar
- Gölgelenmek, şemsiye kullanmak,
- İhram örtülerini değiştirmek
- Yıkanmak, kokusuz sabun kullanmak
- Dişleri fırçalamak, sürme çekmek
- Diş çektirmek, kan aldırmak, iğne yaptırmak, yara üzerine sargı bezi
- Kırılan tırnağı ve zarar veren kılı koparmak
- Silah taşımak, bilezik, yüzük ve kol saati takmak
- Kemer takmak, omuzda çanta taşımak
- Çiçek veya meyve koklamak
- Güzel koku satan dükkânda bulunmak veya koku satın almak
- Yüzü ve başı örtmeden yorgan ve battaniye gibi örtü ile örtünmek
- Kollarını giymeden palto veya ceket gibi dikişli bir elbiseyi omuzlarına almak
B) Hususî Vakit
Haccın farzlarını yani ihrama girme, Arafat Vakfesi ve ziyaret tavafını kendileri için belirlenmiş vakitlerde eda etmek haccın sıhhatinin (geçerli olmasının) şartıdır.
Hac menasiki, Şevval, Zilkade aylarının tamamıyla, Zilhicce ayının ilk on günü içinde eda edilir. Bu aylardan önce hac menasikine başlanmaz. Hac menasikinden her birinin (vakfe, tavaf, say, şeytan taşlama) bu aylar içinde belirlenen vakitlerde yapılması gerekir; aksi halde sahih (geçerli) olmaz.
C) Hususî Mekân
Haccın farzlarının hususî mekânlarda yerine getirilmesi gerekir. Bu da Arafat vakfesinin Arafat sınırları içinde ve tavafın da Kabe’nin etrafında ve mescidin sınırları içinde yapılması demektir.
Haccın Rükünleri
Hanefî mezhebine göre haccın ihram, Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı olmak üzere üç farzı vardır. Bunlardan ihram şart, Arafat’ta vakfe ve ziyaret tavafı ise rükündür. Rükünlerden biri olan Arafat vakfesi zamanla sınırlı olduğu için, vaktini geçiren bir kimse o sene hac yapmaktan mahrum kalır daha sonra yeniden hac yapması gerekir.
Şafiî Mezhebine göre bu üç farza ilave olarak sa’y, saçları dipten kazıtma veya kısaltma da rükündür. Ve bu rükünlerden ilk üçünde sıraya riayet etmek de farzdır.
Rükünlerin tamamı, usulüne ve şartlarına uygun yapılmadıkça ceza ve kefaret ödemekle hac sahih olmaz.
Haccın sıhhatinin yani geçerli olmasının şartlarından ihram daha önce anlatılmıştı. Şimdi haccın iki rüknü olan Arafat vakfesi ve ziyaret tavafına geçiyoruz.
Arafat Vakfesi
Haccın, eda edilmeden yapılamayacağı bir rüknü olan Arafat vakfesi; Mekke’nin yaklaşık 25 km. güney doğusunda bulunan ve harem bölgesi dışında kalan, sınırları işaretlenmiş olan Arafat bölgesinde yapılır.
Vakfe; bir yerde bir süre durmak veya beklemek demektir. Peygamber Efendimizin (aleyhissalatu vesselâm) “Hac Arafat’tan ibarettir” beyanı, Arafat vakfesinin hac için ne kadar önemli olduğunu bildirmekte ve kaçırılmaması gerektiğine dikkatlerimizi çekmektedir. Bu itibarla hac esnasında Arafat’ı kaçıran insanlar, onu bir yıl sonra ancak yakalayabilir.
- Vakfenin Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları;
Vakfenin sahih olabilmesi için;
- Haccetmek niyetiyle ihramlı olmak(İhram konusu daha önce anlatılmıştı.)
- Vakfeyi, Arafat sınırları içinde ve Arefe günü zeval vaktinden (öğle namazının giriş vakti), bayram sa- bahı “fecr-i sâdıka”yani tan yeri ağarmasına (sabah namazının giriş vakti) kadarki zaman dilimi içerisin- de
Arafat bölgesinin Mekke tarafındaki sınırı, “Urene vadisi”dir. Urene vadisi dışında Arafat bölgesinin her
yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan “Nemîre Mescidi”nin kıble tarafından (Kuzeybatı) bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır. Vakfenin Cebel-i Rahme denilen tepenin eteklerinde yapılması ise sünnettir.
Zilhicce ayının dokuzuncu günü olan Arefe günü güneşin tepe noktaya gelişi ile birlikte vakfenin vakti de girmiş olur. Bayramın ilk günü tan yerinin ağarması ile birlikte de vakti çıkmış olur. Bu konuda ittifak vardır. Vakfenin sahih olması için niyet etmek, Arafat’ta bulunup vakfe yaptığını bilmek şart değildir. Belirtilen süre içinde, şuuru yerinde veya değil, uykuda veya uyanık, abdestli veya abdestsiz, her ne halde olursa olsun kısa bir süre Arafat sınırları içinde bulunan, hatta o bölgeden geçen kimse Arafat vakfesini yapmış sayılır.
Arefe günü gündüz Arafat’ta bulunanların, güneş batmadan önce Arafat’tan ayrılmamaları vaciptir. Mazeretsiz olarak güneş batmadan o bölgeden ayrılan kimse, henüz güneş batmadan geri dönerse bir şey gerekmez; aksi halde ceza, yani dem (koyun veya keçi kurban etmesi) gerekir. Şafiîlere göre, güneş batmadan önce ayrılanlara ceza gerekmez.
- Arafat Vakfesinin Sünnetleri;
- Zilhicce’nin günü olan terviye gününü, Arefe gününe bağlayan geceyi Mina’da geçirip Arefe günü güneş doğduktan sonra Arafat’a hareket etmek.
- Zevalden önce Arafat’ta bulunmak, mümkünse boy abdesti
- Zevalden sonra öğle namazından önce Nemire Mescidinde hutbe okunması.
- Öğle ve İkindi namazlarını “cem-i takdim”ile öğle vaktinde birlikte kılmak.
- Vakfe yaparken abdestli olmak ve kıbleye yönelmek.
- Vakfeyi “Cem-i takdim”ile kılınan öğle ve ikindinin akabinde
- Oruçlu
- Gün boyunca telbiye, tesbih, zikir, dua ve istiğfarla çokça meşgul
- Vakfeyi mümkün olduğu kadar rahmet tepesi olarak anılan “Cebel-i Rahme”ye yakın bir yerde Vakfe yaparken ayakta durmak, oturmaktan; binek üzerinde olmak, ayakta durmaktan daha faziletlidir.
Cem-i takdim; Arefe günü Arafat’ta vakfe yapanların, öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde peş peşe kılmaları sünnettir.
Öğle ve ikindi namazları cem-i takdim ile kılınırken ezan okununca önce öğle namazının ilk sünneti kılınır. Sonra kâmet getirilerek öğlenin farzı kılınır.
Tekrar kâmet yapılır ve ikindinin farzı kılınır. İkindi namazı için ayrıca ezan okunmaz ve iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz. Her iki farzdan sonra telbiye ve teşrik tekbirleri okunur.
Ziyaret Tavafı
Haccın ikinci rüknü ziyaret tavafıdır. Ziyaret tavafı yapılmaksızın hac tamam olmaz. Kur’ân-ı Kerim’de: “Sonra saçlarını tırnaklarını kesip üst başlarındaki kirleri gidersinler ve diğer hac görevlerini yerine getirsinler, dünyanın bu en kıdemli mabedi Kâbe’yi (Beyt-i Atik) bir kere daha tavaf etsinler.” (Hacc, 22/29) buyrularak ziyaret tavafının farziyeti vurgulanmıştır.
Tavaf, “Bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek” manasına gelir. Hac menasiki olarak tavaf, Hacer-ül Esved‘in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayarak, Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir dönmeye bir şavt denir ve yedi şavt bir tavaf olur.
- Tavafın Sahih Olmasının Şartları 1-Tavafın Vaktinde Yapılması.
Ziyaret tavafına “ifada tavafı”da denir. Ziyaret tavafı- nın vakti Bayramın ilk günü fecr-i sadıktan itibaren başlar. İlk vaktinden itibaren ömrün sonuna kadar yapılabilirse de İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar ya- pılmalıdır.
Şafiî mezhebine göre ziyaret tavafının vakti arefe günü gece yarısından itibaren başlar ve bayramın ilk üç gününde yapılması vacip değil, sünnettir. Tava- fın bayramın ilk günü yapılması ise daha faziletlidir.
Yapılmak istenen şeyin kalben kastedilmesi, belir- lenmesidir. Kalben kastetmekle birlikte dil ile söy- lenmesi ise müstehaptır. Tavafa niyet etmeksizin Kabe’nin etrafında dolaşmak tavaf sayılmaz.
Tavafa niyet ederken, tavafın türünü yani yapılan tavafın kudüm tavafı mı, ziyaret tavafı mı yoksa umre tavafı mı olduğunu tayin etmek gerekmez. Mutlak tavafa niyet etmek yeterlidir.
- Tavaf’ın Mescid-i Haram’ın içinde, Kâbe’nin etrafın- da (metaf) yapılması gerekir. Mescid’in üst katların- da da tavaf yapılabilir. Ancak Mescid-i Haram’ın dı- şından tavaf yapılamaz.
- Şavtların çoğunu yapmış olmak. Hanefi mezhebi- ne göre şavtlardan en az dördünü yapmış olmak tavafın sahih (geçerli) olmasının bir şartıdır. Farz ve vacip tavaflarda eksik kalan her şavt için ceza gerekir.
- Tavafın Vacipleri
- Abdestli Tavafı abdestli bir şekilde yapmak. Tavaf yaparken abdest bozulursa, abdest aldıktan sonra eksik şavtlar tamamlanabilir.
- Avret mahallinin örtülü olması. Avret sayılan ve ör- tülmesi gereken organların dörtte biri veya çoğu açılırsa ceza
- Tavafa Hacerü’l- Esved hizasından başlamak.
- Kâbe’yi sol tarafına alarak tavaf
- Tavafı Hatim’in dışından dolaşarak Hatim Kâbe’den sayıldığından, Kâbe’nin dışından tavaf yapmak için bu gereklidir.
- Farz ve vacip tavafları yedi şavtta
- Gücü yetenlerin tavafı yürüyerek yapması
- Tavaftan sonra tavaf namazı kılmak. Farz olsun, na- file olsun her tavafın sonunda iki rekât tavaf nama- zı kılmak
- Tavafın Sünnetleri
- Necasetten taharet: Gerek bedende gerekse ihram elbisesinde namaza mani bir pisliğin bulunmaması.
- Tavafa başlarken, Hacerü’l-Esved’e veya hizasına Rüknülyemanî tarafından
- Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacerü’l- Esvedi istilam
İstilâm; Hacerü’l-Esved’i selâmlamak demektir. Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında Hacer-i Esved’in önüne her geldikçe ona karşı
durulur. Namaza durur gibi, eller kaldırılır, tekbir ve tehlil getirilir. Tehlil bilindiği üzere “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, Lehül mülkü ve lehül hamdü ve huve ala külli şey’in kadir” demektir. Mümkünse Hacerü’l-Esved öpülür veya eller sürülür. İzdiham sebebiyle Hacerü’l-Esved’e yaklaşılamadığı durumlarda başkalarına rahatsızlık vermemek için uzaktan avuçların içi Kâbe’ye çevrilerek eller kulaklar hizasına kadar kaldırılarak “Bismillahi Allahu Ekber” denilerek karşıdan işaretle selamlanır, selamlamadan sonra da sağ elin içi öpülür. Hacerü’l-Esved uzaktan istilam edilirken karşısında durulup beklenmez, yürümeye devam edilir.
Hacerü’l-Esved’i istilam edeceğim derken insanlara eziyet edilmemesi meselesi çok önemlidir Peygamber Efendimiz veda haccında bineğinin üzerinden Hacerü’l-Esved’i uzaktan elindeki bastonu ile istilam etmiş sonra da bastonu öpmüştür. (Müslim, Hac, 257)
Ayrıca Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve selem) bu mevzuda ashabını ikaz etmiştir. Hz. Ömer’e (r.a.) “Ey Ömer, sen güçlü kuvvetli bir insansın. Hacerü’l-Esved’i istilam ederken insanları sıkıştırarak zayıflara eziyet etme. Eğer yanına gidip bizzat istilam etme imkânı varsa yap, şayet böyle bir imkân yoksa karşısına geldiğinde uzaktan istilam et, tekbir ve tehlil getir” buyurmuşlardır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/28; Beyhakî, Sünen-i Kübra, 5/80)
Her uğranıldığında Rüknülyemânî’nin de istilam edilmesi müstehaptır.
- Remel yapmak: Reme; peşinden Sa’y yapılan tavafların ilk üç şavtında erkeklerin koşar adımlarla omuzları silkerek çalımlı yürümesi Kadınların remel yapması gerekmez.
- Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin ıztıba yapması
Iztıba: İhramın vücudun belden yukarısını örten parçasının bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuzu üzerine atarak sağ kolu ve omuzu ridanın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların bütün şavtlarında ıztıba sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür, tavaf namazı omuz örtülmüş olarak kılınır. Remel yapılan tavafların haricinde ıztıba mekruhtur.
- Tavafın bütün şavtlarının peş peşe yapılması (muvâlât) Tavaf yapılırken farz namaz için kâmet getirilmesi veya abdestin bozulması gibi, tavafa devam etmeye mani bir durum ortaya çıkarsa, tavaf olduğu gibi bırakılır, sonra kalan kısmı tamamlanır.
- Erkeklerin mümkün olduğu kadar Kâbe’ye yakın daireden, kadınların ise kenardan tavaf
Tavafın sünnetlerinin herhangi bir mazeret olmadan terk edilmesi mekruhtur. Terk edildiğinde ise herhangi bir ceza gerekmez.
- Tavafın Yapılışı
Rükn-ü Yemani tarafından Hacerü’l-Esved hizasına gelinir. Tavafa niyet edilir. Hacerü’l- esved “Bismillahi Allahu Ekber” denilerek istilam edildikten sonra tavafa başlanır. Tavaf esnasında tekbir ve tehlil getirilir, salât ve selâm okunur. Her şavtta Hacerü’l- Esved selâmlanır. Yedi kere dönüldükten sonra Hz. İbrahim (a.s)’ın hatırasını yadetmek maksadıyla konulmuş olan Makam-ı İbrahim’in arkasında eğer orada kılmak mümkün değilse uygun bir yerde tavaf namazı kılınır. Peygamber Efendimiz, makamı İbrahim’de iki rekât namaz kılmış ve zammı sure olarak “kâfirun” ve “ihlas” surelerini okumuştur. Namazdan sonra dua edilir.
- Tavafın Çeşitleri
Haccın rükünlerinden olan ziyaret tavafından (tavaf-ı ifaza) başka farz, vacip, sünnet ve nafile olmak üzere tavaflarda vardır. Ancak hepsinin yapılışı aynıdır. Tavafların bir kısmı hac ile ilgili diğer bir kısmı ise hac ile ilgili değildir.
Hac ile ilgili olan tavaflar şunlardır: Kudüm tavafı, ziyaret tavafı, veda tavafı. Umrede yapılan tavafa ise umre tavafı denir. Bunlar ilgili yerlerde açıklanmıştır.
Hac ve umre ile ilgili olmayan tavaflar:
- Nezir tavafı
Bir kimse tavaf etmeyi nezretmiş(adamış) ise bu nezrini yerine getirmesi vaciptir. Nezri için bir zaman belirlemiş ise belirlenen zamanda yapması gerekir.
Eğer zaman tayin etmemiş ise uygun bir zamanda nezrettiği tavafı yerine getirir.
- Tahiyyetü’l-Mescid Tavafı
Bir mescide girildiğinde iki rekât tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak sünnettir. Mescid-i Haram’a her girildiğinde ise hürmeten mescidi selamlamak için bir tavaf yapmak müstehaptır. Buna selamlama tavafı manasında tahiyyetü’l-mescid tavafı denir. Hac ve umre için yapılan tavaf bunun yerini tutar.
- Tatavvu (Nafile) Tavafı
Mekke’de kalındığı süre içerisinde hac ve umre ile ilgili olan tavafların dışında, fırsat buldukça yapılan nâfile tavaflardır.
Haccın Vacipleri
Haccın rükün ve şartlarının yanında bir de vacip olan menasik vardır. Bunların terki ile hac geçersiz olmaz. Fakat mazeretsiz terdekilmeleri tahrimen mekruhtur. Meşru bir mazeret olmadan terk edilen vacipler veya vaktinde eda edilemeyen vacipler için de ceza gerekir. Haccın vacipleri, aslî ve fer’î olmak üzere ikiye ayrılır.
Aslî Vacipler; Safa-Merve tepeleri arasında sa’y, Müzdelife’de vakfe, şeytan taşlama (remy-i cimar), saçları dipten kazıtma veya kısaltma ve veda tavafı olmak üzere toplam beş menasikten (Hacda yerine getirilmesi fiiller) ibarettir.
Fer’i Vacipler; İhramın vacipleri, tavafın vacipleri, sa’yın vacipleri, Arafat vakfesinin vacipleri, Müzdelife’de vacipler, Mina’da vacipler şeklinde sıralanabilir. Fer’i vacipler bağlı oldukları menasikle birlikte ele alınmışlardır.
Sa’y
Sa’y lügatte “koşmak, çaba sarf etmek” manalarına gelir. Terim olarak ise; Kabe’nin doğu tarafında bulunan Safa ve Merve tepeleri arasında, Safa’dan başlamak, Merve’de son bulmak üzere dört gidiş, üç geliş olmak üzere yedi defa gidip gelmekten ibarettir. Safa’dan Merve’ye her gidişe ve Merve’den Safa’ya her dönüşe bir şavt denir. Yaklaşık 350 m’lik bu mesafeye “Mes’a” yani sa’yın yapıldığı yer denir.
Kur’ânı Kerim’de “Safa ile Merve Allah’ın belirlediği nişanelerdir. Kim hac veya umre niyetiyle Kabe’yi ziyaret ederse oraları tavaf etmesinde bir beis yoktur” buyurularak sa’yın ehemmiyeti vurgulanmıştır. (Bakara, 158)
- Sa’yin Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları
- Sa’yi, ihrama girdikten yani hac veya umre yahut her ikisi için niyet ve telbiye yaptıktan sonra İhrama girmeden önce, hac veya umre mena- sikinden hiçbiri yapılamaz.
Sa’yin sahih olması için, ihrama girdikten sonra yapılması şart ise de ihramlı olarak yapılması şart
değildir; belirli menasik tamamlanıp ihramdan çıktıktan sonra yapılabilir. Nitekim hac için ihrama giren kimse, kurban bayramının ilk günü fecr-i sadıktan önce ihramdan çıkamayacağı için, Arafat vakfesinden önce hac sa’yini yapmak isterse, ihramlı olarak sa’y yapar. Arafat dönüşü ziyaret tavafından sonra yapılırsa, ihramsız olarak da yapabilir. En faziletlisi ve sünnete uygun olan da budur. Umre sayinin ihramlı olarak yapılması vaciptir. Umre tavafının dördüncü şavtından sonra tıraş olan kişi, ihramdan çıkmış olur. Bu kişinin ihramsız olarak yapacağı umre sa’yi sahihtir, fakat sa’yi tamamlamadan ihramdan çıkarak vacibi terk ettiği için ceza (dem) gerekir.
- Hac sa’yini hac ayları başladıktan sonra
İhrama girme dışında, hacla ilgili menasikin hiçbiri, hac ayları girmeden yapılamaz.
- Muteber bir tavafın akabinde yapılması.
Sa’y tek başına müstakil bir nüsük (Hac fiili) değildir. Muteber tavaf ise, cünüp, aybaşı ve lohusa olarak yapılmamış olan tavaftır.
- Şavtların çoğunun yani en az dördünün yapılmış olması.
Hanefi mezhebinde, sa’yin yedi şavtından dördü rükün, üçü vaciptir. Diğer üç mezhepte bütün şavtlar rükündür.
- Sa’ya Safa tepesinden başlamak.
Merve’den başlanırsa ilk şavt sahih olmaz.
- Sa’yın Vacipleri
- Sa’yın yürüyerek yapılması.
Hastalık, yaşlılık, sakatlık... gibi sebeplerle yürüyerek sa’y yapamayanlar, araba ile yaparlar.
- Sa’yın yedi şavta tamamlanması.
- Sa’yin Sünnetleri
- Tavaf ile Sa’yı peş peşe yapmak
- Sa’yı abdestli olarak yapmak
- Üzerinde ve elbisesinde namaza mani pislik bu- lunmamak
- Sa’ya başlamadan önce Hacerü’l-esved’i selâmlamak
- Her şavtta Safa ve Merve’nin, Kabe’nin görülebi- leceği yerlerine kadar çıkmak
- Şavtları peş peşe
- Erkekler, yeşil ışıkla işaretlenmiş sütunlar arasın- da, süratli ve çalımlı yürüyerek “hervele”yapmak. 8.Sa’y yaparken tekbir, tehlil ve dua ile meşgul olma
- Sa’yin Yapılışı
Tavaf yaptıktan sonra Safa tepesine gidilir, Hacerü’l- Esved selâmlandıktan sonra hac ise hac, umre ise umre sa’yine “Allah’ım Senin rızan için Safa ile Merve arasında yedi şavt hac (veya umre) sa’yini yapmak istiyorum. Bunu bana kolaylaştır ve kabul buyur diyerek niyet edilir.“ Tekbir, tehlil, zikir ve
dualarla Merve’ye doğru yürünür, hervele esnasında; “Rabbim, günahlarımı bağışla, bize merhamet et, kusurlarımızı affeyle ve bize ikram eyle, bildiğin bütün günahlarımızı bağışla; çünkü sen bizim bilmediklerimizi de biliyorsun, şüphe yok ki, sen en Aziz ve en Kerîm olansın” duası okunur. Safa’dan Merve’ye dört gidiş Merve’den Safa’ya üç dönüş olmak üzere yedi şavt yapılınca Sa’y tamamlanmış olur.
Sa’y kendi başına müstakil bir ibadet değildir. Mutlaka bir tavaftan sonra yapılır. Hac ve umre için birer defa sa’y yapılır, sa’yin nafilesi yoktur. Dolayısıyla her tavaftan sonra sa’y yapılmaz.
Müzdelife Vakfesi
Müzdelife, Mina ile Arafat arasında Harem sınırları içinde kalan bir bölgedir. Hac’da Arefe gününü Bayram gününe bağlayan geceyi bu bölgede geçirmek sünnet, vakfe ise vaciptir.
- Vakfenin Sahih (geçerli) Olmasının Şartları 1- Hac niyetiyle ihramlı
- Arafat vakfesini yapmış olmak
- Belli mekânda yani Müzdelife sınırları içinde yapmak. Meşar-i Haram civarında yapmak sünnettir.
- Belirli zaman içinde
- Müzdelife Vakfesi’nin Zamanı
Müzdelife vakfesinin zamanı, Kurban Bayramının birinci günü fecr-i sadıktan güneşin doğmasına kadar geçen süredir.
Arafat vakfesinde olduğu gibi belirlenen süreler içinde herhangi bir anda kısa da olsa, ister uyanık, ister uykuda, ister baygın halde Müzdelife’de bulunan kimseler vakfeyi yapmış olurlar.
Kur’ânı Kerim’de “Arafat’ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife’ye doğru akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı Zikredin” (Bakara, 2/198) buyrularak Müzdelife vakfesine dikkat çekilmiştir.
Geceyi Müzdelife sınırları içinde geçirip, sabah namazını vaktin girişi ile birlikte kılmak; namazdan sonra telbiye, tekbir, zikir, dua ve istiğfar ile ortalık aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etmek, ortalık aydınlandıktan sonra güneş doğmadan Mina’ya hareket etmek sünnettir.
- Akşam Ve Yatsı Namazlarının “Cem’i tehir” ile Kılınması
Hac yapanların arefe günü akşamı Müzdelife’de akşam ve yatsı namazlarını yatsı vaktinde cem ederek kılmaları (cem-i tehir) vaciptir. Ve bu şekilde cemi tehir ile kılınan namaz cemaat halinde kılındığı gibi münferid olarak da kılınabilir.
Akşam ve yatsı namazı, yatsı vaktinin çıkması endişesi bulunmadıkça Arafat’ta veya yolda kılınmaz
Gerek cem-i takdimde gerekse de cem-i tehirde iki farz arasında başka namaz yani sünnet kılınması mekruhtur. Dolayısıyla akşamın sünneti ve yatsının ilk sünneti kılınmaz. İki vaktin namazı bir ezan ve bir kametle kılınır. Yatsı namazı için ayrıca ezan ve kamet okunmaz.
Şeytan Taşlama
Remy-i Cimar; haccedenlerin Bayram günlerinde Mina’da birinci gün, yalnız Akabe cemresine, diğer günlerde sırasıyla Küçük, Orta ve Akabe cemresine önceden hazırlanmış olan özel taşları atmalarıdır.
Halk arasında küçük şeytan, orta şeytan, büyük şeytan da tabir edilen ve taştan müteşekkil birer sütun olan cemrelere, usulüne göre taş atmak haccın vaciplerindendir.
Genel görüşe göre şeytan taşlanan günlerde geceyi Mina’da geçirmek sünnet, diğer bir görüşe göre ise mazereti olmayanların bu gecelerin her birinin yarısından çoğunu Mina’da geçirmeleri vaciptir.
Mina, Müzdelife ile Mekke arasında ve Harem sınırları içinde, şeytan taşlama mahalli (cemerat) ile birlikte kurbanların da kesildiği bir bölgedir.
- a) Şeytan Taşlamanın Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları
- Cemrelere taşlar el ile fırlatılarak atılır. Taşların el haricinde başka bir aletle atılması veya atılmaksızın el ile cemrelerin üzerine bırakılması geçerli
- Atılan şeylerin, taş, kurumuş çamur vb. gibi kendisiyle teyemmüm edilmesi caiz olan bir madde olması gerekir. Ağaç, maden ve tezek gibi şeyler atılırsa taşlama sahih
- Taşların her birisi ayrı ayrı atılmalıdır. Hepsi birden atılırsa tek taş atılmış kabul
- Taşların atılması gereken yere yani taşlardan örülü sütuna veya çevresindeki havuzun içine düşürülmesi gerekir. Yerine ulaşmayan taşlar geçerli sayılmaz.
- Taşların atılması gereken yere, atanın fiili sonucu ulaşması Atılan taş bir yere düştükten veya çarptıktan sonra kendiliğinden atıldığı yere ulaşırsa geçerli olur. Ancak bir başkasının hareketiyle yerine ulaşırsa sahih olmaz, yeniden atılması gerekir.
- Taş atmaya gücü yetenin taşları bizzat kendisinin atması. Bir kimsenin bir başkasını kendi yerine taş atmaya vekil tayin edebilmesi için namazlarını ayakta kılamayacak durumda olması
- Taşların belirlenmiş vakitlerde atılması
b- Şeytan Taşlamanın Zamanı
Şeytan taşlama günleri bayramın birinci günü fecr-i sadıktan, dördüncü günü güneş batıncaya kadar geçen süredir. Ancak bu günlerde taş atılması caiz olmayan vakitler de vardır. Bayram günlerinde farklılık arz eden taş atma zamanlarını sırasıyla görelim.
- Bayramın Birinci Günü (Zilhiccenin günü)
Bu gün yalnız Akabe Cemresine yedi taş atılır. Bayramın birinci günü şeytan taşlama zamanı, bayram sabahı fecr-i sadıktan ertesi günkü fecr-i sadıka kadar geçen süredir.
Bu süre içerisinde; güneş doğmadan önce atılması mekruh; güneşin doğuşundan, öğle vaktine kadar olan sürede sünnet; öğleden güneş batıncaya kadar geçen sürede caiz; mazeretsiz güneş battıktan sonraya bırakılması ise caiz fakat mekruh görülmüştür. Kerahetine sebeb de, karanlıkta atılan taşın mahalline atılamaması, başkalarına zarar verilmesi veya eziyete maruz kalınması gösterilmiştir.
Günümüzde ise yeterli aydınlatma olup, sayılan mahzurlar ortadan kalkmıştır. Diğer yandan gündüzleri fazla izdiham olup, izdiham da meşru mazeret sayıldığından ötürü geceleyin taş atmanın bir mahzuru olmasa gerek denilmektedir. (Allah en doğrusunu bilir.)
- Bayramın İkinci ve Üçüncü Günleri (Zilhiccenin 11 ve günleri)
Bayramın ikinci ve üçüncü günleri her üç cemreye yedişer taş atılır. Bu günlerde taş atma zamanı zeval ile başlar ertesi gün tan yerinin ağarmasına kadar devam eder. Bu iki günde zevalden önce taş atılması caiz değildir.
- Bayramın Dördüncü günü (Zilhiccenin günü) İmam Ebu Hanife’ye göre bayramın dördüncü günü taş atma vakti, fecr-i sadık ile başlar. Bu süre içinde taşların güneşin doğmasından öncesinde atılması mekruh, güneşin doğuşundan zevale kadar caiz, zevalden sonra atılması ise sünnettir.
Bayramın dördüncü günü güneşin batışıyla birlikte gerek eda gerekse kaza etme yönünden şeytan taşlama süresi sona erer.
- Şeytan Taşlamada Vekâlet
Hastalık, yaşlılık, sakatlık gibi mazeretlerle taş atmaya gidip bizzat atamayacak olan kimselerin, uygun kişileri vekil ederek taşlarını attırmaları gerekir. Geçerli mazeretin ölçüsü; ayakta namaz kılmaktan aciz olmaktır. Gündüz izdiham sebebiyle taş atamayanlar gece izdiham olmayan vakitleri kollar ve taşlarını atarlar.
Geceleri, bizzat atabilecek olanların, başkasına vekalet vermesi caiz olmaz. Vekaletin caiz olabilmesi için acziyetin sabit olması gerekir.
Vekil olanlar her cemreye önce kendi taşlarını atar, sonra vekil olduğu kimselerin taşlarını atarlar.
- Vaktinde Atılamayan Taşların Kazası
Vaktinde atılamayan taşların, taş atma süresi içinde kaza edilmesi vaciptir. Taş atma süresi Bayramın dördüncü günü güneşin batışıyla birlikte sona erer. Bundan sonra gerek eda, gerek kaza olmak üzere taşlama yapılamaz.
Cemrelere atılması gerekenden fazla taş atılması ise mekruhtur.
Saçları Dipten Kazıtmak veya Kısaltmak
Hac veya Umre’nin süresi içinde saçların dibinden kesilmesi (ustura veya makine ile) veya kısaltılması da vacip olan menasiktendir.
Ayet-i Kerime’de “Bundan sonra saçlarını, tırnaklarını kesip üstlerindeki, başlarındaki kirleri gidersinler ve diğer hac görevlerini yerine getirsinler.”buyrulmuştur. (Hac, 22/29)
Hz. Enes (r.a.)’ın rivayetine göre; “Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) Mina’ya geldi, gidip şeytanı taşladı sonra Mina’daki menziline gelip kurban kesti. Akabinde berbere “Beni tıraş et.” diyerek, önce sağ yanına sonra soluna işaret etti. Daha sonra da bu kesilen mübarek saçlarını etrafındakilere taksim etti.”
- Tıraşın Zamanı
İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre; tıraşın zamanı Kurban bayram günleri, yeri ise Harem bölgesidir. Ebu Hanife’ye göre, Kurban Bayramı günlerinde tıraş olmayan veya Harem bölgesi dışında tıraş olan kimsenin ceza olarak kurban kesmesi gerekir; çünkü Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) Kurban Bayramı günlerinde ve Harem sınırları içinde tıraş olmuştur. Dolayısıyla bunun geciktirilmesi sonucunda bir vacip geciktirilmiş olacağından ve vacibin terkiyle de kurban gerektiğinden kurban kesmesi gerekir.
Bayram sabahı fecr-i sadık ile birlikte, her ne zaman olursa olsun tıraş olan kimse, ihramdan çıkmış olur.
Ancak tıraş olmadıkça da ihramdan çıkılmış olmaz.
Saçların tıraş edilmesinde vacip olan miktar, abdestte meshedilmesi gereken miktarda olduğu gibi, başın en az dörtte biri kadardır. Başın sadece dörtte birinde veya daha az kısmında saç varsa, hepsinin tıraş edilmesi veya kısaltılması gerekir. Ne kadar saç olursa olsun, saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısıltılması sünnettir. Şafii mezhebine göre vacibin yerine getirilmesi için üç tel saçın tıraş edilmesi veya kısaltılması yeterlidir. Erkeklerin saçlarını dipten tıraş ettirmeleri, kısaltmaktan daha faziletlidir. Kadınlar ise saçlarının en az dörtte birinin uçlarından bir miktar keserler. Onların saçlarını dipten tıraş etmeleri
mekruhtur. Saçların kısaltılması halinde kesilen miktar, parmak ucu uzunluğundan daha az olmamalıdır.
- Tıraş İle Diğer Menasik Arasındaki Tertib Peygamber Efendimiz Sallallahi aleyhu ve Sellem) Veda Haccında Kurban Bayramının ilk günü Müzdelife’den Mina’ya geldiğinde, önce Akabe cemresine yedi taş attı. Sonra sırasıyla kurbanlarını kesti ve saçlarını tıraş Daha sonra Mekke’ye gidip ziyaret tavafını yaptı ve tekrar Mina’ya döndü.
Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) sırasıyla eda ettiği bu menasikin bu tertib içinde eda edilip edilmemesi konusunda müctehid ve fakihler arasında görüş ayrılığı olmuştur: Ebu Hanife’ye göre, temettü ve kıran haccında, şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma; ifrad haccında ise; şeytan taşlama ve tıraş olma arasında tertibe riayet edilmesi vaciptir. Şayet bu sıraya uyulmazsa ceza gerekir. Ziyaret tavafında tertibe riayet konusunda ise Ebu Hanife ve diğer müctehidler, vacip olmayıp sünnet olduğunda ittifak etmişlerdir.
İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve diğer müctehidlere göre, tertibe riayet sünnettir. Tertibe uyulmaması mekruh ise de ceza gerekmez.
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ictihadıyla amel edilip tertibe uyulduğu takdirde; İfrad haccı yapanlar Akabe cemresi’ne taşlarını attıktan sonra, temettü
veya kıran haccı yapanlar ise Akabe cemresine taşlarını atıp kurbanlarını kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar.
İhramdan çıkmak üzere tıraş olacak kimseler, saçlarını kendileri tıraş edebilecekleri gibi, başkaları tarafından da tıraş edilebilirler. Tıraş olmadıkça ihramlıya yasak olan fiil ve davranışları yapamazlar.
- Tıraş Olma Veya Kısaltmanın Hükmü
Saçlarını tıraş eden veya kısaltan hacı, ihramdan çıkmış olur. İhramdan çıkma, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık kesme gibi ihram yasaklarının kalkmasını temin eder. İhram yasaklarının kalkmasına “tahallül” denir. Tahallül iki safhada gerçekleşir. Hac’da cinsel ilişki dışındaki yasakların kalkmasına “ilk tehallül”, cinsel ilişki yasağının kalkmasına ise “ikinci tehallül”denilir.
Tehallül: İhram yasaklarının sona ermesiyle birlikte ihramdan çıkmak demektir. Cinsel ilişki dışındaki ihram yasaklarının kalkmasını sağlayan ilk tehallül, ancak saçları tıraş veya kısaltmak ile gerçekleşir. Dolayısıyla bir kimse Akabe cemresine taş atmakla, kurban kesmekle hatta ziyaret tavafını yapmakla eğer tıraş olmamış ise ihramdan çıkmış olmaz. Fakat bunlardan hiçbirini yapmadan sadece tıraş olan kimse ilk tehallül ile ihramdan çıkmış olur ve cinsel ilişki dışındaki
ihram yasakları da kalkar. Fakat tıraş olmadıkça, ziyaret tavafını yapmakla ne küçük, ne de büyük tehallül yönüyle ihramdan çıkamaz.
İkinci tehallül ile cinsel ilişki dahil bütün ihram yasakları kalkar. İkinci tehallül ilk tehallülden sonra haccın ikinci rüknü olan ziyaret tavafının yapılması ile olur.
Veda Tavafı
Veda tavafı, haccın son menasikidir. Mikat sınırları içinde ikamet etmeyen uzaklardan gelmiş afâkî sayılan hacıların memleketlerine dönmeden önce veda tavafı yapmaları vaciptir. Bu tavafa “ayrılma” anlamına “Sader tavafı”da denir.
- Vacip Olmasının Şartları
Bir kimseye veda tavafının vacip olması için;
- Haccetmiş olması
- Âfâkî olması (mikat sınırları içinde ve Harem bölgesinde oturanlara vacip değildir.)
- Kadınların Mekke’den ayrılacakları esnada hayız ve nifas hallerinden temiz olmaları Veda tavafını yapmadan aybaşı olan ve temizlenmeden Mekke’den ayrılacak olan kadınlardan veda tavafı düşer.
- Veda Tavafının Vakti Ve Sıhhat Şartı
Veda tavafı ziyaret tavafı yapıldıktan sonra yapılır. Mekke’den ayrılıp Mikat sınırı dışına çıkılmadıkça da vakti sona ermez.
Veda tavafının Mekke’den ayrılma vaktine yakın yapılması daha faziletli ise de daha önceden yapmak da caizdir. Daha önceden yapılmış ise Mekke’den ayrılırken tekrar yapılması gerekmez. Veda tavafını yaptıktan sonra Harem-i Şerif’e gidip namaz kılmakta veya tavaf yapmakta bir mahzur yoktur. Bu durumda en son yapılan tavaf veda tavafı olur.
Haccın Sünnet ve Adâbı
Haccın farzları ve vaciplerinin yanında sünnetleri de vardır. Sünnetlerin yerine getirilmesi haccın sevabını ve faziletini artırır. Herhangi bir mazeret olmaksızın kasten terk edilmesi ise mekruhtur. Ancak sünnetlerin terk edilmesi herhangi bir cezayı gerektirmez.
Haccın nasıl eda edileceğini Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselâm bilfiil göstermiş ve: “Hac menasikini benden öğreniniz, benim yaptığım gibi yapınız.” buyurmuştur. Dolayısıyla kâmil bir hac, ancak sünnetlerin de eda edilmesiyle mümkündür.
Haccın sünnetleri, aslî sünnetler (kendi başlarına müstakil menasik) ve fer’i sünnetler (farz veya vacip olan diğer menasikin edasıyla ilgili sünnetler) olmak üzere ikiye ayrılır. Fer’i sünnetler ilgili menasikle birlikte
açıklandığı için burada haccın aslî sünnetlerinden bahsedeceğiz.
Haccın Sünnetleri
- Kudüm Tavafı
Kudüm, “geliş ve varış” manasına gelir. Kudüm tavafı ise Mekke’ye geliş tavafı demektir. Mîkat sınırları dışından hacca gelen ve ifrad veya kıran haccı yapacak olan afâkîler için sünnettir.
Afâkî olmayanların, sadece umre veya temettü haccı yapanların, ifrad haccı yaptıkları halde, Mekke’ye uğramadan Arafat’a çıkanların, özel halleri sebebiyle kudüm tavafı yapmaları gerekmez. Kudüm tavafının vakti Mekke’ye gelindiği andan itibaren, Arafat vakfesine kadar olan süredir. Arafat vakfesinin yapılması ile kudüm tavafının vakti de sona erer.
- Hac Hutbeleri
Hacda üç hutbe vardır. Birincisi Zilhiccenin 7. günü Harem-i Şerif’te öğle namazından önce, ikincisi, Arefe günü Arafat’ta zevalden sonra Nemire Mescidinde cem-i takdim ile kılınan öğle ve ikindi namazlarından önce, üçüncüsü ise, bayramın ikinci günü öğle namazından önce Mina’da Mescid-i Hayf’ta okunur.
- Arefe Gecesini Mina’da Geçirmek
Haccedenlerin Terviye günü yani zilhiccenin 8. günü güneş doğduktan sonra Mina’ya hareket etmeleri, o günkü öğle namazından Arefe günü sabah namazı
da dahil olmak üzere beş vakit namazı Mina’da eda etmeleri ve geceyi Mina’da geçirerek, Arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra Arafat için yola çıkmaları sünnettir.
- Bayram Gecesini Müzdelife’de Geçirmek
Arefe günü güneş battıktan sonra haccedenlerin Arafat’tan Müzdelife’ye intikal edip geceyi Müz- delife’de geçirmeleri ve sabah namazından sonra ortalık aydınlanınca da buradan Mina’ya hareket etmeleri sünnettir.
- Bayram Günlerinde Mina’da Kalmak
Bayram günlerinde yani zilhiccenin 10,11 ve 12. günlerinde Mina’da kalmak ve orada gecelemek genel görüşe göre sünnet, farklı görüşlere göre ise vaciptir.
- ) Muhassab’da dinlenmek
Hac sonunda Mina’dan dönerken, Mekke girişinde, Cennetü’l-muallâ civarında, “muhassab”denilen vadide bir süre dinlenmek sünnet-i kifâyedir. Bu şekilde dinlenmeye “tahsîb”denir. Bu vadi günümüzde Mekke’nin içinde kaldığından artık bu sünnet yapılamamaktadır.
Haccın Adâbı
- Hac ibadeti helâlinden kazanılmış para ile eda
- Üzerinde kul hakkı olanlar, hak sahiplerine haklarını ödeyerek onlarla helâlleşmelidirler.
- Bir daha dönmemek azim ve kararlılığı ile günahlara tövbe
- Kazaya bırakılmış ibadetler mümkün olduğunca kaza
- Hac yolculuğu hakkında bilgisi olan kimselerden bilgi
- Riya, gösteriş ve gururlanmadan sakınmalı, müte- vazı ve ihlâslı olmalıdır.
- Haline münasip, anlaşılabilecek yol arkadaşları
- Yola çıkarken ve eve dönüşte ikişer rekât namaz kılınmalıdır.
- Yola çıkmadan dost ve akrabalarla vedalaşılmalıdır.
- Gerek yolculukta gerek hac süresince başkalarıyla tartışmaktan ve kırıcı tavır ve davranışlardan sakınılmalıdır.
- Vakti boş işlerle değil, dua, zikir, tesbih, salavat ve Kur’ân okuyarak geçirmelidir.
Umre
a) Tarifi ve Hükmü
Umre; belirli bir vakitle kayıtlı olmaksızın, usulüne uygun ihrama girerek tavaf ve sa’y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktan ibaret olan bir ibadettir.
Genel kanaate göre imkân bulabilen her Müslüman’ın ömründe bir kere umre yapması müekked sünnettir. Farklı bir görüşe göre ise farzdır.
Umre ile ilgili Hadis-i Şerifler
Ebu Hureyre (r.a) rivayet ediyor. Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:
ح ُج ال َم ْب ُرور لَ ْيس
وال
ك َّفارٌة لِ َما بَ ْي َن ُه َما،
اَ ْل ُع ْم َر ُة إِلَى ال ُع ْم َر ِة
لَ ُه ج َزاٌء إِ َل الج َّن ُة
“Umre, bir sonraki umreyle arasındakilere keffarettir. İhlasla eda edilen, riya ve ma’siyetten uzak bir haccın karşılığı şüphesiz Cennettir.”
İbn-i Abbas (r.a) rivayet ediyor: Resûlullah Efendimiz (s.a.v) ensar hanımlarından Ümmü Sinan’a buyurdular ki:
فإِ َذا جاء ر َمضان فاع َت ِم ِرى! فإِ َّن ع ْم َر ًة فيه تَ ْع ِد ُل ح َج ًة
“Ramazan gelince Umre yap! Onda yapılacak umrenin sevabı Hac sevabına müsavidir.”
b) Umrenin Farz ve Vacipleri
Umrenin ihram ve tavaf olmak üzere iki farzı vardır. Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükündür. Safa-merve arasında sa’y ve saçların tıraş edilmesi ise vacipleridir.
- Umrenin Zamanı
Umre yapmak için belirli bir zaman söz konusu değildir. Her zaman yapılabilir.
Ancak Hanefi mezhebine göre, “teşrik günleri“ denilen arefe günü sabahından dördüncü günü güneş batıncaya kadar geçen süre içinde umre yapmak, tahrimen mekruhtur.
Umrenin Ramazan ayında yapılması mendup ve daha faziletli görülmüştür.
Kabul eyle”diyerek niyet edilir ve Safa ile Merve arasında dört gidiş ve üç de geliş olmak üzere yedi defa gidip-gelmek yapılmak suretiyle umrenin sa’yi de eda edilmiş olur. Akabinde saçlar dipten kazıtılır veya kısaltılır ihramdan çıkılır. Böylece bir umre tamamlanmış olur.
Umre’nin Hac’dan farkı, Arafat, Müzdelife ve Mina’da eda edilen menasik ile birlikte kudüm ve veda tavafının bulunmamasıdır. Ayrıca teşrik günleri hariç bütün bir sene yapılabilmesi de umrenin hususiyetlerindendir.
Haccın Çeşitleri
A- Hüküm Yönünden Haccın Çeşitleri
Dinî hükümler açısından hac, farz, vacip ve nafile olmak üzere üç çeşittir. Hac şartlarını haiz olan bir kimsenin ömründe bir kere haccetmesi farzdır. Hac üzerine farz olmadığı halde hac yapmayı nezreden kişinin bu nezrini yerine getirmesi vaciptir. Başlandıktan sonra bozulan haccın kazası da vaciptir. Farz ve vacibin dışında yapılan hac ise nafiledir. Hac ile mükellef olmayan çocukların yaptıkları hac ile, birden çok yapılan haclarda birinciden sonra ki haclar nafile olur.
Nafile hac yapmak caiz midir?
Bazı, din ve diyanet ile uzaktan-yakından ilgisi olmayan insanlar, hacca gitmenin döviz kaybına sebep olduğu, onun Araplara para yedirmekten başka bir şey olmadığını söylüyorlar ve belki de bazı Müslümanlar bu sözlerden etkileniyorlar. Hâlbuki hac Allah’ın emridir. O kudsî mekânları ziyaret etmekle elde edilecek şeyler, başka hiçbir şeyle elde edilemez. Hac farizasının yerini başka bir şey tutamaz. Kaldı ki o İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel esastan biridir. İ. Azam Hazretlerine isnad edilen bir söz vardır. Der ki o büyük imam: “İbadetlerin en faziletlisi hangisi diye araştırdım. Hacca gittikten sonra anladım ki, en faziletli ibadet hac imiş. ”Onun için nafile dahi olsa, maddi imkanları yerinde olan
kimselerin hacca gitmelerine, o tevbe musluğundan arınmalarına mani olmak doğru değildir.
Bununla birlikte farz olan hac farizasını yerine getiren birisine, nafile hacca gitmeye bedel, İslam adına çok önemli ve hayati sayılan iman ve Kur’ân hizmetinde yetişen talebelere burs vermesi, himmet etmesi de tavsiye edilebilir..
B. Yapılışı Bakımından Haccın Çeşitleri
Yapılış şekli (eda edilişi) yönüyle hac; ifrad haccı, temettü’ haccı ve kıran haccı olmak üzere üç çeşittir.
- İfrad Haccı
İfrad haccı umresiz yapılan hacdır. Yalnızca hac yapmak maksadıyla ihrama girildiği için umresiz hac anlamına bu ad verilmiştir. Hac ayları içinde, hacdan önce umre yapmayıp, sadece hacca niyet edip hac menasikini eda edenler ifrad haccı yapmış olurlar. İfrad haccı yapanlar, Hac menasikini bitirdikten sonra dilediği kadar umre yapabilir. İster afakî isterse mikat sınırları içinde olsun herkes ifrad haccı yapabilir. İfrad haccı yapanların kurban kesmeleri vacip değildir.
- Temettü’ Haccı
Temettü, “yararlanmak, istifade etmek” anlamına gelmektedir. Aynı yılın hac aylarında umre ve haccı ayrı niyet ve ayrı ihramla eda etmektir.
Hac ayları içinde önce umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra, yine aynı yıl olmak üzere hac yapmak niyetiyle
yeniden ihrama girerek hac menasikini eda edenler temettü’ haccı yapmış olurlar.
Umre ile hac arasında ihramdan çıkılmak suretiyle ihram yasaklarının olmadığı serbest bir zaman dilimi bulunduğu için bu ad verilmiştir.
Temettü’ haccı yapmak isteyenler, önce sadece umre yapmak niyetiyle ihrama girerler. Umreyi yaptıktan sonra, tıraş olup ihramdan çıkar ve arefe gününden bir önceki gün olan terviye günü gelince de hac yapmak niyetiyle tekrar ihrama girer ve hac menasikini eda ederler. Temettü haccı yapanların “şükür kurbanı” kesmeleri vaciptir.
- Kıran Haccı
Kıran haccı, aynı yılın hac aylarında umre ve hacca birlikte niyet edilerek hac ve umreyi bir ihramda birleştirmektir. Hac ve Umre tek ihramda eda edildiği için “birleştirmek” anlamına bu ad verilmiştir. Umre ve hacca, her ikisine birlikte niyet edip umreyi tamamladıktan sonra ihramdan çıkmadan, aynı ihramla hac menasikini “Hill” ve “Harem” bölgesi dışından gelip eda eden Afâkîler “Kıran haccı “yapmış olurlar.
Kıran Haccı yapacak kimseler, mikat sınırında umre ve hac için birlikte niyet eder ve ihrama girerler. Mekke’ye geldiklerinde önce umre yapar, hac menasikinin eda edileceği günlere kadar ihramlı bir
şekilde beklerler. Aynı ihram ile haccı eda ettikten sonra ihramdan çıkarlar.
Temettü’haccında olduğu gibi Kıran haccı yapanların da “Şükür kurbanı” kesmeleri vaciptir.
- Temettü’ ve Kıran Haccı’nın Şartları
- Hacceden kimse Afakî olmalıdır. Harem ve Hill bölgelerinde, mikat sınırları içinde mukim olanların temettü’ ve kıran haccı yapmaları genel görüşe göre caiz değildir. Bunlar sadece ifrad haccı
- Umre ve hac aynı yılın hac aylarında yapılmalıdır. Şayet umre henüz hac ayları girmeden eda edilmiş ise yapılan hac temettü’ veya kıran değil, ifrad haccı
- Hac aylarında yapılan umreden sonra “sahih ilmam” olmamalıdır. Sahih İlmam; umreyi yaptıktan sonra memleketine dönmekle veya mikat sınırları dışına çıkmakla gerçekleşir.
Bu üç nevi haccın fazilet yönüyle sıralanışı şu şekildedir: Kıran haccı, temettü’ haccı, ifrad haccı.
Bu üç çeşit hacdan hangisi yapılırsa yapılsın hac farizası eda edilmiş olur.
Diğer bütün ibadetlerde olduğu gibi haccın bu yapılış şekillerinde de asıl fazilet, edasında gösterilen gayret, samimiyet, huşu ve ihlâsta olduğu bilinmelidir.
Hac ve Umre’nin Yapılışı
- İhrama Girme Hazırlığı
Hac ve Umre menasiki ihrama girmekle başlar. İhrama girmeden önce yapılması gerekenler; genel temizlikle birlikte tırnakları kesmek, koltuk altı ve kasık kıllarını temizlemek, gerekli ise saç, sakal tıraşı olmak, bıyıkları düzeltmek, mümkünse boy abdesti almak, değilse abdest almaktır.
Beden temizliği ile ilgili bu hazırlıklar yapıldıktan sonra erkekler, üstlerindeki bütün giysilerden soyunup “izar”ve “rida” denilen iki parça özel ihram örtüsünü, usulüne göre bürünürler. Başları açık, ayakları çıplaktır. Ancak ayaklarına topukları ve üstü açık terlik giyebilirler.
Kadınlar normal elbise ve kıyafetlerini değiştirmezler. Kadınların her türlü giyim eşyası, kapalı ayakkabı, çorap ve eldiven giymelerinde bir mahzur yoktur. Sadece yüzlerini örtmemeleri gerekir.
Gerek erkekler ve gerekse de kadınlar, namaz kılınması mekruh olan kerahet vakti değilse iki rek’at “ihram namazı”kılar, ardından niyetle birlikte“lebbeyk Allahümme lebbeyk. Duasını okuyarak telbiye getirir ve ihrama girerler.
İFRAD haccı yapacak olanlar, ”Allah’ım senin rızan için haccetmek istiyorum. Haccı bana kolaylaştır ve benden kabul buyur” diyerek yalnız hacca niyet eder
ش ِريك لَك لَ َّب ْيك إِ َّن الح ْم َد
ك اللَ ُه َّم لَ َّب ْيك لَ َّب ْيك ل
لَ َّب ْي
َك
Diyerek telbiye getirirler.
وال ُم ْلك ل ش ِريك لَ
وال ّن ْع َم َة لَك
TEMETTÜ’ haccı yapmak isteyenler, ”Allah’ım senin rızan için umre yapmak istiyorum. Umre’yi bana kolaylaştır ve benden kabul buyur” diyerek yalnızca umreye niyet eder ve ardından da telbiye getirmeye başlar.
KIRAN haccı yapacak olanlar ise; ”Allah’ım senin rızanı kazanmak için umre ve hac yapmak istiyorum. Hac ve umre yapmayı bana kolaylaştır ve benden kabul eyle” der ve hem umre, hem de hacca birlikte niyet eder, ardından telbiye getirmeye başlarlar.
Niyet edilmesi ve telbiyenin getirilmesi ile birlikte ihrama girilmiş ve ihram yasakları başlamış olur.
Kâbe’ye varıncaya kadar sefer esnasında telbiye yani “lebbeyk”, tekbir; “Allahuekber, Allahuekber la ilahe illallahu vallahuekber Allahuekber velillahilhamd”
و ُه َو
ْم ُد ح
ولَ ُه ال
ش ِريك لَ ُه لَ ُه ال ُم ْلك
و ْح َد ُه ل َلل
ل إِلَ َه إِ َّل ا
علَى ك ِّل ش ْي ٍء ق ِدير
ve salavat-ı şerife, “Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ennebiyyil - Ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim” denmeye çalışılır. Özellikle,
zaman, mekân değişikliğinde; yokuşta, inişte, başka kafilelerle karşılaştığında, namazlardan sonra, her fırsatta söylenmelidir.
Telbiyeyi her söyleyişte üç kere tekrarlamak, sonra tekbir, tehlil ve salâvat-ı şerife okumak müstehaptır. Telbiye hacda bayramın birinci günü Akabe cemresine taş atmaya başlayınca, umrede ise Harem-i şerifin kapısına gelince kesilir, daha sonra söylenmez.
Mekke’de kalınacak ev ya da otele yerleşip mümkünse boy abdesti, değilse abdest aldıktan sonra telbiye söylenerek Harem-i Şerife gidilir. Beytullah görülünce üç defa tekbir ve tehlil getirilerek dua edilir. Farz kılınmıyorsa hemen tavafa başlanır.
- Tavaf
Mescid-i Haram’da “Tahiyyetül - Mescid”yani mabedi selâmlama namazının yerini tavaf karşıladığından, eğer farz kılınmıyorsa tavafa başlanır.
İfrad haccında ilk yapılacak tavaf “Kudüm tavafı”, temettü’ ve kıran haccında ise “umre tavafı”dır.
İfrad haccı yapmak niyetiyle ihrama girmiş olanlar; “Allah’ım senin rızanı kazanmak için kudüm tavafını yapmak istiyorum. Kudüm tavafını bana kolaylaştır ve benden kabul buyur” diye niyet ederek tavafa başlarlar. Arafat dönüşü “ziyaret tavafı”nın akabinde yapılması gereken hac sa’yi kudüm tavafından sonra yapılmak istenirse, bu tavafta“ıztıba”ve“remel”yapılır.
(Iztıba: İhramlı iken, sağ omuzun açık bırakılması, ihramın sağ kolun altından sarılması. Remel: Tavafın ilk üç şavtında sık ve koşar adımlarla çalımlı bir şekilde yürümek.)
Kudüm tavafının akabinde hac sa’yi yapılmayacaksa, “ıztıba” ve “remel”yapılmaz. Tavaf bitince, müsait yer varsa Makam-ı İbrahim’in arkasında şayet izdiham varsa bir başka yerde iki rek’at tavaf namazı kılınıp ardından tavaf duası yapıldıktan ve zemzem içildikten sonra; temettü ve kıran haccı yapanlar umre sa’yini; ifrad haccı yapanlar ise, isterlerse hac sa’yini yaparlar.
İfrad haccı yapanlar hac sa’yini yapmakla ihramdan çıkmaz, ihramlı bir şekilde hac menasikinin yapılacağı günleri beklerler.
Temettü haccı yapanlar mikat mahallinde yalnızca umreye niyet ettiklerinden, “Allah’ım senin rızan için umre tavafını yapmak istiyorum. Bana kolaylık ver ve benden kabul eyle.”diye niyet eder, umrenin tavafını yapar, iki rek’at tavaf namazı kılar, zemzemden içer ve umrenin sa’yini yapmak üzere Safa tepesine gider, Umre’nin sa’yini tamamlayınca, tıraş olup ihramdan çıkarlar. Hacca niyet edip, tekrar ihrama girecekleri 8 zilhicce (terviye) gününe kadar Mekke’de ihramsız kalırlar. Ogün geldiğinde yeniden ihrama girer, hacca niyet ederler. İsterlerse nafile bir tavaf ile birlikte Arafat dönüşü yapmaları gereken haccın sa’yini Arafat’a çıkmadan önce de yapabilirler.
Kıran Haccı yapanlar mikat mahallinde ihrama girerken umre ile birlikte hacca da niyet ettiklerinden “Allah’ım senin rızan için umre tavafını yapmak istiyorum. Bana kolaylaştır ve benden kabul buyur” diye niyet eder, umrenin tavafını yapar, tavaf namazını kılar, zemzem içer ve ardından umrenin sa’yini yapmak üzere “mes’â”ya gider, umre sa’yini bitirdikten sonra tıraş olmazlar ve ihramdan çıkmazlar.
Biraz dinlendikten sonra kudüm tavafını yapar, tavaf namazını kıldıktan sonra isterlerse peşinden haccın sa’yini yapabilirler. Temettü’ ve kıran haccında umre tavafından sonra akabinde sa’y yapılacağından tavafda ıztıba’ ve ilk üç şavtında remel yapılır.
- Arafata çıkmak
İster ifrad, ister temettü’, ister kıran haccı yapsınlar, bütün haccedenler zilhiccenin 8. günü Mekke’den ayrılıp Mina’ya veya Arafat’a çıkarlar.
- Hac Menasikinin Eda Edildiği Günler
Hac menasiki Zilhiccenin sekizi ile on üçü arasındaki altı gün içinde eda edilir. Bu günlerde eda edilen menasik şöylece özetlenebilir.
- Terviye Günü (8 zilhicce)
Bütün haccedenler, arefe gününden bir önceki gün olan terviye günü sabah namazından sonra Mina’ya veya Arafat’a intikale başlarlar. Terviye günü öğle namazı ile arefe günü sabah namazı arasındaki beş
vakit namazı Mina’da kılmak ve geceyi orada geçirip güneş doğduktan sonra Arafat’a intikal etmek sünnettir.
- Arefe günü (9. zilhicce)
Öğleyin zeval vaktine kadar intikal gerçekleşir. Zevalden sonra mümkünse boy abdesti alınır. Öğle ve ikindi namazları “cem-i takdim”ile, yani ikindi namazı öğle vaktinde ve öğle ile birlikte kılınır. Peşinden vakfe’ye durulur. Akşama kadar telbiye, tekbir, tehlil, zikir, tesbih, dua, salâvat-ı şerife, tevbe ve istiğfar ile değerlendirilir.
Güneş battıktan sonra akşam namazı kılınmadan Arafat’tan Müzdelife’ye intikal başlar. Akşam namazı yatsı ile birlikte “cem-i te’hir” ile yatsı vaktinde Müzdelife’de eda edileceğinden Arafat’ta kılınmaz. Müzdelife’ye intikal edildikten sonra akşam ve yatsı namazları “cem-i te’hir” ile yani akşam namazı ertelenerek yatsı vaktinde ve yatsı namazı ile birlikte kılınır. Cem yapılarak kılınan namazlarda iki farz peş peşe kılınır, farzlar arasında herhangi bir sünnet kılınmaz. Burada da, telbiye, tekbir, tehlil, dua, tevbe ve istiğfar, salâvat getirilerek sabahlanır. Şeytan taşlamada kullanılmak üzere yetmiş adet taş toplanır.
- Bayramın birinci günü (10 zilhicce)
İmsak vakti girince Müzdelife’de sabah namazı kılınır. Namazın akabinde “Müzdelife vakfesi”ne durulur. Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar dua edilir. Daha sonra Mina’ya hareket edilir.
Mina’da çadırlara yerleştikten sonra şeytan taşlamak üzere Akabe cemresine gidilir. Bayramın birinci günü Akabe cemresine yedi taş atılır. Taş atarken her defasında: “Bismillahi Allahuekber, recmen liş- şeytani ve hızbih” denilir. İlk taşın atılması ile artık telbiye söylenmez.
Şeytan taşlamanın ardından temettü’ ve kıran haccı yapanlar üzerlerine vacip olan şükür kurbanlarını Harem sınırları içinde olmak şartıyla keser veya vekâlet yoluyla kestirirler. İfrad haccı yapanların kurban kesmeleri gerekmez; isterlerse nafile olarak kesebilirler.
İfrad haccı yapanlar Akabe cemresine taş attıktan sonra; temettü’ ve kıran haccı yapanlar ise kurban- larını da kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar.
İmkân bulabilirlerse aynı gün Mekke’ye inerek ziyaret tavafını yapar, daha önce hac sa’yini yapmamış olanlar hac sa’yini de eda ederler.
Ziyaret tavafının bayramın üçüncü gününün akşamına kadar yapılması İmam Ebu Hanife’ye göre vacip, diğer müctehidlere göre ise sünnettir. Bayramın ilk günü yapılması ise efdaldir.
Ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mina’ya dönüp şeytan taşlama günlerinde geceyi Mina’da geçirmek, Hanefi Mezhebine göre sünnet, diğer üç mezhepte ise vaciptir.
- Bayramın 2, 3 ve günleri (11,12 ve 13 zilhicce) Bayramın 2 ve 3. günleri zevalden sonra sırasıyla Küçük, Orta ve Akabe cemrelerine yedişer taş atılır. Küçük ve orta cemrelere taş attıktan sonra dua edilir. Akabe cemresinden sonra dua edilmez ve taş atar atmaz hemen oradan uzaklaşılır. Bayramın 2 ve 3. günleri zevalden önce şeytan taşlama yapılmaz.
Bayramın dördüncü günü şeytan taşlamayacak olanların, o gün fecr-i sadıktan önce Mina’dan ayrılmış olmaları gerekir. Dördüncü gün de Mina’da kalanlar her üç cemreye de yedişer taş atmaları gerekir. Taşlar atıldıktan sonra Mekke’ye inerler.
Uzaklardan gelmiş olan Afâkîler, Mekke’den ayrılmadan önce veda tavafı yaparlar. Böylece hac menasiki tamamlanmış olur.
- Kadınların Durumu
Şu aşağıdaki hususların dışında kadınlar hacda ve umrede erkekler gibidir
- Kadınlar ihramlı iken elbise, çorap, eldiven, kapalı ayakkabı, mest, çizme ve her türlü giyim eşyası giyebilirler. Başlarını örterler yüzlerini örtmezler. Bununla birlikte yüzlerine dokunmamak üzere bir örtü (peçe) de kullanabilirler. Hatta böyle yapmalarının mendup olduğu görüşünde olan âlimler vardır.
Hz. Aişe (r.a.) validemiz bu hususta şöyle buyurmuştur: “Biz Allah Resülü ile birlikte hac da ihramlı iken yanımızdan binekli erkekler geçerken bizden birisi başındaki örtünü bir kısmını yüzüne sarkıtırdı (peçe gibi) Yanımızdan geçip gittikten sonra tekrar yüzünü açardı.”
- Telbiye, tekbir ve dua yaparken seslerini yüksel-
- Tavafta ıztıba’ ve remel, sa’yde ise hervele yapmazlar.
- İhramdan çıkmak için dipten kazıtmaz, uçlarından keserler (taksîr)
- Hacerü’l-Esved’in yanında erkekler var ise yanaş- mayıp uzaktan istilam
- Ziyaret tavafından sonra aybaşı ve loğusa hali zuhur etse ve bu halde iken Mekke’den ayrılsalar kendilerinden veda tavafı düşer, bir şey yapmaları
- Özel hallerini görmekte olan kadınlar, tavaftan başka, haccın bütün menasikini bu halleriyle yapabilirler. Hayız ve nifas denilen özel durumlarından dolayı farz olan ziyaret tavafını bayramın ilk üç gününden (eyyam-ı nahr) sonra yaparlarsa ceza
Hac ve Umre’de Kesilen Kurbanlar
- Hedyin Mahiyeti
Hac ve umre menasiki ile ilgili olarak kesilen kurbanlara hedy denir. Hedy, Kâbe’ye ve Harem bölgesine hediye olmak üzere, hac ve umre menasiki ile ilgili olarak kesilen kurban demektir.
Kurban bayramı vesilesi ile kesilen kurbana ise udhiyye tabir edilir.
Kur’ânı Kerim’de“... Her kim hacca kadar umre yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir...” buyrularak bu kurbandan bahsedilmiştir. (Bakara, 2/196)
- Hedy Kurbanı ile Mükellef olanlar ve Hedyin Çeşitleri
Temettü’ ve Kıran haccı yapanların, temettü’ veya kıran hedyi kesmeleri vaciptir.
İfrad haccı veya sadece umre yapanların ise ceza kurbanı dışında hedy kurbanı kesmeleri gerekmez. Eğer nafile olarak kesmek isterlerse, kesebilirler.
Hedy kurbanları, nafile ve vacip olmak üzere iki kısımdır.
- Nafile Hedy
Hac veya umre yaparken vacip olmadığı halde sevap kazanmak maksadıyla kesilen kurbandır.
İfrad haccı veya sadece umre yapanların nafile hedyi kesmeleri müstehaptır.
- Vacip Hedy
- Temettü’ ve Kıran Hedyi: Temettü’ ve kıran haccı yapanların bir mevsimde umre ve haccı birlikte eda etmiş olmalarına şükürde bulunmak maksadıyla kesilmesi vacip olan kurbandır.
- Ceza Hedyi: Hac ve umrenin vaciplerinden birinin terk edilmesi, vaktinde eda edilmemesi, ihram ve Harem bölgesi yasaklarına riayet edilmemesi sebebiyle kesilmesi vacip olan kurbandır.
- İhsar Hedyi: Hac ve umreye niyet edip ihrama girdikten sonra çeşitli manilerle Kâbe’yi tavaf ve Arafat’ta vakfeyi yapamayacak olanların ihramdan çıkmak için kesmeleri gereken kurbanlardır.
- Nezir (adak) Hedyi: Harem bölgesinde kesilmek üzere adanan kurbanlardır. Vacip olmasının sebebi adak olmasıdır.
- Hedy Kurbanının Kesileceği Yer ve Zaman
Gerek vacip, gerekse nafile olsun bütün hedy kurbanları Harem bölgesi sınırları içinde kesilir. Kurban bayramının üçüncü günü akşamına kadar kesilecek olan kurbanların Mina’da, sair günlerde kesilecek olanların ise Mekke’de kesilmesi efdaldir.
Temettü’ ve Kıran Hedyleri, bayramın birinci günü fecr-i sadıktan itibaren kesilebilir. Daha önce kesilmesi caiz olmaz. Temettü’ ve kıran hedylerinin imam Ebu Hanife’ye göre “eyyam-ı nahr”da (bayramın üçüncü
günü akşamına kadar) kesilmesi vacip, imam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise sünnettir. Mazeretsiz bu günlerde kesilmezse İmam Azam’a göre daha sonra biri kaza, birisi de ceza olmak üzere iki kurban kesmesi gerekir.
- Hedy Kurbanlarının Etleri
Temettü’ ve kıran haccı yapanların kestikleri şükür kurbanları ile nafile olarak kesilen hedy kurbanlarının etlerinden herkes yiyebilir. Ancak ceza ile ihsar kurbanının etlerinden sahipleri ve bakmakla sorumlu oldukları kimseler ve zenginler yiyemezler. Adak kurbanında olduğu gibi bu kurbanların etlerini fakir kimselere dağıtırlar.
- Kurban Yerine Oruç Tutmak
Temettü’ ve kıran haccına niyet edip de üzerine şükür kurbanı vacip olanlardan, çeşitli sebeplerle kurban kesme imkânı bulamayanlar, üçü hac esnasında, yedisi de hacdan sonra olmak üzere on gün oruç tutarlar. İlk üç günün, hac ayları içinde, ihrama girdikten sonra ve kurban bayramından önce tutulmuş olması gerekir.
Üç gün oruç tuttuktan sonra, kurban kesme günlerinde ve henüz tıraş olmadan önce kurban kesmek mümkün olursa, tutulan oruç kurbana bedel olamayacağı için, kurban kesmek gerekir. Şayet Kurban kesilebilecek günlerden sonra bu imkân elde edilirse, kurban kesilmesi gerekmez.
Gerek hac yaparken tutulan üç gün, gerekse hacdan sonra tutulması gereken yedi gün orucun aralıklı olarak tutulması caizdir, ara vermeden tutulması ise daha faziletlidir.
Hac ve Umrenin Cinayetleri
A- Cinayetin Anlamı
Hacca veya umreye niyet edip ihrama girdikten sonra tıraş olup ihramdan çıkıncaya kadar yasak olan fiillerin yapılmasına cinayet denir.
Hac veya umrede vacip olan menasikten birinin mazeretsiz terk edilmesi veya geciktirilmesi de ceza yönüyle bir cinayettir. Cinayet cezayı gerektirir. Harem bölgesi ve ihram yasakları ile ilgili cinayetler ister mazeretle ister mazeretsiz yapılsın, cinayetin cinayet olduğu bilinsin veya bilinmesin, kasten, zorlama, hata veya yanılma yoluyla, uykuda veya unutularak yapılsın netice itibariyle durum değişmez, kefaret gerekir. Eğer kasten yapılırsa ayrıca günah işlenmiş olacağından tevbe ve istiğfar gerekir.
B- Cinayetlerin Ceza ve Keffaretleri
Hac yaparken işlenen cinayetlerin bazıları haccın bozulmasını ve gelecek yıl kazasını gerektirirken, bazıları da çeşitli ceza ve kefaretleri gerektirirler. İşlenen cinayetin durumuna göre ödenmesi gereken kefaret ve cezaları şöyle sıralayabiliriz.
- Kaza
- Bedene (büyük baş hayvan kurban etmeyi gerektiren cinayetler)
- Dem (Küçük baş; koyun veya keçi kurban etmeyi gerektiren cinayetler)
- Sadaka (fitre miktarı sadaka vermeyi gerektiren cinayetler)
- Tasadduk (Fitre’den daha az bir miktar sadaka vermeyi gerektiren cinayetler)
- Bedel ödeme
- Oruç (oruç tutmayı gerekli kılan cinayetler)
- Kaza; Hac ve Umreyi Bozan ve Kazasını Gerektiren Cinayetler
Haccetmek maksadıyla ihrama girdikten sonra henüz Arafat vakfesini yapmadan cinsi müna- sebette bulunmak, haccı bozduğu gibi gelecek yıllarda kazasını da gerektirir.
Bozulan bu haccın tamamlanması, gelecek yıllarda kaza edilmesi ve işlenen cinayet sebebiyle bir küçük baş hayvan kurban edilmesi gerekir.
Kur’ânı Kerim’de Cenab-ı Hak: “Hac malum aylardadır. Kim o aylarda haccı ifaya azmederse bilsin ki hacda ne cinsel yaklaşma, ne günah sayılan davranış- larda bulunma, ne de tartışma ve sürtüşme vardır” buyurarak hacda her türlü cinsel münasebeti yasaklamıştır. (Bakara, 2/197)
Şayet Arafat vakfesinden sonra henüz tıraş olup ihramdan çıkmadan önce cinsel münasebette bulunursa hac bozulmaz, ancak ceza olarak bir “bedene”(deve veya sığır) kurban kesmek gerekir.
- Bedene; Büyük baş hayvan kurban etmeyi gerektiren cinayetler
- Arafat vakfesinden sonra henüz tıraş olup ihramdan çıkmadan önce cinsi münasebette bulunmak
- Ziyaret (ifaza) tavafını cünüp olarak yapmak. Tavafın abdestli olarak yapılması vaciptir. Ziyaret tavafının abdestsiz olarak yapılması ise “dem”(koyun veya keçi) kurban etmeyi gerektirir. Cünup veya abdestsiz olarak yapılan tavaf hangi tavaf olursa olsun abdestli olarak iade edilirse ceza düşer.Hanımların hayız ve nifas (aybaşı ve lohusa) halleri, erkeklerin cünüplük hali gibidir.
- Dem; Küçükbaş hayvan Kurban Etmeyi Gerektiren Cinayetler
Bunlar, hac ve umrenin vacipleri ile ilgili cinayetler ve ihram yasaklarına uymamakla ilgili cinayetler, olmak üzere ikiye ayrılır.
c-1) Hac ve Umrenin Vacipleri ile İlgili Cinayetler
- Mikat mahallini ihramsız geçmek
- Sa’yin tamamını yahut en az dört şavtını
- Müzdelife vakfesini özürsüz olarak terk etmek.
- Şeytan taşlamanın tamamını veya bir günde atılması gereken taşların çoğunu süresi içinde atmamak. Yarıdan çoğu atılmışsa, eksik bırakılan her bir taş için sadaka vermek gerekir.
- Ziyaret veya umre tavafının son üç şavtını veya sadece birini
- Farz ve Vacip tavaflarda (ziyaret, umre, veda tavaflarında) setr-i avrete riayet
- Ziyaret ve Umre tavaflarını abdestsiz; kudüm ve umre tavaflarını cünup olarak Tavaf abdestli olarak iade edilirse ceza düşer. Diğer üç mezhebe göre hadesten taharet, tavafın sıhhat şartı olduğundan, cünüp veya abdestsiz olarak yapılan tavaf sahih olmaz.
- Arefe günü Arafat’tan güneş batmadan önce ayrılmak.
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre, ziyaret tavafını bayram günlerinden sonraya bırakmak, tertibe (Akabe cemresine taş atma, kurban kesme ve tıraş olma nüsüklerinde sıraya) riayet
- Afâkî olanların veda tavafını veya en az dört şavtını terk
Bu saydıklarımız aynı zamanda hac ve umrenin vacipleridir. Vacibin terkinde ya da geciktirilmesinde “dem” (koyun veya keçi kurban edilmesi) gerekir.
c-2) İhram Yasakları ile İlgili Cinayetler
- Saçın veya sakalın en az dörtte birini veya başka bir organın tamamını tıraş
- Bir yerde ve aynı anda bütün tırnakları veya bir elin yahut bir ayağın tırnaklarının tamamını
- İlk tehallül (tıraş olup ihramdan çıkma) den sonra henüz farz olan ziyaret tavafını yapmadan cinsi münasebette
- İhramlı iken eşini şehvetle öpmek, okşamak gibi neticesi itibariyle cinsi münasebete götüren davranışlarda
- Erkekler bir tam gündüz veya gece süresince giyim eşyası (elbise, çorap, iç çamaşırı, topukları kapalı ayakkabı) giymek, başı ve yüzü örtmek... Kadınlar sadece yüzlerini örtmezler. Bir gündüz veya gece süresinden az giyilirse sadaka yeterli
- Bir defada, aynı anda ve aynı yerde saç sakal gibi bir organın tamamına koku, yağ, jöle ve briyantin sürmek veya kına, saç boyası vb. şeylerle boyamak.
- Bir yerde ve aynı anda vücudun ve bir uzvun tamamına güzel koku, yağ gibi şeyler sürmek.
- Sadaka; Fıtır Sadakası Vermeyi Gerektiren Cinayetler
- Bir organın tamamına değil, bir kısmına güzel koku sürünmek.
- Bir el veya ayaktaki tırnakların bir kısmını
- Her türlü giyim eşyasını (dikişli elbise, çorap s) bir gündüz veya geceden daha kısa bir süre giymek.
- Şeytan taşlamada eksik taş Her taş için ayrı ceza gerekir.
- Farz ve vacip olmayan tavaflarda (nafile) setr-i avrete riayet
- Kudüm veya veda tavafını abdestsiz olarak
- Veda tavafı veya sa’yin, dördüncü şavttan sonraki şavtlarını yapmamak. Eksik bırakılan her şavt için ceza
- Tasadduk (Fitreden daha az bir miktar sadaka vermeyi gerektiren cinayetler)
İhramlı olan bir kimsenin çekirgeyi, kendi üzerindeki biti öldürmesi veya tutup yere atması ve başkasının üzerindeki biti öldürülmesi için göstermesidir.
İhramlı iken bunları yapan kimse istediği miktarda sadaka verir.
Eğer öldürülen bitler üçten çok ise, bu durumda bir fitre miktarı sadaka verilir. Diğer taraftan yolda görülen bir biti öldürmek yasak olmadığı gibi, öldürüldüğünde cezası da yoktur.
- ) Bedel Ödeme
Harem bölgesinin kendiliğinden biten her türlü ağaç, bitki ve otlarının koparılması veya kesilmesi, bu bölgedeki hayvanların avlanılması ihramlı olsun olmasın herkese haramdır. Harem bölgesinde her hangi bir kimsenin mülkü olmayan yeşile zarar veren, ağaç veya otları kesip koparan kimse bunların bedelini takdir eder ve fakirlere sadaka olarak verir. Eğer bahsi geçen şeyler bir kimsenin mülküne ait ise, yapılan zararın kıymeti mal sahiblerine verilmesi gerekir.
Öldürülen hayvan, eti yenmeyen hayvanlardan (arslan, fil gibi) ise, buna takdir edilecek ceza, bir koyun veya keçinin değerini geçmez. Fakat eti yenilir hayvanlardan ise, bu durumda iki adalet sahibi kimse tarafından hayvanın öldürüldüğü yerdeki kıymeti tespit edilir ve bu miktar sadaka olarak dağıtılır. Tespit edilen bu değer bir fitre mikdarından az ise, onun yerine bir gün oruç tutmak da yeterlidir. Eğer bir kurban değerine eşitse, bu durumda yasağı işleyen kimse serbesttir.
İsterse takdir edilen meblağı, her birine bir fıtır sadakası miktarından daha az veya daha çok olmamak üzere fakirlere dağıtır, isterse her fıtır sadakası miktarı için bir gün oruç tutar. Bu oruçta değişik zamanlarda da tutulabilir.
Hayvan ölmemiş fakat yaralanmış ise veya zarar görmüşse, sağlam hali ile yaralı hali arasındaki kıymet farkı takdir edilir. Eğer hayvana verilen zarar iyileştikten sonra hayvanda bir eksiklik bırakmazsa, ceza ödemek gerekmez.
Öldürülen hayvan, doğan ve köpek gibi eğitilmiş bir hayvan ise, sahibine ona göre kıymeti ödenir. Eğitilmemiş ise fakirlere kıymeti sadaka olarak verilir.
Harem Bölgesindeki bir ağacın yalnız yapraklarını almak, eğer ağaca zarar vermiyorsa caizdir. Bundan dolayı ceza gerekmez.
- Oruç; Özür Sebebiyle İhram Yasaklarına Uymamakla İlgili Cinayetler
İhram yasaklarını ihlal geçerli bir mazeretle bile yapılsa yine ceza gerekir. Hastalanma, kaza geçirme gibi insan iradesinin dışında cereyan eden olaylar sebebiyle mesela, başı tıraş edilse veya elbise giydirilse ceza olarak mutlaka dem (küçükbaş hayvan) gerekmez. Böyle bir hâdise ile karşılaşan kimse muhayyer olur.
İstediği yer ve zamanda peş peşe veya aralıklı olarak üç gün oruç tutar. Veya altı fakire fıtır sadakası miktarı sadaka verir.
Eğer isterse Harem bölgesinde istediği zaman bir koyun veya keçi kurban eder.
- Ceza Keffaretlerinin Eda Yeri ve Zamanı
Hac ve umrede işlenen cinayetlerin cezasını ödemek için belirli bir zaman söz konusu değildir. Ceza, ömrün sonuna kadar herhangi bir zamanda ödenebilirse de cinayetin hacda meydana getirdiği kusuru telafi etmek için geciktirmeden bir an önce ödemek daha faziletlidir. Bununla birlikte, cezayı ölümüne kadar geciktirip ifa etmeden vefat eden kimse günahkâr olur. Ölmeden önce varislerine vasiyet etmesi gerekir.
İşlenen cinayetlerden ceza olarak kesilmesi gereken kurbanların mutlaka Harem bölgesinde kesilmesi gerekir. Etleri ise Harem bölgesi fakirlerine verilebileceği gibi, başka bölgelere de gönderilebilir.
Cezalardan; sadaka, bedelini ödeme ve oruç için belli bir mekân tesbit edilmemiştir. İstenilen her mekânda bu cezalar ödenebilir.
İhsar ve Fevat
- İhsar
İhsar, hac veya umreye niyet edip ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple Kâbe’yi tavaf etme ve Arafat’ta vakfe yapma imkânının ortadan kalkması
demektir. Bunlardan herhangi birini yapma imkânı olursa, ihsar gerçekleşmez.
İhsar, düşmanın engellemesi, savaş sebebiyle yolların kapatılması, parasız kalmak, hastalık, kadının yanındaki mahreminin vefat etmesi gibi Kâbe’yi tavaf ve Arafat vakfesini yapmaya mani sebeplerle gerçekleşir. Şafiî mezhebine göre ihsar, ancak düşmanın engellemesiyle meydana gelir. İhrama giren kimse ancak hac ve umre yaptıktan sonra ihramdan çıkabilir. Hac veya umreyi tamamlamasına mani bulunan kimse, Harem bölgesinde“ihsar hedyi” yani ihsar kurbanı keserek ihramdan çıkar.
İhsar sebebiyle yapılamayan hac ve umrenin kazası gerekir.
- Fevat
Fevat, hac yapmak üzere ihrama girmiş olan bir kimsenin Arefe günü Arafat vakfesine kısa bir süre bile olsa yetişememesidir. Arefe günü zevalden itibaren, bayram sabahı fecr-i sadıka kadar, mazeretli veya mazeretsiz Arafat bölgesine ulaşamayan kimse, o yılki hacca yetişememiş, haccı kaçırmıştır (fevt etmiş).
Arafat vakfesini kaçıran kimse; daha sonraki yıllarda haccını kaza eder.
Hacca Bedel (Vekil) Göndermek
İbadetler; namaz, oruç gibi yalnız bedenle; zekât, sadaka ve kurban gibi yalnız mal ile hac menasiki gibi
hem beden, hem de mal ile yapılanlar olmak üzere üç kategoride değerlendirilir. Hangi şekilde yapılırsa yapılsın yapılan bir ibadetin sevabı başkasına bağışlanabilir.
Ancak, bir kimsenin üzerine farz olan ibadetleri kendi adına ifa etmek üzere bir başkasını vekil tayin etmesi, onu farz ve vacip olan ibadetlerin sorumluluğundan kurtarır mı?
Namaz, oruç gibi sadece beden ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil tayin etmek mutlak olarak caiz değildir.
Hiç kimse başkası yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz. Beden ile yapılması gereken ibadetlerin vekâleten yapılması, adına yapılan kişiden sorumluluğu kaldırmaz.
Zekât, sadaka, kurban gibi sadece mal ile yapılan ibadetlerde vekil tayin etmek, mutlak olarak caizdir. Bir kimse zekât ve sadakasını bizzat kendisi verip, kurbanını da kendisi kesebileceği gibi, vekil tayin ettiği birisi marifetiyle de eda edebilir.
Hac gibi hem beden, hem de mal ile yapılan ibadete gelince, mükellef olan kimsenin yerine getirmekten aciz olması ve zaruret halinde başkasının ona vekaleten yapması caizdir. Aksi halde caiz değildir.
Ölüm, yaşlılık, müzmin hastalık, kadınların birlikte sefere çıkacak mahremlerinin bulunmayışı gibi
sebeplerle bizzat kendileri gitmek suretiyle hacc- edemeyenlerin yerine vekâleten yapılan hac, onlar adına yapılmış olur.
Üzerlerine hac farz olan ve zikredilen sebeplerden ötürü bizzat hacca gidemeyenlerin, bedel (vekil) göndererek hac yaptırmaları gerekir.
Üzerlerine hac farz olduğu halde, bizzat kendileri haccetmedikleri gibi vekil de göndermeden vefat eden kimselerin, vefat etmeden önce kendi yerlerine bedel (vekil) gönderilmesini vasiyet etmeleri gerekir.
Vekâleten hac yapılabileceğine dair Abdullah b. Abbas’tan nakledilen şu hadis i şerif konumuza ışık tutmaktadır. “Has’am kabilesinden bir kadın, Veda haccı senesi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem’e gelerek: “Ey Allah’ın Resulü, Cenab ı Hakk’ın kulları üzerine haccı farz kılması emri, babama binek üzerinde duramayacak kadar yaşlı iken ulaştı. Onun adına vekâleten haccedersem, borcu ödenmiş olur mu?”diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) “Evet olur!’ diye cevap verdi. (Buharî; Hac, 1,2;Müslim, Hac, 7/3)
Farz Olan Haccın Vekâleten Yapılabilmesi
Farz olan haccın bedel (vekil) tarafından yapılan hacla, eda edilmiş kabul edilebilmesi için şu şartlar gereklidir:
- Adına hac edilecek kişi vefat etmiş veya yaşlılık, iyileşme ümidi olmayan hastalık, kadının birlikte yolculuk yapacağı mahreminin bulunmaması gibi sebeplerle bizzat hacca gitmekten devamlı olarak âciz olmalıdır.
Ölmeden önce âcizlik hali gider, hacca gidebilme imkânını tekrar elde ederse yerine vekâleten yapılan hac nafile olur, kendisinin bizzat hac yapması gerekir.
- Adına hacca gidilecek kimseye hac, önceden farz olmalıdır.
- Vekil, ihrama girerken sadece adına hacca gittiği kimse için niyet
- Vekâlet için ücret talep Hac bir ibadettir, ibadetler de Allah rızası için yapılır.
- Vekil gönderilen kimsenin masrafları, gönderen tarafından karşılanmalıdır.
- Adına hacca gidilen kimse, kendisi için hacc- etmesini vekilden istemiş olmalıdır.
- Vekil olarak gönderilen kimse haccı bizzat kendisi yapmalıdır.
- Vekil olarak gönderilen, gönderenin isteğine uymalı, onun istediği haccı yapmalıdır. İfrad haccı yapmasını istediği halde temettü’ haccı yaparsa kendi adına haccetmiş Parasını iade eder.
- Adına hacca gidilmesini vasiyet eden kimse sarf edilecek paranın miktarını ve vekilin nereden gönderileceğini belirlemişse buna riayet etmek
- Vekil, gönderen adına haccın menasikini tamam- lamadıkça kendisi için umre yapmamalıdır.
Hac ve Umre ile ilgili Hadisler
1138 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü, dedim, cihâdı amellerin en faziletlisi görüyoruz, biz de cihâd etmiyelim mi?” Şu cevabı verdi:
“Ancak, cihadın en efdal ve en güzeli hacc-ı meb- rürdur. Sonra şehirde kalmaktır.” Hz. Aişe der ki: “Bunu işittikten sonra haccı hiç bırakmadım.”
Buhârî, Hacc 4, Cezâu’s-Sayd 26, Cihâd 1; Nesâî, Hacc 4,
(5, 113). “Sonra şehirde kalmak” cümlesi Buhârî’de yok.)
1139 - Sehl İbnu Sa’d (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Telbiyede bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki, onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, sert toprak onunla birlikte telbiyede bulunmasın, bu iştirak (sağ ve solunu göstererek) şu ve şu istikâmette arzın son hududuna kadar devam eder.” Tirmizî, Hacc 14, (828).
1140 - İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Haccla umrenin arasını birleştirin. Zîra bunlar günhı,
tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi temizler.” Nesâî, Menâsik 6, (5,115); İbnu Mâce, Menâsik 3, (2886).
1141 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr’un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!”
Buharî, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizî,Hacc
90, (933); Nesâî, Menâsik 3, (5,112), 5, (5,115); İbnu
Mâce, Menâsik 3, (2887); Muvatta, Hacc 65, (2, 346).
1142 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Beyt’i (Kâbe-i Muazzama’yı) kim elli defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur.”
Tirmizî, Hacc 41, (866). Buradaki tavaftan maksad, şavtlar olmayıp, elli tam tavaftır.
1144 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ensâr’dan Ümmü Sinân adındaki bir kadına:
“Bizimlehaccetmektenseninealıkoydu?”diyesordu.Kadın: “Ebü fülânın (kocasını kasteder) sadece iki sulama devesi var. Biriyle o ve oğlu haca gitti. Öbürü (ile de ben kaldım) arâzimizi suluyor (um)” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
“Öyleyse Ramazan’da (yapacağın) umre, (kaçırdığın) bir haccın veya benimle (yapmış olacağın) bir haccın kazasıdır. Ramazan gelince umre yap. Zîra Ramazan’daki bir umre hacca muâdil olur.”
Buhârî, Umre 4, Cezâu’s-Sayd 26; Müslim, Hacc
1147 - Ebu Bekri’s-Sıddîk (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a: “Hangi hacc daha efdaldir?” diye sorulmuştu.
“Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan hacc!” diye cevap verdi.” Tirmizî, Hacc 14, (827), Tefsir, Âl-i İmrân (3001).
1149 - Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize şöyle hitab etti:
“Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı edâ edin!”
Cemaatte bulunan bir adam:
“Her sene mi, Ey Allah’ın Resûlü?” diye sordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine:
“Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Madem ki sükût ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet (sorunuza) “Evet!” deseydim, her yıl haccetmek vacib oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki, sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları
ve peygamberleri hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince Îfa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın!)”
Buhârî,İtisam 4; Müslim, Hacc 412, (1337), Fedâil 130,
(1337); Nesâî, Hacc 1, (5,110-111).
1150 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz şöyle buyurdular:
“Kim kendisini Beytullahi’l-haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zîra, Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur: “Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gerekir” (Âl-i İmrân 97).
Tirmizî, Hacc 3, (812).
.
mUhtaSar hac rehBeri BÖlÜmÜ
ّلل ال ّر ْح ٰم ِن ال ّر ۪حيم م ا
ب ْس
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a olsun, salât ve selâmda O’nun kulu ve Resûlü olan Peygamberimiz Muhammed (SAV), O’nun alinin ve ashabın üzerine olsun.
Müslüman kardeşim; Kabe’yi ziyaretle ilgili olarak, “Hac” ve “Umre” olmak üzere iki ibadet vardır. Gücü yeten Müslüman’a ömründe bir defa Hacc etmek farz, Umre yapmak ise sünneti Müekkede’dir.
Hacc ancak Hacc ayları denilen belirli zaman içinde yapılır. Hacc ayları Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk on günüdür. Bu aylar girmeden Hacla ilgili ibadetlerden biri yapılamayacağı gibi arafe günü Arafat’a vakfe yapmayan bir kimsenin o yıl haccetmesi de mümkün olmaz.
Umrenin ise belirli bir zamanı yoktur. Arafe günü sabahından kurban bayramının dördüncü günü akşamına kadar olan beş gün müstesna, ister hac aylarında ister hac ayları dışında yıl boyunca her zaman yapılabilir.
Umre ve Hacc her ikiside mikat denilen sınırları geçmeden niyet edilip ihrama girilerek yapılır. Türkiye ve Türkiye üzerinden Hacca ve Umreye
gidenlerin mikat mahalli Medine’nin yaklaşık 10 km. dışındaki “Zülhuleyfe” denilen yerdir. Havayolundan Medine’ye uğramadan gidenler için ise “Cuhfe” denilen yerin hizasıdır. Henüz bu yerlere gelmeden öncede ihrama girilebilir fakat bu sınırlar ihramsız geçilmez.
Hacc ve Umre birbirinden ayrı her biri tek başına yapılabildiği gibi hacc ayları içinde ikisi birlikte de yapılabilir. İşte hacc ayları girdikten sonra hacdan önce umre yapıp yapmamaya, yapıldığı taktirde umre ve haccın ayrı veya aynı ihramla yapılması durumuna göre hacc 3 şekilde olur:
Aynı yılın Hacc ayları içinde önce Umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra ayrı niyet ve ihramla yapılan hacdır.
Aynı yılın Hacc ayları içinde Hacc ve Umreden her ikisine birlikte niyet edilerek bir ihramda birleştirmektir.
Hacc ayları içinde Hacdan önce Umre yapmayıp sadeceHacc niyetiyle ihrama girmektir. Şimdi sırasıyla bu üç şekil Haccın nasıl eda edileceğini görelim.
HACCI TEMETTÜ
- Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
- İki rekat namaz kılınır.
- Temettü Haccı için Umreye niyet edilip telbiye getirilir.
Şöyle niyet edilir.
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد ال ُع ْم َر َة ف َي ِّس ْر َها ۪لى وتَ َق َّب ْل َها م ّ۪نى
Allahumme inni uridu-I umrete feyessirhali ve tekabbelha minni.
“Ey Allah’ım ben Umre yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل ش ِريك لَك
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk innel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk, laşerike lek.
Tavafın niyeti:
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْن اَطوف بَ ْي َتك الح َرام ف َي ِّس ْر ُه ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه
ِم ّ۪نى
Allahumme inni uridu en etufe beytekel harame feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kabe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- İki rekât tavaf namazı kılınır
- Umrenin say’ı yapılır
Say’ın Niyeti:
ما بَ ْين الص َفا وال َم ْر َو َة ف َي ِّس ْر ُه ۪لى
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْس ٰعى
وتَ َق َّب ْل ُه م ّ۪نى
Allahumme inni uridu en es’a mabeynes-Safa vel- Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında sa’y yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- Tıraş olup ihramdan çıkılır.
- Arefe gününden bir gün önce tekrar ihram örtüleri
giyilmelidir.
- İki rekât namaz kılınır.
- Hacca niyet edip telbiye
Şöyle niyet edilir:
Allahumme inni uridu-I hacce feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Eyallahım ben hacc yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل ش ِريك لَك
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk, la şerike lek.
- Haccın sayı önceden yapılmak isteniyorsa, Hacc için ihrama girildikten sonra nafile bir tavafın ardından sa’y yapılır.
- Terviye günü (zilhicce’nin sekizinci günü) Minaya
gidilir ve orada gecelenir.
- Arafe günü Arafat’ta bulunulur.
- Cem’i takdimle öğle ve ilkindi namazını beraber kılınır.
- Arafat’ta vakfeye durulur.
- Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir.
- Müzdelife’de akşamla yatsı namazları birleştirilerek,
yatsı namazı vaktinde kılınır.
- Müzdelife’de sabah namazından sonra vakfe yapılır.
- Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
- Kurban kesilir veya
- Tıraş olup ihramdan çıkılır.
- Bayramın birinci ikinci günleri sırasıyla küçük, orta ve
büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
- Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Arafat’a çıkmadan Haccın sayını yapmadıysanız
Haccın sayı yapılır.
- Mekke’den ayrılmadan veda tavafı yapılır.
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun her
tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Not: (İbadeti yaptıktan sonra kareleri işaretleyiniz)
HACCI KIRAN
- Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
- İki rekât namaz kılınır.
- Umre ve Hacc her ikisine birden niyet edip telbiye
getirilir.
Şöyle niyet edilir.
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد ال ُع ْم َر َة و الح َج ف َي ِّس ْر ُه َما ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه َما م ّ۪نى
Allahumme inni uridu-I umrete vel-hacce fe-yessirhumali ve tekabbelhuma mini.
“Ey Allah’ım ben Umre ve Hac yapmak istiyorum. O ikisini bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
ش ِريك لَك
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-nimete leke vel-mülk, la şerikelek.
Tavafın Niyeti:
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْن اَطوف بَ ْي َتك الح َرام ف َي ِّس ْر ُه ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه
ِم ّ۪نى
Allahumme inni uridu en etufe beytekel harame feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Umrenin say’ı yapılır.
Say’in Niyeti:
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْس ٰعى ما بَ ْين الص َفا وال َم ْر َو َة ف َي ِّس ْر ُه ۪لى
وتَ َق َّب ْل ُه م ّ۪نى
Allahumme inni uridu en es’a mabeynes-Safa vel- Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
‘Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında sa’y yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- Kudüm tavafı yapılır.
- İki rekât namaz kılınır.
- Haccın say’ı yapılır. (Haccın sayını Arafat’a çıkmadan önce yapmak istiyorsan, kudüm tavafından sonra yapabilirsin)
- Terviye günü Zilhicce’nin sekizinci günü Mina’ya gidilir
ve orada gecelenir.
- Arafe günü Arafat’ta bulunulur.
- Cemi takdim ile öğle ve ikindi namazı beraber kılınır.
- Arafat’ta vakfeye durulur.
- Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir.
- Müzdelife’de akşamla yatsı namazları birleştirilerek
yatsı namazı vaktinde kılınır.
- Müzdelife’de sabah namazı kılınır sonra vakfe yapılır.
- Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
- Kurban kesilir veya
- Tıraş olup ihramdan çıkılır.
- Bayramın ikinci ve üçüncü günleri sırasıyla küçük, orta
ve büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
- Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Arafat’a çıkmadan Haccın sayını yapmadıysan Haccın
say’ı yapılır.
- Mekke’den ayrılmadan veda tavafı yapılır.
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun
her tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılınır.
Not: İbadeti yaptıktan sonra kareleri işaretleyin.
HACCI İFRAD
- Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
- İki rekât namaz kılınır.
- Hacca niyet edip telbiye
Şöyle niyet edilir.
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد الح َج ف َي ِّس ْر ُه ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه م ّ۪نى
Allahûmme inni uridu-I hacce feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Hacc yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve söyle telbiye getirilir:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل ش ِريك لَك
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk, innel hamde ven-nimete leke vel-mülk, la şerike lek.
Kudüm tavafı yapılır.
Tavafın Niyeti:
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْن اَطوف بَ ْي َتك الح َرام ف َي ِّس ْر ُه ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه
ِم ّ۪نى
Allahumme inni uridu en etufe beytekel harame feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Haccın say’ı yapılır.
Sa’yın Niyeti
ف َي ِّس ْر ُه ۪لى
وال َم ْر َو َة
ص َفا
ال ن
بَ ْي ما
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْس ٰعى
وتَ َق َّب ْل ُه م ّ۪نى
Allahumme inni uridu en es’a mabeynes-Safa vel- Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında say yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Not: Hacc’ın sayını Arafat’a çıkmadan önce yapmak istiyorsan, kudüm tavafından sonra yapabilirsin.
- Terviye günü (Zilhicce’nin sekizinci günü) Mina’ya gidilir ve orada
- Arefe günü Arafat’ta
- Cemi takdim ile öğle ve ikindi namazı beraber kılınır.
- Arafat’ta vakfeye
- Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket
- Müzdelife’de akşamla yatsı namazlarını birleştirerek
yatsı namazı vaktinde kılınır.
- Müzdelife’de sabah namazı kılınır sonra vakfe yapılır.
- Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
- Tıraş olunup ihramdan çıkılır.
- Bayramın ikinci ve üçüncü günleri sırasıyla küçük,
orta ve büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
- Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Arafat’a çıkmadan yapılmadıysa Haccın say’ı yapılır.
- Mekke’den ayrılmadan veda tavafınızı yapınız.
- İki rekât tavaf namazı kılınız.
- İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun
her tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılınız.
UMRE
- Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
- İki rekât namaz kılınır.
- Umreye niyet edip telbiye
Şöyle niyet edilir.
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد ال ُع ْم َر َة ف َي ِّس ْر َها ۪لى وتَ َق َّب ْل َها م ّ۪نى
Allahumme inni uriduI umrete feyessirhali ve tekabbelha minni.
“Ey Allah’ım ben Umre yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
ح ْم َد
ك إِ َّن ال
لَ َّب ْي ك
ك لَ َّب ْيك ل ش ِريك لَ
لَ َّب ْيك اللَ ُه َّم لَ َّب ْي
ش ِريك لَك
وال ّن ْع َم َة لَك وال ُم ْلك ل
Lebbeyke Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk, innel hamde ven-ni’mete leke vel- mülk, la şerike lek.
Tavafın Niyeti:
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْن اَطوف بَ ْي َتك الح َرام ف َي ِّس ْر ُه ۪لى وتَ َق َّب ْل ُه
ِم ّ۪نى
Allahumme inni uridu en etufe beytekel harame feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- İki rekât tavaf namazı kılınır.
- Umrenin sa’yini yapılır.
Sa’yın Niyeti
ف َي ِّس ْر ُه ۪لى
وال َم ْر َو َة
ص َفا
ال ن
بَ ْي ما
اَل ٰل ُه َّم اِ ّ۪نى اُ ۪ريد اَ ْن اَ ْس ٰعى
وتَ َق َّب ْل ُه م ّ۪نى
Allahumme inni uridu en es’aya mabeynes-Safa vel- Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında say yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
- Tıraş olup ihramdan çıkılır.
DUalar
TAVAFTA OKUNABİLECEK DUALAR
- Tavafın birinci şavtı (dönüşü):
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
لل ال َع ِل ِّى ال َعظيم .
َل با
ول ق َّو َة اِ
لل علَ ْي ِه و س ّلَ َم
ٍد ص ّلَى ح َّم
علَى س ِّي ِدنَا م
ُم ال
والصال ُة وال ّس
واِ ّتِ َباعا
واِيفاء ب َع ْه ِدك
صديقا بك َتابك
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك وتَ
س ّلَ َم . اَللَ ُه َّم اِ َّن ه َذا
ص ّلَى لل علَ ْي ِه و
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك مح َّم ٍد
من ال ّنار ك
م َقام ال َعائِ ِذ ب
ت بَ ْي ُتك والح َر َم ح َر ُمك و َه َذا
ال َب ْي
ح ِمى وبَش ِرتِى علَى ال ّنار .
فح ِّر ْم لَ
طالِ ًبا
ج ْئت
َق ْد و
َرام ح
ك ال
دع ْوت ع َبادك اِلَى بَ ْي ِت
اَللَ ُه َّم اِ ّنَك
ك فاغ ِف ْر لِى وارح ْم ِنى
علَ َّى ب ٰذلِ
َن ْنت ِّنى م َع
م ْر َضاتَك َواَ ْن َت
َوعاف ِنى واعف
وال َعاف َي َة وال ُم َعافاة ال ّدائِ َم َة
ك ال َع ْف َو وال ِع َّف َة
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُ
ج َّن ِة وال ّنجاة من ال ّنار
بال
و ْاآلخ َر ِة وال َف ْو َز
فى ال ّدين وال ّد ْن َيا
.
Rükni Yemani ve Haceru’l Esved arasında okunacak.
و ِق َنا
و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
غ َّفار يَا
ع ِزيز يَا
ل ْب َرار يَا
َة مع ْا ج َّن
ع َذاب ال ّنار وادخ ْل َنا ال
ر َب ال َعالَ ِمين .
Tavaf dualarının manası, yedinci şavtın arapçalarının sonundadır. Arapça bilmeyenler manasını okuya- bilirler.
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
لل ال َع ِل ِّى ال َعظيم .
َل با
ول ق َّو َة اِ
لل علَ ْي ِه و س ّلَ َم
ٍد ص ّلَى ح َّم
علَى س ِّي ِدنَا م
ُم ال
والصال ُة وال ّس
واتِ َباعا
َع ْه ِدك ب
واِيفاء
صديقا بك َتابك
وتَ
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك .
َر ك ْف
و َز ّيِ ْن ُه فى ق ُلوب َنا و َك ِّر ْه اِلَ ْي َنا ال
اَللَ ُه َّم ح ِّبب اِلَ ْي َنا ْاليمان
ص َيان واج َع ْل َنا من ال ّراش ِدين .
وال ِع
سوق
وال ُف
ج َن َة
ق َنا ع َذابَك يَ ْو َم تَ ْب َعث ع َبادك اَللَ ُه َّم ار ُز ْق ِنى ال
اَللَ ُه َّم
حساب
َ َ َ
ِب َغَّ ْي ِر
ب َر ْح َم ِتك
َنا ِج
ونَ
الل ُه َّم ر ّبَ َنا ل تَج َعل َنا ف ْت َن ًة لِلق ْو ِم الظالِ ِمين
من ال َق ْو ِم الكاف ِرين .
ıhram YaSaKları GereKen ceZa |
Erkeklerin dikişli elbise giymesi | Fidye (koyun kesme) |
Erkeğin başını, kadının yüzünü örtmesi | Fidye (koyun kesme) Şafii ve Hanbeli mezhebinde unutana veya o işi yapmaya zorlanana fidye gerekmez. |
Tıraş olmak veya vücuttan kıl koparmak | Fidye (koyun kesme) kopartılan kıl 12 adeti geçerse, eğer geçmesse sadaka vermesi gerekir. |
Tırnak kesme | Fidye (koyun kesme) eğer kesilen bir veya iki tımak olursa her tırnak için bir sadaka vermesi gerekir. |
Koku sürme | Fidye (koyun kesme) |
Kara hayvanı avlama veya avlanmasına yardımcı olma | Öldürdüğü hayvanın kıymetinde sadaka verecek |
Harem bölgesinde ağaç v.b. kesme veya koparma | Fidye (koyun kesme) |
Cima etme | Haccı bozulur, safii mezhebine göre unutursa veya o işi yapmaya zorlanırsa Haccı bozulmaz. |
nOt: aşağıdaki cetvelde belirtilen;
- Farz olan hükümlerden herhangi birisini terk etmek veya unutmak Haccın iptalini veya tekrarını gerektirir,
- Vacip olan hükümlerden herhangi birisini terk etmek kurban kesmenizi gerektirir.
- Sünnet olan hükümlerden herhangi birisini terk etmekse sadaka vermenizi gerektirir.
MEZHEPLERE GÖRE HACCIN HÜKÜMLERİ
A M E L HANEFİ MALİKİ ŞAFİİ HANBELİ
- Haccın hükmü Farz Farz Farz Farz
- Umrenin hükmü Sünneti Sünneti Farz Farz Müekkede Müekkede
- Hacda ihram ve niyet Şart Rukün Rukün Rukün
- Umrede ihram ve niyet Şart Rukün Rukün Rukün
- İhramı mikatta giymek Vacip Vacip Vacip Vacip
- İhramdan hemen sonra telbiye Vacip Vacip Sünnet Sünnet
- İhram için gusül Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet
- İhramdan önce koku Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet
- İhramdan sonra telbiye Vacip Vacip Sünnet Sünnet
- İfrad ve kıran İçin kudüm tavafı Sünnet Vacip Sünnet Sünnet
11 Tavafa niyet Şart Vacip Sünnet Sünnet 12 Tavafa hacer-ül esvedden başlama Vacip Vacip Şart Şart 13 Tavafta Kabe’yi sola alma Vacip Şart Şart Şart 14 Gücü olan için tavafı yürüyerek yapma Vacip Şart Sünnet Şart 15 Tavafta cünüplük, abdestsizlikten temizlenme Vacip Şart Şart Şart 16 Tavafta beden, elbise ve mekanın temiz olması Sünnet Şart Şart Şart 17 Tavafın hatmin ve hicrin arkasından yapılması Vacip Şart Şart Şart 18 Tavafın Beytullah’ta yapılması Şart Şart Şart Şart
19 Tavafın yedi şavt olması Vacip Şart Şart Şart
20 Şavtların birbiri peşine olması Sünnet Vacip Sünnet Vacip 21 Tavafta avret yerlerinin örtülmesi Vacip Şart Şart Şart 22 Tavaf namazı (2 rekat) Vacip Vacip Sünnet Sünnet
23 Umre tavafı Rukün Rukün Rukün Rukün 24 Safa ve Merve arasında Sa’y yapma Vacip Rukün Rukün Rukün 25 Sa’yı tavaftan sonra yapma Vacip Vacip Şart Şart
- Sa’ya niyet Vacip Şart Şart Şart
- Sa’ya Safa’dan başlama Vacip Şart Şart Şart 28 Gücü yetenlerin say’ı yürüyerek yapması Vacip Vacip Sünnet Şart 29 Say’ın yedi şavt olması Vacip Şart Şart Şart 30 Say’ın şavtlarının peşpeşe yapılması Sünnet Şart Sünnet Şart 31 Umrede tıraş veya kısaltma Vacip Vacip Rükün Vacip 32 Arefe gecesi Mina’da sabahlama Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet 33 Arafat’ta vakfe yapma Rükün Rükün Rükün Rükün
34 Arafat’ta vakfe süresi Arefe günü zevalden sonra bayram günü fecrine kadardır(ittifak ile)
35 Vakfe’nin güneşin batışına kadar uzatılması Vacip Vacip Sünnet Vacip 36 Arafat’tan imam veya naibi ile ayrılma
(imamın hareketi güneş, battıktan sonra) Vacip Vacip Sünnet Sünnet 37 Öğle ve ikindiyi Arafat’ta beraber kılmak Vacip Sünnet Sünnet Sünnet 38 Akşam ve yatsıyı Müzdelife‘de beraber kılmak Vacip Sünnet Sünnet Sünnet
39 Muzdelife’de vakfe | Vacip | Vacip | Vacip | Vacip |
40 Müzdelife’de mescid-il haramın yanında fecirden | | | | |
işraka kadar vakfe | Müstehap | Mendup | Sünnet | Sünnet |
41 Bayram günü birinci cemreyi atma | Vacip | Vacip | Vacip | Vacip |
42 Hacda tıraş veya kısaltma | Vacip | Vacip | Rukün | Vacip |
43 Taşlama-kurban-tıraşın peşpeşe yapılması | Vacip | Sünnet | Sünnet | Sünnet |
44 Hacc tavafı (ilada tavafı) | Rukün | Rukün | Rukün | Rukün |
45 Hacc tavafının bayram günlerinde yapılması | Vacip | Vacip | Sünnet | Sünnet |
46 Hacc tavafını taşlamadan sonraya bırakma | Sünnet | Vacip | Sünnet | Sünnet |
47 Taşlamaları teşrik günleri yapma | Vacip | Vacip | Vacip | Vacip |
48 Taşlamaları geceye bırakma | Sünnet | Vacip | Sünnet | Vacip |
49 Teşrik günlerinde Mina’da geceleme | Sünnet | Vacip | Vacip | Vacip |
50 Veda tavafı | Vacip | Mendup | Vacip | Vacip |
51 Teşrik günlerinde umre yapma | Tahrimen | Sahih | Kerahetle | Sahih |
52 Taşlamaları tertiple yapma | Mekruh Sünnet | değildir Vacip | Sahih Vacip | Vacip |
hac rehBeri |
Temettü | Kıran | İfrad |
İhram | İhram | İhram |
Tavaf | Tavaf | Tavaf |
Say | Say | Say |
Saç tıraşı(1) | Hacı ihramlı kalarak yasaklarından kaçınmalıdır | Hacı ihramlı kalarak yasaklarından kaçınmalıdır |
İhramdan çıkmak Zilhicce’nin 8.Günü ihrama gir |
Zilhicce’nin 9.Günü öğle namazından önce Mina’ya haraket edilerek (öğle -ikindi -akşam -yatsı ve sabah namazları kılınır)
Zilhicce’nin 9.Günü Arafat’a çıkılır öğle ve ikindi namazları cemi takdim ve kısaltılarak kılınır vakfe yapılarak telbiye kur’an okumak - tehlil ve tekbir gibi bir çok zikirlerle meşgul olunmalıdır.
Zilhicce’nın 9.Günü güneş battıktan sonra Müzdelife’ye doğru yola çıkılır akşam ve yatsı namazları birleştirilerek ve kısaltılarak kılınır, şeytana atılmak üzere 70 taş toplanır.
Zilhicce’nin 10.Günü sabah namazı kılındıktan sonra vakfe yapılır ve Mina’ya haraket edilir.
Büyük şeytana 7 adet taş atılır.
Hacılar Müzdelife’de sabah namazını kıldıktan sonra vakfe yaparak Mina’ya yola çıkarlar
Kurban Kesilecek | Kurban Kesilecek | Saç Tıraşı |
Saç Traşı (1) | Saç Traşı (1) | |
İhramı çıkar elbise giy | İhramı çıkar elbise giy | İhramı çıkar elbise giy |
FarzTavafını yap Say | Farz Tavafını Yap Say (2) | Farz Tavafını Yap Say (2) |
Bu tavafın müddeti Zilhiccenin 11·12 ·13 kadarıdır
Şeytan taşlama ise zevalden sonra tertibe riayet ederek önce küçük sonra orta son olarakta büyüğe Bismillahi Allahuekber denilerek 7‘şer taş atılır
Acele edenler Zilhiccenın 12. Günü güneş batmadan önce Mina’yı terk ederler güneş batımını görenler için (birgün daha taş atarlar) Zilhiccenin 3. Günü taş atarlar
Veda tavafı
Not: Saçları kısaltarak kesmek veya kazıtmak
- Arafata çıkmadan önce say yapmamışsa sayı yapar
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ر َب
غ َّفار يَا
ل ْب َرار يَا ع ِزيز يَا
َة مع ْا ج َّن
وادخ ْل َنا ال
َع َذاب ال ّنار
ال َعالَ ِمين .
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
لل ال َع ِل ِّى ال َعظيم .
َل با
ول ق َّو َة اِ
لل علَ ْي ِه و س ّلَ َم
ٍد ص ّلَى ح َّم
علَى س ِّي ِدنَا م
ُم ال
والصال ُة وال ّس
واتِ َباعا
َع ْه ِدك ب
واِيفاء
صديقا بك َتابك
وتَ
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك .
وال ّش َقاق وال ّن َفاق
وال ّش ْرك
ك من ال ّش ِك
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَعوذ ب
ب فى ال َمال و ْال ْه ِل
وال ُم ْن َقلَ
وسوء ال َم ْنظ ِر
وسوء ْال ْخال ِق
سخطك
ك من
عوذ ب
واَ
َّن َة ج
وال
ضاك
َوال َولَ ِد . اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُك ر
َوال ّنار
ف ْت َن ِة ك من
عوذ ب
واَ
ع َذاب ال َق ْب ِر
ك من
عوذ ب
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ
وال َم َمات .
َيا ح
ك من ف ْت َن ِة ال َم
عوذ ب
واَ
َجال
سيح ال ّد
ال َم
َ
ى فى
ْز خ
م َواق ِف ال
ِمن و
وال َف ْق ِر
ِر ك ْف
ك من ال
اَلل ُه َّم اِ ّنِى اَعوذ ب
و ْاآلخ َر ِة
ال ّد ْن َيا
Rükni Yemani ile Hacerul Esved arasında okunacak.
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ر َب
غ َّفار يَا
ل ْب َرار يَا ع ِزيز يَا
َة مع ْا ج َّن
وادخ ْل َنا ال
َع َذاب ال ّنار
ال َعالَ ِمين .
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
لل ال َع ِل ِّى ال َعظيم .
َل با
ول ق َّو َة اِ
س ِّي ِدنَا مح َّم ٍد
علَى
ُم ال
والصال ُة وال ّس
واِ ّتِ َباعا
َع ْه ِدك ب
ك َتابك واِيفاء
صديقا ب
وتَ
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك .
م ْغ ُفورا
و َذ ْن ًبا
وس ْع ًيا م ْشكورا
َر ًة م ْب ُرورا ع ْم
اَللَ ُه َّم اج َع ْل ُه
م ْق ُبو ًل وتِجار ًة لَن تَ ُبور .
وع َمال صالِحا
ص ُدور اَ ْخ ِر ْج ِنى من الظ ُل َمات اِلَى ال ّنور
يَا ع ِليم ما فى ال
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألَك موج َبات ر ْح َم ِتك وع َزائِ َم م ْغ ِف َرتِك
ج َّن ِة
ال َم َة من ك ِّل اِ ْثم وال َغ ِنيم َة من ك ِّل ب ٍّر وال َف ْو َز بال
وال ّس
ن ال ّنار .
جاة م
وال ّن
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ل ْب َرار يَا ع ِزيز يَا غ َّفار يَا
َة مع ْا ج َّن
ع َذاب ال ّنار وادخ ْل َنا ال
ر َب ال َعالَ ِمين .
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
وال ّسال ُم علَى
ُة ال
والص
ظيم .
لل ال َع ِل ِّى ال َع
ول ق َّو َة اِ َل با
س ِّي ِدنَا مح َّم ٍد
واتِ َباعا
َع ْه ِدك ب
واِيفاء
ك َتابك
صديقا ب
وتَ
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك .
ك ول
ّلُ ظ
َّل اِ َل ل ظ
يَ ْو َم ك
ْرش ع
ِّل ظ
اَللَ ُه َّم اَظ ّلَ ِنى تَحت
ك ِريم .
بَاق َى اِ َل و ْج ُهك ال
واَ ْس ِق ِنى
َّم ٍد ح
س ِلين م
ت لِ َواء س ِّي ِد ال ُم ْر
اَللَ ُه َّم احش ْرنِى تَح
ظ َمأُ بَ ْع َد َها اَبَ ًدا
من ح ْوض ِه ش ْربَ ًة ل اَ
َّمٌد ح
خ ْي ِر ما ساَلَك م ْن ُه نَ ِب ُّيك س ِّي ُدنَا م
ك من
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْس َئ ُل
ك م ْن ُه نَ ِب ُّيك س ِّي ُدنَا مح َّمٌد
ِّر ما اس َت َعاذ ش
واَعوذ بك من
ْو ٍل ق
و َما يُ َق ِّر ُب ِنى اِلَ ْي َها من
ك الج َّن َة ونَ ِعيم َها
اَللَ ُه َّم اٍ ّنِى اَ ْس َئ ُل
و َما يُ َق ِّر ُب ِنى اِلَ ْي َها من ق ْو ٍل
واَعوذ بك من ال ّنار
و ِف ْع ٍل وع َم ٍل
حين .
صالِ
بال
ْق ِنى ح
ْل واَ
ر ِب هب لِى ح ْمكا
و ِف ْع ٍل وع َم ٍل
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ل ْب َرار يَا ع ِزيز يَا غ َّفار يَا
َة مع ْا ج َّن
ع َذاب ال ّنار وادخ ْل َنا ال
ر َب ال َعالَ ِمين .
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
س ِّي ِدنَا
وال ّسال ُم علَى
ُة ال
والص
لل ال َع ِل ِّى ال َعظيم .
ول ق َّو َة اِ َل با
لل علَ ْي ِه وس ّلَ َم.
مح َّم ٍد ص ّلَى ا
واتِ َباعا
َع ْه ِدك ب
صديقا بك َتابك واِيفاء
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك وتَ
وح ُقوقا
وبَ ْي َنك
فيما بَ ْي ِنى
ك ِثير ًة
ح ُقوقا
َّى علَ
لِ ُس َّن ِة نَ ِب ِّيك . اَللَ ُه َّم اِ َّن لَ َك
وبَ ْين خ ْل ِقك
ك ِثير ًة فيما بَ ْي ِنى
ْل ُه ع ِّنى ح َّم
ف َت ك
كان لِخ ْل ِق
َما و
فاغ ِف ْر ُه
اَللَ ُه َّم ما كان لَك م ْن َها
ص َي ِتك
م ْع عن
طاع ِتك
ِب و
ح َرامك
واغ ِن ِنى بحاللِك عن
و ِب َفض ِلك ع َّمن س َواك
ِّنى ع
فاعف
ُب ال َع ْف َو
ع ُف ٌّر تح
يَا واسع ال َم ْغ ِف َر ِة اِ ْع ِف ْر لِى اِ ّنَك
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ر َب
غ َّفار يَا
ل ْب َرار يَا ع ِزيز يَا
َة مع ْا ج َّن
وادخ ْل َنا ال
َع َذاب ال ّنار
ال َعالَ ِمين .
ْو َل ح
اَ ْك َب ْر ول لل
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
س ِّي ِدنَا
وال ّسال ُم علَى
ُة ال
والص
ظيم .
لل ال َع ِل ِّى ال َع
َل با
ول ق َّو َة اِ
مح َّم ٍد
واتِ َباعا لِ ُس َّن ِة
َع ْه ِدك ب
واِيفاء
ك َتابك
وتَصديقا ب
اَللَ ُه َّم اِيمانًا بك
لل علَ ْي ِه وس ّلَ َم
نَ ِب ِّيك ص ّلَى ا
و ِع ْل ًما نَاف ًعا
و َق ْل ًبا خاش ًعا
ك اِيمانًا خالِصا
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسأَلُ
ًة ع ْن َد و َراح
ال ًل ط ِّي ًبا وتَ ْوبَ ًة ق ْب َل ال َم ْوت
و ِر ْز ًقا واس ًعا ح
و َف ْه ًما واَ ْلح ْق ِنى
ر ِب ز ْدنِى ع ْل ًما
ال َم ْوت و َم ْغ ِف َر ًة بَ ْع َد ال َم ْوت
بالصالِحين
ر ْح َم ًة
من لَ ُد ْنك
ب لَ َنا
و َه
ْي َت َنا ه َد
ر ّبَ َنا ل ت ِز ْغ ق ُلوبَ َنا بَ ْع َد اِ ْذ
اِ ّنَك اَ ْنت ال َو َّهاب
َنا ر ّبَ
دعاء
ر ّبَ َنا وتَ َق َّب ْل
ر ِب اج َع ْل ِنى م ِقيم الصلَوة و ِمن ذ ِّر ّيَ ِتى
حساب .
ولِ ْل ُم ْؤ ِم ِنين يَ ْو َم يَ ُقوم ال
ولِ َوالِ َد َى
اغ ِف ْر لِى
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم
ع َذاب ال ّنار وادخ ْل َنا الج َّن َة مع ْال ْب َرار يَا ع ِزيز يَا غ َّفار يَا
ر َب ال َعالَ ِمين .
- Tavafın birinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi Allah’a aittir.
Salat ve selam Efendimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)e olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum. Allahım! bu beyt senin beytindir. Bu harem senin haremindir. Burası ateşten sana sığınanların yeridir. Vücudumu ateşte yakma! Ya Rabbi!
Allahım! Sen kullarını mukaddes Kabe’ni ziyarete çağırdın. Bende senin rızanı istemeye geldim. Sen de bunu bana ihsan ettin, beni bağışla. Bana merhamet et. Bana afiyet ver ve beni affet.
Allahım! senden af, afiyet, iffet istiyorum. Dünya ve ahirette devamlıbirsaadet, sağlıklı birdini hayat, cennete kavuşmayı ve cehennem den kurtulmayı diliyorum.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua: Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
- Tavafın ikinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür, bütün güç ve kuvvet şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu ve-sselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! imanı bize sevdir. Onu bize güzel göster, küfürden, fasıklıktan ve isyandan nefret ettir. Bizi doğru yolda olanlardan eyle. Allahım! kullarını dirilteceğin günde bizi azabından koru. Allahım! hesaba çekilmeden bize cenneti nasib et.
Rabbimiz! Bizi zalim toplumun fitnesine bulaştırma. Rahmetinle kafir toplumdan bizi koru.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua: Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
- Tavafın üçüncü şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka ilah yoktur. Allah büyüktür. Bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam Efendimiz Muhammed Aleyhissalatu ves-selama olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! şüpheden, şirkten, haktan ayrıl-maktan, nifaktan, kötü ahlaktan, kötü duruma düşmekten, malımı, ailemi, çocuklarımı kötü bir durumda bulmaktan sana sığınırım.
Allahım! senin rızanı ve cennetini istiyorum. Gazabından ve cehennemden sana sığınırım. Allahım! kabir azabından sana sığınırım. Deccalın, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”
Allahım! küfürden, fakirlikten, dünya ve ahirette rezil durumlara düşmekten sana sığınırım.
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
- Tavafın dördüncü şavtının duasının manası: “Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah Allah büyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu ves-selama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! umremi kabul eyle. Gayretimi karşılıksız bırakma. Günahlarımı bağışla. Amelimi salih ve makbul eyle. Kazancımı devamlı kıl, ey gönüllerde olanı bilen Allahım! beni karanlıklardan aydınlığa çıkar.
Allahım! senden rahmetinin gereklerini, bağışlamana vesile olacak gayretleri, her çeşit günahtan kurtulmayı, her türlü iyiliğe ulaşmayı, cennete kavuşmayı ve cehennemden kurtulmayı istiyorum.
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
- Tavafın beşinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah enbüyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aley hisselatu vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı ve yüce zatından başka hiçbir şeyin baki olmadığı günde beni arşının gölgesinde gölgelendir.
Allahım! beni peygamberlerin efendisi Hz. Muhammedin sancağının altında haşrret. Onun havzından öyle bir sula ki, bir daha ebediyen susuzluk çekmeyeyim.
Allahım! senden Peygamberin, Efendimiz Hazreti Muhammedin istediği tüm hayırları istiyorum. Onun sana sığındığı bütün şerlerden sana sığınıyorum.
Allahım! senden cenneti, onun tüm nimetlerini ve beni cennete ulaştıracak her türlü söz, fiil ve ameli nasib etmeni diliyorum. Cehennemden ve beni ona götürecek her türlü söz, fiil ve amelden de sana sığınıyorum. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihlerden eyle.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
- Tavafın altıncı şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah enbüyüktür bütün güç ve kuvvet şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! sana karşı çok borcum var. Yaratıklarınında üzerimde bir çok hakkı bulunmaktadır. Allahım! sana karşı olan borçlarımı bağışla. Yaratıklarına karşı olanları da sen üzerine al, bana helali ver, harama muhtaç olmayayım. İbadetinle meşgul et, günaha düşmeyeyim. Lütfunu ver, başkasına muhtaç olmayayım. Ey bağışlaması bol olan! Beni bağışla. Şüphesiz sen çok affedensin, affetmeyi sevensin. Beni affet.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua: “Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirete de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!”
- Tavafın yedinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek, verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! senden halis bir iman, temiz ve saf bir kalp, faydalı ilim, bol helal ve temiz bir rızık istiyorum. Ölmeden önce tevbe, güzel bir ölüm ve öldükten sonra bağışlanma diliyorum.
Rabbim! İlmimi ve anlayışımı artır ve beni salihlerden eyle.
Rabbimiz! Hidayete erdikten sonra kalplerimizi saptırma. Katından bize bir rahmet ihsan eyle. Şüphesiz sen çok ihsan edensin.
Rabbim! Beni ve neslimi, namazı tam kılanlardan
eyle. Rabbimiz! Duamı kabul eyle, Rabbimiz! Kıyamet gününde beni, anamı, babamı ve bütün müslümanları bağışla.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua. “Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahi bi! Ey günahları çok bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
MAKAMI İBRAHİMDE NAMAZ VE DUA
Tavaf bittikten sonra mescidi Haramın içinde “Makamı ibrahim” diye anılan mübarek yerde iki rekat tavaf namazı kılınır.
Makamı İbrahimde yer bulamaz ise, mescidi haramın neresinde olsa kılınır.
Tavaf namazını kıldıktan sonra Makamı İbrahimin yanında veya boş bulduğu yerde dua eder.
TAVAF NAMAZINDAN SONRA OKUNACAK DUA
(MAKAMI İBRAHİM DUASI)
واس َت ْع ِم ْل ِنى فى
ِم ثَ ِّب ْت ِنى علَ ْي ِه ال
ك َما ه َد ْي َت ِنى لال ْس
اَللَ ُه َّم
واعص ْم ِنى فيما
ْ
ما اَ ْسلَ ْف َت ُه
ُ ّ
ِميع ج
ك اَللَ ُه َّم اغ ِف ْر لِى
ْ
َطاع ِت
بَ ِقَّ َى َ
َع ِل ال َم ْوت واج
خ ْي ٍر
فى ك ِل
زيَاد ًة لِى
الل ُه ّم اج َع ِل الح َياة
من ك ِّل ش ٍّر
راح ًة لِى
م ْع ِذ َرتِى وتَ ْعلَ ُم
فاق َب ْل
النِ َي ِتى
تَ ْعلَ ُم س ِّرى وع ك
اَللَ ُه َّم اِ ّنَ
فاغ ِف ْر لِى ذنُوبى
وتَ ْعلَ ُم ما فى نَ ْفسى
حاجاتِى فاَ ْعط ِنى س ْؤلِى
فى ال ّد ْن َيا
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُك اِيمانًا يُ َباش ُر ق ْل ِبى اَ ْنت ولِ ِّيى
ح ْق ِنى بالصالِحين
م ْس ِل ًما وال
و ْاآلخ َر ِة تَ َو َّف ِنى
ه َذا ذ ْن ًبا اِ َل غ َف ْرتَ ُه ول ه َّما اِ َل
َقام َنا م
اَللَ ُه َّم ل تَ َد ْع لَ َنا فى
واش َر ْح ص ُدورنَا
َل قض ْي َت َها ف َي ِّس ْر اُ ُمورنَا
ف َّر ْج َت ُه ول حاج ًة اِ
حات اَ ْع َمالَ َنا .
صالِ
بال
ونَ ِّو ْر ق ُلوبَ َنا واخ ِت ْم
سأَلَك
عاج ِل ِه وآج ِل ِه ما ك ِّل ِه
ْي ِر خ
ن ال
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُك م
ِل ِه عاج
عوذ بك من ال ّش ِّر ك ِّل ِه
واَ
َّمٌد ح
ع ْب ُدك و َرسولُك م
ص ّلَى الل
َّمٌد ح
سولُك م
و َر
ُدك ع ْب
م ْن ُه ك
اس َت َعاذ ما
ّلَ َم . َس
وآج ِل ِه
َعلَ ْي ِه و
وح َب
َرات ك
ك ال ُم ْن
وتَ ْر
ْي َرات خ
ك ف ْع َل ال
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُ
ما تَ ْعلَ ُم
خ ْي ِر
واَ ْسأَلُك من
َم ِنى ح
واَ ْن تَ ْغ ِف َر لِى وتَ ْر
ساكين
ال َم
واَعوذ بك من ش ِّر ما تَ ْعلَ ُم واَ ْنت ع َال ُم ال ُغ ُيوب .
Türkçesi: “Allahumme kemâ hedeyteni lil islami sebbitni aleyhi vesta’milni fi taatike Alla-hummeğfirli cemia ma esleftehu ve’sımni fima bakıye.
Allahummec’alil hayate ziyadeten li fi külli hayrın vec’alil mevte rahaten li min külli şerrin.
Allahumme inneke ta’lemu sırrî ve alani-yetî fak-bel ma’zirati veta’lemu hâcâti fea’tıni su’li ve ta’lemu ma fi nefsi fa’firli zünûbi.
Allahumme inni es’eluke imanen yübaşiru kalbi ente veliyyi, fiddünya vel-ahireti teveffeni müslimen ve elhıkni bissalihin.
Allahumme la teda’lena fi makamena ha-za zenben illa gafertehu ve la hemmen illa fer-ractehu ve la hacaten illa kazayteha fe yes-sir umurena ve-şrah sudurena ve nevvir kulubena ve-htim bissalihati e’malena
Allahumme inni es’eluke minelhayri külli-hi âcilihi ve acilihi ma es’eluke abduke ve resuluke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem ve euzu bike min şerri küllihi acilihi ve acilihi mesteazeke minhu abduke ve resuluke Muhammedun sallalahu aleyhi ve sellem.
Allahumme es-eluke fi’l-hayrâti ve terkel münkerâti
ve hubbel mesakini ve en ta’firli ve terhamnî ve es’eluke min hayri ma ta’lemu ve euzu bike min şerri ma ta’lemu ve ente allâmul guyûbi.”
Manası:
Allahım! Beni İslam’a kavuşturduğun gibi onda sebat etmemi nasib et. Daima sana itaat içinde olmamı sağla.
Allahım! Geçmiş tüm günahlarımı bağışla, gelecekte de beni günahlardan koru. Her hayırlı iş için ömrümü uzat, ölümü benim için bütün kötülüklerden kurtuluş kıl.
Allahım! Şüphesiz gizlimide açığa vurduğumu da biliyorsun, özrümü kabul et, ihtiyaçlarımıda biliyorsun, istediğimi bana lütfet. İçimde olanı biliyorsun, günahlarımı bağışla, senden kalbimin derinliklerine işleyen bir iman istiyorum. Sen dünyadada, ahırette de benim velimsin, beni müslüman olarak öldür, salihlerin arasına kat.
Allahım! Bulunduğumuz şu yerde, bizim bağışla- madığın bir günahımızı, gidermediğin bir sıkıntımızı, karşılamadığın bir ihtiyacımızı bırakma, işlerimizi kolaylaştır, gönüllerimizi aç, kalblerimizi nurlandır, amellerimizi iyi ameller olarak sona erdir.
Allahım! kulun ve peygamberin Hz. Muhammed’in senden istediği şimdiki ve ilerdeki bütün hayır-ları istiyorum, kulun ve peygamberin Hz. Muhammed’in
kendisinden sana sığındığı şimdiki ve gelecekteki her türlü şerden sana sığınıyorum.
Allahım! Senden hayırlar işlemeyi, kötülükleri terk etmeyi, yoksulları sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni istiyorum. Senin katında bütün hayırlar malumdur, Senden bunları istiyorum. Bütün şerlerde malumdur, onlardan da Sana sığınıyorum, Sen gaibleri çok iyi bilensin.”
Mültezemde Dua Etmek
Hacerül esved ile beyti şerifin arası Mülte-zemdir. Göğsünü ve sağ yanağını oraya dayayarak sağ eli ile Kabe’nin eşiğini mümkünse tutarak dua edebilir. Kendisi, anne - babası ve bütün mü’minler için dua etmek müstehabtır.
Zemzem İçmek
Tavaf namazı kılınıp dua yapıldıktan sonra ayakta kıbleye karşı bol bol zemzem içilir. İçilirken birkaç kere nefes alınır. Her nefes alınışta Kabe’ye bakılır. Mümkün olursa zemzemden bedene dökülür, yüze ve başa sürülür.
Zemzem içildikten sonra şu dua okunur:
ك ِّل
وع ْل ًما نَاف ُعا وش َفاعا من
واس ًعا
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُك ر ْز ًقا
س ِّي ِدنَا مح َّم ٍد ص ّلَى الل
ض نَ ِب ِّيك
واس ِق ِنى من ح ْو
داء وس َقم
َر ِمين . ل ْك
و َك َر ِمك يَا اَ ْك َر َم ْا
ط ِفك
ُل ب
وس ّلَ َم
تَ َعالَى علَ ْي ِه
“Allahumme inni es’elüke rızkan vasian ve ilmen nafian ve şifaen min külli dain ve se-kamin. Veskınî min havzı nebiyyike seyyidina Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem, bi lutfike ve keremike ya ekremel ekremin.”
Manası: Allahım! Senden geniş rızık, menfaatli ilim, bütün hastalıklardan şifa istiyorum. Beni seyyidimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) in havzından sula, lutfunla, kereminle, ey keremlilerin keremlisi!”
Zemzem içilip duası yapıldıktan sonra tekrar hacerul esved istilam edilir. Veya uzaktan selamlanır.
Safa ve merve arasında say yapmak için Safa tepesine çıkılır. Safaya çıkarken şu duayı okur:
Safa’ya doğru çıkarken okunacak dua
ح لِى اَ ْب َواب
رسول الل * اَللَ ُه َّم اف َت
لل وعلَى م ّلَ ِة
ب ْسم ا
طان ال ّرجيم .
واَ ِع ْذنِى من ال ّش ْي
فيها
ْل ِنى خ
ْد واَ
ر ْح َم ِتك
“Bismillahi ve ala milleti resulillah. Alla hummeftah li ebvabe rahmetike ve edhilni fihâ ve eiz’ni mineş şeytanirracim.”
Manası: “Allah’ın ismi, Resulullah’ın sünneti üzere çıkıyorum. Allahım! Bana rahmet kapılarını aç, beni rahmetine dahil et. Ve beni kovulmuş şeytanın şerrinden koru.”
Safa’ya tam çıkıp kabeye bakıldığı zaman okunacak dua
ولَ ُه
ل ش ِريك لَ ُه لَ ُه ال ُم ْلك
و ْح َد ُه لل
ا َل
ل اِلَ َه اِ
اَلل اَ ْك َب ْر و
ْي ُر خ
َ
ب َي ِد ِه ال
يَ ُموت ل
َ
ٌّى ح
و ُه َو
ويُ ِميت
ِيى ح
الح ْم ُد يُ
ل اِ ّيَاه
َ
ل اِلَ َه اِل الل ول نَ ْع ُب ُد اِ
ق ِديٌر
ك ِّل ش ْي ٍء علَى
و ُه َو
ص ّلى الل
كاف ُرون . 3( دفعه) و
صين لَ ُه ال ّدين ولَ ْو ك ِر َه ال
مخ ِل
وس ّلَ َم .
وعلَى آلِ ِه وصح ِب ِه
ْي ِه علَ
تَ َعالَى
“Allahu Ekber vela ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehülmülkü velehül hamdü yuhyi ve yümitu ve hüve hayyun la yemutu biyedihil hayr, ve hüve ala külli şey’in kadir. (La ilahe illallahu ve la na’budu illa iyyahu muhlisiyne lehüddine velev kerihel kafirun.) (Burası üç defa okunacak) Ve Sallallahu teala aleyhi ve ala alihi ve sahbihi ve sellem.”
SAY’IN YAPILIŞI
- Say: Safa tepesinden başlayıp, Merve tepesinde bitmek üzere dört gidiş ve üç gelişten ibaret olup bu iki tepe arasında gidip Say mervede son bulur.
- Safa ile merve arası 400
- Tepelere çıkılmadan yapılan say
- Safa tepesine çıkıldıktan sonra şöyle niyet edilir:
س ْب َع َة
ص َفا وال َم ْر َو ِة
ال ن
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اُ ِريد اَ ْن اَ ْس َعى ما بَ ْي
اَ ْش َواط س ْع َى ال ُع ْم َر ِة ِلل تَ َعالَى ع َّز و ج َّل
“Allahumme inni uridü en es’a ma beynes safa vel merveti, seb’ate eşvatın sa’yel umreti lillahi Teala azze ve celle.”
Manası: “Allahım! Umrenin sa’yini yap-mak için yedi kere Safa ve Merve arasında gidip gelmeyi murad ediyorum.”
- Niyetten sonra Kabe’ye dönülerek tehlil, tekbir, salavatı şerife okunur. Ve sukunetle merve tepesine doğru yürünür. Yürürken sa’yda söylene- cek duaları okunur, bunlar ileride yazıldı.
- Erkekler iki yeşil ışıklı direklerin arasında (hervele)
yaparlar, yani adımlarını hızlandırarak yürürler.
- Kadınlar normal yürür ve Merveye varıldığında “1.
şavt” tamamlanmış olur.
- Burada da yine Kabe’ye yönelerek tehlil, tekbir salavatı şerife getirilip dua Sonra Merveden Safaya doğru yürünür. Safaya varınca 2. şavt tamamlanmış olur. Diğer şavtlarda aynı şekilde yapılır.
- Yedinci şavt tamamladıktan sonra Merve
tepesinde Kabeye karşı dönülerek dua yapılır.
- Bundan sonra tıraş olunup ihramdan çıkılır, yasak
olan şeyler kendisine helal olur.
- Erkekler saçlarını ya dipten kestirirler veya kısaltırlar.
- Kadınlar ise saçlarının ucundan bir miktar kesmeleri kafidir. İhramdan çıkma durumuna gelmiş kimseler birbirlerini traş Bu duruma gelmeden ihramlı bir kimse başka birisini tıraş edemez.
- İhramdan çıkan kimseler normal elbiselerini giyerek mümkün mertebe beş vakit namazlarını Kabede kılmaya özen gösterirler.
- Fırsat buldukça bol bol tavaf yapmak, nafile
namaz kılmaktan iyidir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. şöyle buyuruyor: “Beytullah’ın etrafında tavaf etmek namaz kılmak gibidir. Şu da var ki siz tavafta konuşabilirsiniz, her kim tavafta konuşuyorsa ancak hayır konuşsun.”
Tavafın dışında Kabeye bakılıp tefekkür edilmelidir. Dört şeye bakmak ibadettir.
- Alimin yüzüne bakmak
- Ana - babanın yüzüne bakmak 3- Kabeye bakmak
4- Kur’an’a bakmak.
- Kabe’de tavaf ve Kabe’ye bakmanın dışında Kur’an okumalı, salavatı şerife getirmeli, Mevlayı
- Boş konuşmalardan, sakınmalıdır.
Say duaları
- Say’ın birinci şavtının duası:
َ ُلل اَ ْك َب ْر ِولل
ل اِلَ َه اِ َل الل والل اَ ْك َب ْر اَ
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد
ح ْم ُد يُح ِيى
ل ش ِريك لَ ُه لَ ُه ال ُم ْلك ولَ ُه ال
ل اِلَ َه اِ َل الل و ْح َد ُه
و ُه َو علَى ك ِّل ش ْيئ ق ِديٌر
ب َي ِد ِه الخ ْي ُر
ويُ ِميت
َز َم ْال ْح َزاب و َه
َل الل و ْح َد ُه اَ ْنج َز و ْع َد ُه ونَص َر ع ْب َد ُه
َل اِلَ َه اِ و ْح َد ُه
ولَ ْو ك ِر َه
ل نَ ْع ُب ُد اِ َل اِ ّيَاه مخ ِلصين لَ ُه ال ّدين
لل و
ل اِلَ ُه اِ َل ا
الكاف ُرون
ل تخ ِلف
واِ ّنَك
عونِى اَ ْس َتجب لَك ْم
اَللَ ُه َّم اِ ّنَك ق ْلت اُ ْد
واِ ّنِى اَ ْسأَلُك ك َما ه َد ْي َت ِنى ِلال ْسال ِم اَ َل تَ ْن ِزع ُه م ِّنى
ال ِميعاد
م ْس ِلٌم
İki yeşil direk arasında okunur.
واَنَا
ح َّتى تَ َت َو َّفانِى
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك
جاو ْز
ك َّر ْم وتَ
وتَ
ْم واعف ح
( ر ِب اغ ِف ْر وار
ل ْك َر ُم ر ّبَ َنا آتِ َنا فى
ْالع ُّز ْا لل
ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت ا
تَ ْعلَ ُم ما
َذاب ال ّنار. ) ع
َن ًة و ِق َنا حس
و ِفى ْاآلخ َر ِة
َن ًة حس
ال ّد ْن َيا
Direkleri geçince okunur:
عوذ
واَ
حون
الصالِ ك
ع َباد
سألَك
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْس َئ ُلك خ ْي َر ما
حون .
ع َبادك الصالِ
اس َت َعاذك ما
بك من ش ِّر
َب ٍة اَ ْو ثَ َواب ر ْت
ب َه َذا ال َمكان من
َعى س
اَ ْعط ْيت اَح ًدا ما
اَللَ ُه َّم
وام َنح ِنى اِ ّيَاه
فاَ ْعط ِنى اِ ّيَاه
دعائِى
ك اِ ّيَاه اَ ْو قص َر ع ْن ُه
ساَ ْل ُت
ض ِلك و َك َر ِمك واِ ْحسانِك يَا ق ِديم ْال ْحسان يَا ك ِثير
من ف
دائِ َم ال َم ْع ُروف .
Merveye yaklaşınca okunur.
الخ ْي َرات يَا
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
وال َم ْر َو َة من
ص َفا
اِ َّن ال
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوف ط
َمن تَ و
ف ب ِه َما
فال ج َناح علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
شاكٌر ع ِليٌم .
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir. Hiçbir ortağı yoktur. Mülk onundur. Hamd O’na mahsustur. Diriltir, öldürür. Hayır ancak O’nun elindedir. O herşeye gücü yetendir.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir. Va’dini yerine getirmiştir. Kuluna yardım etmiştir. Tek başına şer gruplarını hezimete uğratmıştır. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Kafirler hoşlanmasa da, dini sadece O’na has kılarak yalnızca O’na ibadet ederiz.
Allahım! “Dua edin, duanıza karşılık vereyim” diye buyurdun. Şüphesiz sen vadinden dönmezsin. Beni İslama ulaştırdığın gibi müslüman olarak beni ondan ayırmamanı senden istiyorum.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü Sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Direkleri geçince okunur:
Allahım! Salih kullarının senden istediği hayrı istiyorum. Yine salih kullarının sığındığı şerden sana sığınıyorum. Allah’ım burada sa’y yapanların her birine verdiğin derece ve sevabı istiyorum. İstemeyip de eksik bıraktıklarımı da kendi lütfundan bana ihsan et. Ey ihsanı devamlı olan! Ey hayrı çok olan! Ey iyiliği daim olan!
Merveye yaklaşınca okunur.
“Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.”
- Sayın ikinci şavtının duası:
ِولل
لل اَ ْك َب ْر اَ َ ُلل اَ ْك َب ْر
ل اِلَ َه اِ َل الل وا
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد
خ ْذ
ص َم ُد الَ ِذى لَ ْم يَ َّت
لح ُد ال َف ْر ُد ال
لل ال َواح ُد ْا
ل اِلَ َه اِ َل ا
كن لَ ُه
فى ال ُم ْلك ولَ ْم يَ
كن لَ ُه ش ِري ٌك
صاح َب ًة ول ولَ ًدا ولَ ْم يَ
ن ال ّذ ِّل و َك ِّب ْر ُه تَك ِبيرا
ولِ ٌّى م
ب َر ِّبك ْم فآم َّنا
س ِم ْع َنا م َناديًا يُ َنادى ِلاليمان اَ ْن آم ُنوا
ر ّبَ َنا اِ ّنَ َنا
ذنُوبَ َنا و َك ِّف ْر ع َّنا س ِّي َئآتِ َنا وتَ َو َّف َنا مع ْا ً َل ْب َرار
ر ّبَ َنا فاغ ِف ْر لَ َنا
ل تخ ِزنَا يَ ْو َم ال ِق َيام ِة
رس ِلك و
علَى
وع ْدتَ َنا
ر ّبَ َنا وآتِ َنا ما
اِ ّنَك ل تخ ِلف ال ِميعاد
صير
واِلَ ْيك ال َم
ك تَ َو َّك ْل َنا واِلَ ْيك اَنَ ْب َنا
ر ّبَ َنا علَ ْي
َع ْل ج
تَ ل
ليمان و
ل ْخ َوانِ َنا الَ ِذين س َب ُقونَا ب ْا
ر ّبَ َنا اغ ِف ْر لَ َنا و ِ
رحيٌم.
ر ّبَ َنا اِ ّنَك ر ُؤ ٌف
فىق ُلوب َنا غ َال لِ ّلَ ِذين آم ُنوا
İki yeşil direk arasında okunur.
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
َر ُم . ر ّبَ َنا آتِ َنا ل ْك
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َذاب ال ّنار. ع
َنا و ِق
و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
حس َن ًة
Safaya yaklaşınca okunur
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
فال ج َناح
شاكٌر ع ِليٌم
Manası: “Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O birdir, tektir yeganedir. Hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey ona muhtaçtır. Ne bir eş, nede çocuk edinmiştir. Hükümranlıkta hiçbir ortağı yoktur. Aciz kalıp da bundan dolayı bir yardımcısı da olmamıştır. O halde O’nu büyük bil ve gereği gibi tesbih et.
Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz “Rabbinize inanın” diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
Rabbimiz! bize peygamberlerin vasıtasıyla vadet- tiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil rüsvay etme. Şüphesiz sen vaadinden caymazsın.
Rabbimiz! Yalnızca San’a tevekkül ettik ve yalnızca San’a yöneldik. Dönüşte ancak sanadır.
Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman etmiş
olanlara karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! şüphesiz sen çok şefkatli, çok merhametli olansın.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Safaya yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.”
- Sayın üçüncü şavtının duası:
َ ُلل اَ ْك َب ْر و ِلل
ل اِلَ َه اِ َل الل والل اَ ْك َب ْر اَ
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد
ح ْم ُد يُح ِيى
ل ش ِريك لَ ُه لَ ُه ال ُم ْلك ولَ ُه ال
ل اِلَ َه اِ َل الل و ْح َد ُه
و ُه َو علَى ك ِّل ش ْيئ ق ِديٌر
ب َي ِد ِه الخ ْي ُر
ويُ ِميت
İki yeşil direk arasında okunur.
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
َر ُم . ر ّبَ َنا آتِ َنا ل ْك
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َذاب ال ّنار. ع
َنا و ِق
و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
حس َن ًة
ئ ق ِديٌر
ش ْي ك ِّل
واغ ِف ْر لَ َنا اِ ّنَك علَى
ر ّبَ َنا اَ ْت ِم ْم لَ َنا نُورنَا
ْس َت ْغ ِف ُرك واَ
عاج ِل ِه وآج ِل ِه ك ِّل ِه
ْي ِر خ
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْس َئ ُلك من ال
ك يَا اَ ْرح َم ال ّراح ِمين
لِ َذ ْن ِبى واَ ْسأَلُك ر ْح َم َت
ر ْح َم ًة
من لَ ُد ْنك
َتنا و َهب لَ َنا ه َد ْي
ر ّبَ َنا ل ت ِز ْع ق ُلوبَ َنا بَ ْع َد اِ ْذ
اِ ّنَك اَ ْنت ال َو َّهاب
ك من
َر ْح َم ِت ب
َنا ِج
ونَ
ظالِ ِمين
اَللَ ُه َّم ل تَج َع ْل َنا ف ْت َن ًة لِ ْل َق ْو ِم ال
ال َق ْو ِم الكاف ِرين
ض ح ِنيفا
ْر و ْاأل
ال ّس َماوات ط َر
و ْج ِه َي لِ ّل ِذي َف
َ
َج ْهت َو
إِ ّنِي
َماتِى و َم
َياي و َمح
ونُ ُسكى
ن ال ُم ْش ِر ِكين . اِ ّن صالتِى
و َما أنَا م
ل ش ِريك لَ ُه و ِب َذلِك اُ ِم ْرت واَنَا اَ َّو ُل
لل ر ِب ال َعالَ ِمين
Merve’ye yaklaşınca okunur.
ال ُم ْس ِل ِمين .
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
فال ج َناح
شاكٌر ع ِليٌم
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allaha mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir hiçbir ortağı yoktur. Mülk Onun’dur, hamd ona mahsustur. O herşeye gücü yetendir.
İki yeşil direk arasında okunur.
(Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.)
Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. Sen her şeye gücü yetensin.
Allahım! Senden şimdiki ve gelecekteki hayırların tamamını istiyorum. Günahımın bğışlanmasını diliyorum. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, senden rahmetini istiyorum.
Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, katından bize bir rah- met bağışla. Şüphesiz sen çok bağışta bulunan- sın. Allahım! Bizi zalimler güruhunun baskı ve zulümlerine maruz bırakma. Rahmetinle bizi kafirler topluluğundan kurtar.
Doğrusu ben muvahhit olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana yönelttim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hiçbir ortağı olmayan alemlerin Rabbi Allah içindir. Müslümanların ilki olarak böylece emrolundum.
Merveye yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.”
- Sayın dördüncü şavtının duası:
لل اَ ْك َب ْر ولل
لل اَ ْك َب ْر اَ
الل وا َل
لل اَ ْك َب ْر ل اِلَ َه اِ
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد .
لل والل اَ ْك َب ُر ول ح ْو َل
ل اِلَ َه اِ َل ا
ح ْم ُد ِلل و
لل وال
س ْبحان ا
وال ّسال ُم علَى س ِّي ِدنَا
ُة ال
والص
ظيم
لل ال َع ِل ِّى ال َع
َل با
ول ق َّو َة اِ
مح َّم ٍد
ما تَ ْعلَ ُم
عوذ بك من ش ِّر
ما تَ ْعلَ ُم واَ
خ ْي ٍر ك من
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْس َئ ُل
ك اِ ْنت ع َالٌم ال ُغ ُيوب .
ما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَ
واس َت ْع ِف ُرك من ك ِّل
ح َّمٌد رسول الل
ك الح ٌق ال ُم ِبين م
َل الل ال َم ِل
ل اِلَه اِ
ل ِمين
الصادق ال َو ْع ُد ْا
م ِّنى
ُه ع
ْن ِز ل تَ
ال ِم اَ ْن
ْس ال
ه َد ْي َت ِنى لِ ك َما
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسأَلُك
ح َّتى تَ َت َو َّفانِى واَنَا م ْس ِلٌم .
س ْم ِعى نُورا اَللَ ُه َّم ر ِب اش َر ْح
و ِفى
اَللَ ُه َّم اج َع ْل فى ق ْل ِبى نُورا
ح َق ع َبادتِك
ك ما ع َب ْدنَاك
س ْبحانَ
ص ْد ِرى ويَ ِّس ْرلِى اَ ْم ِرى
لِى
حانَك ما
ك يَا اَلل س ْب
َق ذ ْك ِر ح
حانَك ما ذ َك ْرنَاك
يَا اَلل س ْب
شأْنَك يَا اَلل
ما اَ ْعلَى
لل س ْبحانَك
ح َق شك ِرك يَا اَ
شك ْرنَاك
İki yeşil direk arasında okunur.
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
َر ُم . ر ّبَ َنا آتِ َنا ل ْك
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َذاب ال ّنار. ع
َنا و ِق
و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
حس َن ًة
Safa’ya yaklaşınca okunur.
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
فال ج َناح
شاكٌر ع ِليٌم
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah her türlü noksanlıktan uzaktır. Hamd O’na mahsustur ondan başka hiç bir ilah yoktur. Allah büyüktür. Bütün güç ve kuvvet ancak, çok yüce ve çok büyük olan Allah’a aittir.
Salat ve selam da Allahın resulü Muhammed
(aleyhisselam)a olsun.
Allahım! Katında malum olan bütün hayırları senden istiyorum. Katında malum olan bütün şerlerden de sana sığınıyorum. Katında malum olan bütün günahlarımın bağışlanmasını diliyorum. Sen gaibleri çok iyi bilensin. Melik, hak ve mübin olan Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur. Muhammed (Aleyhisselam) da Allah’ın resulüdür. O vaadinde sadıktır, emindir.
Allahım! Beni islama erdirdiğin gibi, müslüman olarak ruhumu alıncaya kadar ondan ayırmamanı istiyorum.
Allahım! Gönlüme, kulağıma ve gözüme nur ver. Allahım! Gönlümü aç, işimi kolay kıl. Allahım! Şanın yücedir. Sana gereği gibi ibadet edemedik. Allahım! Sen her türlü eksiklikten uzaksın. Gereği gibi seni zikredemedik. Allahım! Sen yücesin, sana gereği gibi şükredemedik. Allahım! Seni tenzih ederiz. Senin şanın ne kadar yücedir, ey Allahım!
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Safaya yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
- Say’ın beşinci şavtının duası:
و ِلل
لل اَ ْك َب ْر
لل اَ ْك َب ْر اَ
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد .
لل بك َر ًة
حان ا
وس ْب
لل ك ِثيرا
ح ْم ُد ِ
وال
ك ِبيرا
اَ ْك َب ُر لل
ِصيال
اَ
واَ
ط ْيت ول م ْعط َى لِ َما م َن ْعت ل يَ ْن َفع ذا
مانِع لِ َما اَ ْع ل
اَللَ ُه َّم
İki yeşil direk arasında okunur.
ك الج ُّد
م ْن
الج ِّد
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
َر ُم . ر ّبَ َنا آتِ َنا ل ْك
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َنا ع َذاب ال ّنار. و ِق
حس َن ًة و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
فى ْاآلخ َر ِة
بال ّت ْق َوى واغ ِف ْرلِى
اَللَ ُه َّم اه ِدنِى بال ُه َدى ونَ ِّق ِنى
و ْالولَى
ض ِلك و ِر ْز ِقك
و َر ْح َم ِتك و َف
علَ ْي َنا من بَ َر َكاتِك
اَللَ ُه َّم ابسط
ل يَ ُزول اَبَ ًدا
حول و
يَ ل
ك ال ّن ِعيم ال ُم ِقيم الَ ِذى
اَللَ ُه َّم اسأَلُ
علَى دينك
اَللَ ُه َّم يَا م َق ِّلب ال ُق ُلوب ثَ ِّبت ق ْل ِبى
وع َزائِ َم م ْغ ِف َرتِك
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسأَلُك موج َبات ر ْح َم ِتك
ج َّن ِة
وال َف ْو َز بال
وال َغ ِنيم َة من ك ِّل ب ٍّر وال ّسال َم َة من ك ِّل اِ ْثم
وال ّنجاة من ال ّنار
وال ِغ َنى اَللَ ُه َّم
وال ِع َفاف
وال ّت َقى
ك ال ُه َدى
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسأَلُ
ع َبادتِك .
ْس ِن وح
وشك ِرك
اَ ِع ِّنى علَى ذ ْك ِرك
Merve’ye yaklaşınca okunur.
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
فال ج َناح
شاكٌر ع ِليٌم
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah büyüktür. Hamd nihayetsiz olarak Allah’a mahsustur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederiz. Allahım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini verecek hiçbir kimse yoktur. Senin iznin ve takdirin olmadan hiçbir çaba, çabayı gösterene yarar sağlamaz.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Allahım! Hidayetinle beni doğru yola ilet. Takva ile beni tertemiz kıl. Dünyada ve ahırette beni bağışla. Allahım! Bereketlerinden, rahmetinden, lütfundan ve rızkından üzerimize saç. Allahım! Senden devam eden, kesilmeyen akıcı nimetler istiyorum
Ey kalpleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl. Allahım! Senden rahmetinin gereklerini ve bağışlamana vesile olacak çabaları her türlü iyiliğe ulaşmayı, her türlü günahtan kurtulmayı, cennete kavuşmayı ve cehennemden kurtulmayı istiyorum.
Allahım! Senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik istiyorum. Allahım! Sen’i zikir, San’a şükür ve San’a güzelce ibadet konusunda bana yardım et.
Merveye yaklaşınca okunur.
“Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, blendir.”
- Say’ın altıncı şavtının duası:
و ِلل
لل اَ ْك َب ْر
لل اَ ْك َب ْر اَ
لل وا
ا َل
ل اِلَ َه اِ
ُلل اَ ْك َب ْر اَلل اَ ْك َب ْر اَ
الح ْم ُد .
ظلَ ْمت
ُدك ع ْب
ت ر ِّبى واَنَا
َل اَ ْنت اَ ْن
ت ال َم ِلك ل اِلَ َه اِ
اَللَ ُه َّم اَ ْن
ِا ّن ُه ل ف
ذنُوبى ج ِميعا
ت ب َذ ْن ِبى فاغ ِف ْر لِى
نَ ْفسى واع َت َر ْف
يَ ْه ِدى ل
واه ِدنِى ِل ْحس ِن ْال ْخال ِق
يَ ْغ ِف ُر ال ّذنُوب اِ َل اَ ْنت
ع ِّنى
س ِّي َئ َها ل يَص ِرف
َل اَ ْنت واص ِرف ع ِّنى
ل ْحس ِن َها اِ
والخ ْي ُر ك ّلُ ُه ب َي َد ْيك وال ّش ُّر
ت لَ َّب ْيك وس ْع َد ْيك
س ِّي َئ َها اِ َل اَ ْن
اَ ْس َت ْغ ِف ُرك ت
وتَ َعالَ ْي
واِلَ ْيك تَ َبار ْكت
لَ ْيس اِلَ ْيك اَنَا بك
واَ ُتوب اِلَ ْيك .
كفر
و َك ِّر ْه اِلَ ْي َنا ال
و َز ّيِ ْن ُه فى ق ُلوب َنا
اَللَ ُه َّم ح ِّبب اِلَ ْي َنا ْاليمان
ن ال ّراش ِدين
َيان واج َع ْل َنا م ص
وال ِع
سوق
وال ُف
İki yeşil direk arasında okunur.
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
ْك َر ُم .ر ّبَ َنا آتِ َنا ل
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َذاب ال ّنار. ع
َنا و ِق
و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
حس َن ًة
Safa’ya yaklaşınca okunur.
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
فال ج َناح علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
شاكٌر ع ِليٌم .
Manası:
Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah’ım! Sen mülkün sahibisin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen Rabbimizsin. Ben ise senin kulunum. Nefsime zulmettim, günahımı itiraf ediyorum. Bütün günahlarımı bağışla. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın.
Beni en güzel ahlaka eriştir. En güzel ahlaka ancak sen eriştirirsin. Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Kötü ahlakı benden ancak sen uzaklaştırırsın. Emrine icabet ettim. Yardımını istiyorum. Bütün hayırlar senin elindedir. Şer sana ait değildir. Senden geldim, sana döneceğim. Yücesin, üstünsün. Beni bağışlamanı istiyorum ve sana tevbe ediyorum.
İki yeşil direk arasında okunur
(Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.)
Safaya yaklaşınca okunur
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
- Say’ın yedinci şavtının duası:
لل اَ ْك َب ْر و ِلل
لل اَ ْك َب ْر اَ
لل وا
ل اِلَ َه اِ َل ا
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد .
ج ِز
واَعوذ بك من ال َع
ك من ال َه ّ ِم والح َز ِن
عوذ ب
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ
ك من الج ْب ِن وال ُبخ ِل واَعوذ بك من
عوذ ب
والكس ِل واَ
جال
İki yeşil direk arasında okunur.
ْه ِر ال ّر و َق
غلَ َب ِة ال ّد ْي ِن
ع َّما تَ ْعلَ ُم اِ ّنَك تَ ْعلَ ُم
وتَجاو ْز
وتَك َّر ْم
ْم واعف وارح
ر ِب اغ ِف ْر
فى ال ّد ْن َيا
َر ُم . ر ّبَ َنا آتِ َنا ل ْك
ْع ُز ْا ل
ما ل نَ ْعلَ ُم اِ ّنَك اَ ْنت الل ْا
َنا ع َذاب ال ّنار. و ِق
حس َن ًة و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة
ِّل ِه ما ع ِل ْمت م ْن ُه و َما لَ ْم اَ ْعلَ ُم ك
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْساَلُك من الخ ْي ِر
ت م ْن ُه و َما لَ ْم اَ ْعلَ ْم
ِل ْم ع
واَعوذ بك من ال ّش ِّر ك ِّل ِه ما
ب اِلَ ْي َها من ق ْو ٍل اَ ْو ع َم ٍل
َّر ق
اَللَ ُه َّم اِ ّنِى اَ ْسألُك الج َّن َة و َما
ق ْو ٍل اَ ْو ع َم ٍل
ب اِلَ ْي َها من
واَعوٌذ بك من ال ّنار و َما ق َّر
و َراء الل م ْن َت َهى س
ح َ ْس ِب َى الل و َك َفى س ِمع الل لِ َمن دعا لَ ْي
كافئ م ِزيدك اَ ْح َم ُدك
ح ْم ًدا يُ َوافى نِ َع َمك ويُ
ْم ُد ح
ك ال
اَلل ُه َّم لَ
حال
ِّل ك
َ
وعلَى
و َما لَ ْم اَ ْعلَ ْم
م ْن َها ت
ِل ْم ع
ك ما
حام ِد
بج ِميع م
وعلَى آل مح َّم ٍد اَلل ُه َّم
س ِّي ِدنَا مح َّم ٍد
علَى
ص ِّل وس ِّل ْم
اَلل ُه َّم
ك ِّل سوء و َق ِّن ْع ِنى
جيم َواَ ِع ْذنِى من
طان ال ّر
اَ ِع ْذنِى من ال ّش ْي
اَ ْك َر ِم و ْف ِدك من
فيه اَلل ُه َّم اج َع ْل ِنى
ك لِى
ر َز ْق َت ِنى وبَار
ب َما
ل ْس ِت َقام ِة ح َّتى اَ ْل َقاك يَا ر َب
س ِبيل ْا
علَ ْيك واَ ْل ِز ْم ِنى
Merve’ye yaklaşırken okunur.
ال َعالَ ِمين
ح َج ال َب ْيت اَ ِو اع َت َم َر
ف َمن لل
َعائِ ِر ا ش
و ْالم ْر َو َة من
اِ َّن الص َفا
ْي ًرا ف ِا َن الل خ
َّوع ط
و َمن تَ
ف ب ِه َما
علَ ْي ِه اَ ْن يَط َّو
فال ج َناح
شاكٌر ع ِليٌم
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allaha mahsustur.
Allahım! Kederden, üzüntüden sana sığınıyorum. Acizlikten, tembellikten sana sığınıyrum. Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınıyorum. Altından kalkılamayacak borçtan ve bir takım kimselerin baskı ve şiddetinden de sana sığınıyorum.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Allahım! Senden bilmediğim tüm hayırları istiyorum. Bildiğim bilmediğim tüm şerlerden de sana sığınıyorum.
Allahım! Senden cenneti ve cennete götürecek her çeşit söz ve ameli istiyorum. Cehenneme ve cehenneme götürecek her çeşit söz ve ameldende sana sığınıyorum.
Allah bana kafidir ve yeter. Allah dua edeni duyar. O’nun ötesinde varılacak bir yer yoktur.
Allahım! Nimetlerine denk düşecek ve artırdığın nimetleri karşılayacak derecede bir hamd ancak sana mahsustur. Bildiğim bilmediğim seni övecek ne varsa ve her hâlükârda bunların tamamıyla sana hamdediyorum.
Allahım! Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun aile efradına salat ve selam olsun. Allahım! Beni rahmetinden kovulmuş bulunan şeytanın şerrinden ve her türlü kötülükten koru. Bana rızık olarak verdiğin şeylerde kanaatkar kıl ve bunları bana bereketli eyle.
Allahım! Beni misafirlerinin en değerlilerinden eyle. Ey alemlerin Rabbi! Sana kavuşuncaya dek beni doğruluktan ayırma.
Merveye yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir. Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.”
Say’dan sonra mervede okunabilecek dua
و ِلل
لل اَ ْك َب ْر
لل اَ ْك َب ْر اَ
الل وا َل
ل اِلَ َه اِ
لل اَ ْك َب ْر
اَ ْر َب ْك اَ ُلل اَ
الح ْم ُد .
لل علَى ما اَ ْولنَا
ه َدانَا والح ْم ُد ِ
ما علَى
اَلل اَ ْك َب ْر
ِيى ح
ح ْم ُد يُ
ل ش ِريك لَ ُه لَ ُه ال ُم ْلك ولَ ُه ال
ل اِلَ َه اِ َل الل و ْح َد ُه
ئ ق ِديٌر
ش ْي
ِّل ك
علَى
و ُه َو
ب َي ِد ِه الخ ْي ُر
ويُ ِميت
صين
مخ ِل
َل اِ ّيَاه
ل نَ ْع ُب ُد اِ
لل و
ا َل
َل اِلَ َه اِ
كاف ُرون .
َو ْح َد ُه ك ِر َه ال
َل الل
َولَ ْو
َل اِلَ َه ا
لَ ُه ال ّدين
َنا ع َذاب و ق
َن ًة حس
حس َن ًة و ِفى ْاآلخ َر ِة
فى ال ّد ْن َيا
َر ّبَ َنا آتِ َنا
ال ّنار.
وشك ِرك
واعف ع َّنا علَى طاع ِتك
م َّنا وعاف َنا
ر ّبَ َنا تَ َق َّب ْل
ال ِم الكام ِل
ليمان و ْاألِ ْس
وعلَى ْا
غ ْي ِرك ل تَك ْل َنا
اَ ِع َّنا وعلَى
ت راض ع َّنا
واَ ْن
ج ِميعا تَ َو َّف َنا
ح ْم َنا اَ ْن
اَ ْب َق ْي َت َنا وار ما
اَللَ ُه َّم اَ ْرح ْم َنا ب َت ْرك ال َم َعاصى اَبَ ًدا
ضيك ع َّنا
ظ ِر ِفيما يُ ْر
ال ّن ن
ل يَ ْع ِنينا وار ُز ْق َنا ح ْس ف ما
نَ َتك ّلَ
ح َم ال ّراح ِمين
يَا اَ ْر
Manası: “Allah büyüktür, Allah büyüktür, Allah büyüktür. Hamd Allaha mahsustur. Bizi doğru yola erdiren Allah büyüktür. Hamd bizi kul olarak kabul eden Allaha mahsustur. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir, hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur,
Hamd O’na mahsustur. Yaşatır, öldürür, hayır onun elindedir. O her şeye gücü yetendir. Allah’tan başka bir ilah yoktur. O tektir. Allah’tan başka hiçbir ilah yok- tur. Kafirler hoşlanmasa da dini Zatına halis kılarak yalnızca O’na ibadet ederiz.
Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru.
Rabbimiz! İbadetlerlerimizi kabul eyle. Bize sıhhat ve selamet ver. Bizi affet. Sana itaat ve şükür konusunda bize yardım et. Bizi senden başkasına bırakma. Eksiksiz bir iman ve İslam üzere ve bizden razı olduğun halde hayatımızı tamamlamayı nasip eyle.
Allahım! Bizi yaşattığın sürece günahları tamamen terk konusunda bize merhametinle yardım et. Yarar sağlamayan boş şeylerle uğraşmama konusunda da rahmetinle bize yardım eyle. Ey merhametlilerin en merhametlisi, bize, seni bizden hoşnut kılacak şeyleri güzel görme yi nasib et.”
meKKeDe ZiYaret eDileceK Yerler
- Cebeli nur (Hira dağı): Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)e vahyin ilk emri ‘ikra’ ayetinin geldiği dağ.
- Sevr mağarası: Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in Medineye hicret ederken Ebu Bekir a. ile beraber saklandıkları mağara.
- Cennetül Mualla kabristanı: İlk müslümanların, başta Hazreti Hatice Validemiz ve bir çok sahabe ve tabiinin bulunduğu mezarlık.
- Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) doğduğu evi yerindeki bina şu anda kütüphane olarak kullanılmaktadır.
- Cin mescidi: Cin suresinin nazil olduğu yere inşa edilmiş bir
- Ebu Kubeys dağı: Safa tepesinin üst kısmında bulunan bu dağ Allahu Tealanın yeryüzünde ilk dikmiş olduğu dağdır. Cennetten yeryüzüne indirilmiş Hacerul Esved taşı bu dağdan alınmıştır.
Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) parmağının işaretiyle ayı ikiye ayırma mucizesi burada gerçekleşmiştir.
- Cebeli Rahmet (Rahmet dağı): Arafat vadisinde bulunur. 70 metre yüksekliğindedir.
Hazreti Adem (aleyhisselam) ile Hazreti Havva (radıyellahu anha) validemiz cennetten çıkarıl- dıktan sonra buluştukları mekandır.
Peygamber Efendimiz(Sallallahu aleyhi ve sellem)
veda hutbesini bu dağda yapmıştır.
- Arafat: Hacda arefe günü vakfe yapılan yer.
Mekkeden 25 km uzaktadır.
- Mina: Mekke’ye 7 kilometre uzaktadır. Şeytan taşlanılan yerler buradadır.
Mina’da peygamberimizin çadır kurduğu yerde inşa edilen Mescidi Hayf, Medine’lilerin peygamber Efendimize biat ettikleri yerde inşa edilen Mescidi Akabe, Hazreti İsmail’e bedel olarak gönderilen kurbanın ayak bastığı yerde inşa edilen Mescidi Kebş bulunmaktadır.
10 – Fil vadisi (muhassır vadisi): Müzdelife ile Mina’yı ayıran bir vadidir. Fil hadisesi vuku bulmuştur. Burayı hızla geçmek sünnettir. Çünkü buraya ilahi azap inmiştir.
- Zemzem kuyusu: Beytullah’ın yanındadır.
- Zübeyde Hatun suyu: Bağdat’tan Halife Harun Reşid’in hanımı tarafından kanallarla getirilmiştir.
Arafat’ta, Cebeli Rahmeye çıkıp bakıldığında bu suyun akıtıldığı yerler ve depoları görülür.
- Müzdelife: Arafat ile Mina arasındaki bölgenin adıdır. Mina’da şeytana atılacak taşlar buradan toplanır.
- Meş’ari Haram: Müzdelife’nin kuzey dağı üzerinde bir tepedir
- Safa ve Merve: Tavaftan sonra say ediliyor.
Mekke’de ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in mühim hatıralarını taşıyan yerlere inşa edilmiş mescidler vardır. Bunlara uğranıldığı zaman Tahıyyatul mescid namazı kılınmalıdır.
- Raye Mescidi: Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’nin fethi sırasında sancağını diktiği yerde inşa edilmiştir.
- Şecere Mescidi: Ağacın Peygamber Efendimize doğru hareket edip geldiği yere inşa edilmiş olan
- İcabet Mescidi: Peygamber Efendimiz a.v. veda haccından dönerken istirahat buyurdukları yerde inşa edilmiş mescid.
meDine-i mÜneVVereYi ZiYaret
Mekke-i Mükerreme’de vazifelerini tamamlayan kimse Medine-i Münevvere’ye yöneldiğinde Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e çok salat-u selam getirir.
Medine’ye ulaştığında şehrin içine girmeden evvel veya girip yerleştikten sonra mümkünse gusül veya abdest alır. Gusül alması efdaldir. En temiz elbiselerini giyer, edep ve hürmet hususunda gereken her şeyi yapar.
Medine-i Münevvere’ye gelince:
İsra Suresi 80. ayetini okur.
مخ َرج
ْخ ِر ْج ِني وأَ
ص ْد ٍق خ َل
ِني م ْد خ ْل
ر ِب أَ ْد
ص ْد ٍق واج َع ْل لِي من لَ ُد ْنك س ْلطانًا نَصيرا
Manası: “Rabbim beni (Medine’ye veya kabre veya namaza) doğruluk ve saadet girdirişiyle girdir ve beni Medine’den (veya kabirden veya namazdan) sıdk çıkarışıyla çıkar ve tarafından bana hakkıyla yardım edici bir delil kuvvet ver.”
Ondan sonra:
زيَار َة
ُز ْق ِنى وار
ض ِلك و َر ْح َم ِتك
ح لِى اَ ْب َواب ف
اَللَ ُه َّم اف َت
ْقت ر َز
علَ ْي ِه الصال ُة وال ّسال ُم و َما
ك ال ُمج َت َبى
ق ْب ِر رسولِ
خ ْي َر م ْس ُئول
ح ْم ِنى يَا
وار
واغ ِف ْر لِى
واَ ْه َل طاع ِتك
اَ ْولِ َيائَك
Manası: “Ey Allahım! Bana fazlu rahmetinin kapılarını aç, seçilmiş Peygamberinin kabrini ziyaretini, dostlarına ve sana itaat edenlere ihsan ettiklerini, bana da nasib et. Ey istenilenlerin en hayırlısı, beni mağfiret et, bana rahmet et (beni bağışla ve bana acı)” mealindeki duayı okur ve kemali edeple tevazu ve korku üzere bulunur.
Mescidi şerife girdiğinde:
ح لِى اَ ْب َواب
واف َت
حيم اَللَ ُه َّم اغ ِف ْر لِى
ب ْسم الل ال ّر ْح َم ِن ال ّر
ر ْح َم ِتك
“Ey Allahım! Beni mağrifet et ve bana rahmet kapılarını aç” der ve;
Cibril kapısı diye bilinen kapıdan girer. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in:
ما بَ ْين بَ ْي ِتى و ِم ْن َب ِرى ر ْوضٌة من ريَاض الج َّن ِة
“Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir” buyurduğu ravza-i şerifeyi ziyareti kasteder.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in minberinin direğini, sağ omuzunun hizasına alarak iki rekat namaz kılar.
Ayrıca bu büyük nimete şükür için Allah’u Tealâ’ya secde eder ve gereken duaları yapar. Sonra kalkarak kabri şerife yönelir.
Kabri şerife en fazla üç veya dört arşın yaklaşır, bundan fazla yaklaşmaz.
Elini türbe-i şerifenin duvarına koymaz. Çünkü bu hürmete daha uygundur.
Namazda durduğu gibi durur ve Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in sureti kerime-i be- hiyyesini (çok kıymetli ve şerefli suretini) lahdi şerifinde (şerefli kabrinde) uyuyor, ziyaretçisini biliyor, selamını ve kelamını duyuyor olduğu halde göz önüne getirir ve:
ال ُم
لل وبَ َر َكات ُه اَل ّس
َ
َر ْح َم ُة ا و
اَ ّيُ َها ال ّن ِب ُّى ك
ْي علَ
ُم ال
اَل ّس
ل اِلَ َه اِل الل و ْح َد ُه
س ِّي َد ولَ ِد آد َم اِ ّنِى اَ ْش َه ُد اَ ْن
علَ ْيك يَا
واَ ِمين ُه اَ ْش َه ُد اِ ّنَك
واَ ْش َه ُد اَ ّنَك ع ْب ُد ُه و َرسولُ ُه
ل ش ِريك لَ ُه
سالَ َة وآ ّد ْيت ْال َمانَ َة ونَصحت ْال َّم َة و َكش ْفت
ق ْد بَ ّلَ ْغت ال ّر
ج َزاك الل ع َّنا اَ ْفض َل ما جازى
ال ُغ َّم َة فج َزاك الل ع َّنا خ ْي ًرا
عن اُ َّم ِت ِه اَللَ ُه َّم اَ ْعط س ِّي َدنَا ع ْب َدك و َرسولَك مح َّم ًدان
نَ ِب ًّيا
ج َة ال َعالِ َي َة ال ّر ِفيع َة واب َع ْث ُه ال َم َقام
وال ّد َر
سيلَ َة َال َفضيلَ َة
ال َو
وع ْدتَ ُه واَ ْن ِز ْل ُه ال َم ْن ِز َل ال ُم َبارك ع ْن َدك
ح ُمود ن الَ ِذى
ال َم
س ْبحانَك اَ ْنت ذو ال َفض ِل ال َعظيم
Manası: “Ey Allahın nebisi! Allahın selamı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Ey Allahın Resulü! Selam senin üzerine olsun. Ey mahlukatın en hayırlısı!
Selam senin üzerine olsun. Ey Adem oğullarının Efendisi selam senin üzerine olsun.” Dedikten sonra:
“Şüphesiz ben Allahu Tealâ’dan başka hiçbir ilah olmadığına ve onun tek olup hiçbir ortağı bulunmadığına şehadet ederim ve şüphesiz Sen’in, O’nun kulu elçisi ve emini (güvendiği kişi) olduğuna şehadet ederim. Ben şahitlik ederim ki sen elçilik vazifeni muhakkak tebliğ ettin (yerine getirdin) emanetini ödedin, ümmete nasihat ettin, karanlık bulutları kaldırdın, Allahu Tealâ bizim tarafımızdan seni hayırla mükafatlandırsın, bir Peygamberi ümmeti tarafından mükafatlandırdığının en üstünüyle seni bizim tarafımızdan mükafatlandırsın.
Ey Allahım! Kulun ve Resulün olan Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e vesile, (ümmetini kurtarma fırsatı) fazilet ve üstün, yüce dereceyi nasib et ve onu vaad ettiğin makamı Mahmud’a (bütün peygamberler ve ümmetleri tarafından övülen şefaat makamına) ulaştır. Ve O’nu indindeki, manevi yanındaki mübarek mekana yerleştir. Seni tenzih ederim, Sen büyük fazlu kerem sahibisin” der.
Sonra, Allahu Tealâ’dan hacetlerini ister. İsteklerin en büyüğü ise, son nefesi imanla bitirme ve mağfireti taleb isteğidir.
Huzuru saadetinden ayrılırken:
ك ْب َرى
سول الل اَ ْسألُك ال ّش َفاع َة ال
ك يَار
اَل ّسال ُم علَ ْي
لل فى اَ ْن اَ ُموت م ْس ِل ًما علَى م ّلَ ِتك
ك اِلَى ا
وأَتَ َو َّس ُل ب
حين
صالِ
لل ال
ع َباد ا
َر ِة ز ْم
واَ ْن اُ ْحش َر فى
وس َّن ِتك
Manası:“Ey Allahın Resulu! Sana selam olsun. Senden en büyük şefaatini isterim ve Allahu Tealâ’nın salih kulları arasında mahşere çıkmam, senin milletin (dinin) ve sünnetin üzere müslüman olarak ölmem hususunda seninle Allah’a tevessül ederim (seni aracı yaparım)” der.
Sonra kendisiyle selam gönderenlerin selamını ulaştırır. Şöyleki:
ال ٍن يَ ْس َت ْش ِفع بك
رسول الل من فال ِن اب ِن ف
علَ ْيك يَا
ُم ال
اَل ّس
Manası
ج ِميع ال ُم ْس ِل ِمين .
ولِ
ك فاش َف ْع لَ ُه
ِّب ر
اِلَى
: “Ey Allahın Resulü! Filan oğlu Filandan Sana selam var, Sen’den şefaat istiyor ona ve bütün müslümanlara şefaat et” der.
Sonra kıbleye arka vererek Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yüzüne karşı durur, dilediği kadar salat-u selam okur. Sonra sağa doğru bir arşın kadar yer değiştirip Hazreti Sıddık (Radıyellahu anhu)nun başı hizasına gelir ve:
ويَا
لل وثَانِ َي ُه فى ال َغار
رسول ا
علَ ْيك يَاخ ِليف َة
ُم ال
اَل ّس
اَبَابَك ٍر الص ِّديق رض َى الل تَ َعالَى ع ْنك وج َزاك الل ع َّنا
َخ ْي ًرا
Manası: “Ey Allahın Resulünün halifesi! Mağarada ikincisi, Ey Eba Bekir Sıddık! Sana selam olsun ve Allah seni hayırla mükafatlandırsın” der.
Sonra bir arşın kadar daha sağa doğru ilerleyip Hazreti Ömer (Radıyellahu anhu)nun yüzü hizasına gelerek:
ت الَ ِذى
ك يَا اَ ِمير ال ُم ْؤ ِم ِنين ع َم َر ال َفاروق اَ ْن
ْي علَ
ُم ال
اَل ّس
ال ُة
ْي ِه الص علَ
اُ َّم ِة مح َّم ٍد لل عن
َزاك ا ج
ف ال َم
ْس ل
ْا ك
ْي ًرا َخ
ب ُلل ُم ال
اَ َع َّز ا
وال ّس
“Ey Müminlerin emiri Ömer-ul Faruk! Allahın selamı senin üzerine olsun Allahu Teala senin sebebinle İslamı aziz etti, Allahu Tealâ seni, ümmeti Muhammed tarafından hayırla mükafatlandırsın” diye selam verir.
Sonra yarım zira arşın kadar geri dönüp Hazreti Sıddık ve Faruk (Radıyellahu anhuma) ikisine birden:
لل و َر ِفيق ْي ِه و َو ِزير ْي ِه
ضجيع ْى رسول ا
علَ ْيك َما يَا
ُم ال
اَل ّس
وال َقائِ َم ْي ِن
فى ال ّدين
علَى ال ِق َيام
وال ُم َعاونَ ْي ِن لَ ُه
و ُمشير ْي ِه
ج ْئ َناك َما ج َزاء
لل اَ ْحسن
َزاك َما ا ج
صالِح ال ُم ْس ِل ِمين
بَ ْع َد ُه ب َم
ر ّبَ َنا اَ ْن
ويَ ْسأَ َل
ع لَ َنا
َي ْش َف لل لِ
رسول ا
نَ َت َو َّس ُل بك َما اِلَى
يَ ْق َب َل ع ْم َرتَ َنا
“Ey Resulullah’ın yanında yatanlar, O’nun arkadaşları, vezirleri, istişarecileri, dini yaşamakta O’nun yardımcıları ve O’ndan sonra müslümaların işlerini idare edenler! Allahu Tealâ sizi en güzel mükafatla mükafatlandırsın, Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize şefaat etmesini ve umremizin kabul edilmesini Rabbimiz’den istemesi için sizi aracı yapmak üzere, size geldik” der.
Sonra kendisi, ana babası, kendisine dua vasiyet edenler ve bütüm müslümanlar için dua eder evvelki gibi Efendimizin başı hizasında durur ve:
ظلَ ُموا أَ ْن ُفس ُه ْم
و َق ْولُك الح ُق (ولَ ْو أَ ّنَ ُه ْم إِ ْذ
اَللَ ُه َّم اَ ْنت ق ْلت
ج ُدوا الل
لل واس َت ْغ َف َر لَ ُه ُم ال ّرسول لَ َو
ك فاس َت ْغ َف ُروا ا
ر ِحيما)
َجآؤ
تَ َّوابا
Ey Allahım! Şüphesiz sen şöyle buyurdun ve Senin sözün haktır: “Eğer onlar günah işleyerek nefislerine zulüm ettikleri vakit sana gelseler, Allah’tan af isteseler, O Resul’de onların affını istese, elbette Allahu Teala’yı son derece tövbeleri kabul edici kendilerine çok acıyıcı bulurlar
(Nisa: 64) Mealindeki ayeti okuduktan sonra:
مْس َتْش ِف ِعين ك
طائِ ِعين اَ ْم َر
ق ْولَك
ِعين سام
ق ْد ج ْئ َناك
ب َن ِب ِّيك اِلَ ْيك
“Ya rabbi! Senin sözünü işiterek, emrine itaat ederek, Peygamberini aracı yaparak sana geldik” der sonra:
َر ّبَ َنا آتِ َنا فى ال ّد ْن َيا حس َن ًة و ِفى ْاآلخ َر ِة حس َن ًة و ِق َنا ع َذاب
ال ّنار.
Ayetini sonuna kadar okur.
Dualarda istediği kadar ilave ve noksan yapabilir.
Sonra Ebu Lübabe Hazretlerinin tevbesi kabul olununcaya kadar kendini bağladığı direğe gelir. O direk kabri şerifle minber arasındadır, orada iki rekat namaz kılar ve Allaha tevbe eder, istediği duaları yapar.
Sonra Ravza-i Mutahharaya gelir, orası dört köşe bir havuz gibidir, orada da nasip olduğu kadar kılar, dua eder, tesbih, sena ve istiğfar eder. Sonra minbere gelir ve oradada namaz kılar. Dua eder.
Sonra Efendimizin kendisini bırakıp hutbe okuduğunda inleyen hurma dalının kalıntısı, içinde bulunan Hannane direğine gelir, ziyaret eder.
Medine’de durduğu müddetçe Kur’an okumak, zikrullah ile meşgul olmak, minber ve kabri şerifin yanında dua etmekle vakitlerini ihyaya çalışır.
Efendimiz’i (Sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret ettikten sonra Cennetul Baki kabristanını ziyaret etmesi müstehabtır.
Özellikle Uhud şehidi Seyyidüş-şüheda Hazreti Hamza (Radıyellahu anhu) yı ziyaret müstehabtır.
Cennetül Baki’de Hazreti Abbas, Hazreti Hasan, Zeynül Abidin oğlu Muhammed Bakir oğlu Caferi Sadık (Radıyellahu anhum) hazeratını ziyaret eder. Emirül müminin Hazreti Osman (Radıyel-lahu anhu) da oradadır. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in oğlu İbrahim, ailelerinin ekserisi, halası Safiyye, sahabe ve tabiinden bir çoğu oradadır. Allah cümlesinden razı olsun.
Perşembe günü Uhud şehitlerini ziyaret müstehabtır. Onları ziyaret ederken:
ق ْو ٍم
دار
و يَا
ع ْق َبى ال ّدار
ِن ْع َم ف
ْر ُت ْم ص َب
ب َما ك ْم
سالٌم علَ ْي
م ْؤ ِم ِنين و اِ ّنَا اِ ْن شاء الل بك ْم لح ُقون
“Sabretmeniz sebebiyle size selam olsun. Dünyanın akıbeti cennet ne güzel oldu, ey müminler diyarının kavmi! Size selam olsun, şüphesiz biz de size kavuşacağız” der.
Ayetel Kürsi, Fatiha ve üç ihlas-ı şerif okur.
Cumartesi günleri Küba mescidini ziyaret müstehabtır.
Medine-i Münevvere’den ayrılmak istediğinde Mescid-i şeriften namazla ayrılması müstehabtır.
Sonra kabri şerife gelerek istediği duaları yapar, fakirlere sadaka verir. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) den ayrıldığına üzülerek, ağlayarak döner.
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’DEN AYRILIRKEN RESULÜ EKREM’İN KABRİ YANINDA KILINAN İKİ REKAT NAMAZDAN SONRA OKUNACAK DUA
رسولِك ويَ ِّس ْر لَ َنا
َر ِم ح
ج َع ْل ه َذا آخ َر ال َع ْه ِد ب
اَللَ ُه َّم ل تَ
ض ِلك وار ُز ْق َنا
ح َر َم ْي ِن س ِبيال س ْهلَ ًة ب َم ِّنك و َف
ال َع ْو َد اِلَى ال
و ُر َّدنَا سالِ ِمين
وال ّد ْن َيا َو ْاآلخ َر ِة
َ
فى ال ّدين
َّ
ال َع ْف َو وال َعاف َي َة
ه َذا ال ِب َّر
س َف ِرنَا
ك فى
طانِ َنا آم ِنين . اَلل ُه َّم اِ ّنَا نَ ْسألُ
اِلَى اَ ْو
ش ْرنَا مع
ضى واح
وتَ ْر
ح ُب
ما ت
ن ال َع َم ِل
ِم و
وال ّت ْق َوى
َّ
ص ِّديقين وال ّش َه َداء
ن ال ّن ِب ِّيين وال
علَ ِْي ْم م لل
ال ِذين اَ ْن َع َم ا
َر ِمين . ل ْك
ك يَا اَ ْك َر َم ْا
َر ِم و َك
ب َفض ِلك
والصالِحين
“Allahumme la tec’al hazâ ahıral ahdi bi-haremi resulike ve yessirlenel avde ilel hare-meyni sebilen sehleten bi-mennike ve fadlike ver-zukne-l afve vel âfiyete fid dini ved dünya vel âhireti.
Ve rüddena sâlimine ilâ evtâninâ âminin.
Allahumme innâ nes’elüke fi seferin’a hazâ-l birre ve- ttakva ve minel‘ameli ma tuhib bu ve terdâ vahşurnâ
ma’allezine en’amallahu aleyhim min-ennebiyyine, ve-ssıddıkine veş-şü heda-i ve-ssalihin bi fadlike ve keremike ya ekreme- ekramin.”
Manası:“Ya Rabbi! Bu gelişimizi Resulü’nün haremine son gelişimiz kılma. Fazlınla ve kereminle Mekke ve Medine’ye bir daha gelmeyi bize kolay et.
Bize din, dünya, ahıret hususunda afiyet ver. Emin ve selamette olarak vatanımıza döndür.
Ya rabbi! Bu seferimizde senden iyilik, takva, sevdiğin ve razı olduğun amel istiyoruz. Bizi kendisine nimetler verdiğin nebiler, sıddıklar, salihler ve şehidlerle haşr eyle. Fazlınla, kereminle ey keremlilerin en keremlisi!”
MEDİNE-İ MÜNEVVERE
Aydınlatılmış şehir! 13 yıllık meşakkatli bir Mekke döneminden sonra, Allah Rasulüne ve ashabına kucak açan, hicretleriyle şereflenen nurlu peygamber şehri, Dar-ul Hicre İslamın ilk başkenti.
1400 yıllık İslam Medeniyetinin temellerinin atıldığı, alternatif İslami Devlet modelinin tüm dünyaya gösterildiği asr-ı saadet mekanı. Ümmet Ulemasının ittifakıyla Kabe-i Muazzama dahil yeryüzündeki tüm mekanlardan kainatın Efendisinin mübarek vücuduna ev sahipliği yapması sebebiyle daha efdal, daha mukaddes ve daha mübarek bir mekan... Arz-ı Mübarek. Medine-i Münevvere, Allah Resulü (SAV)’nün “Hangisine tabi olursanız hidayeti
bulursunuz” dediği, karanlık geceyi aydınlatan yıldızlar mesabesindeki sahabelerinin diyarı... “O’nun sohbetine iştirak etme şerefine nail olmuş, ordusunda asker, devletinde memur, mescidinde talebe olmuş Ashab-ı Muhammedi’nin onbinden fazlasına toprağında yer açmış bir güzel şehir, Taybetüttayyibe”
Kur’an’ın 28 suresinin nazil olduğu, her karış toprağında hadis-i şeriflerin zikredildiği, ahir zamanda imanın toplanacağı, vahyin risaletin buram buram yaşandığı iman şehri, Dar-ul İman. Kıyamete kadar meleklerin koruması altında olması hasebiyle, Deccal’ın ve taun hastalığının asla giremeyeceği, toprağının şifalı ve bereketli olduğu kainatın Efendisi tarafından müjdelenen, içerisinde ölen kimseye iki cihan güneşi Peygamber (SAV) Efendimizin şefaatinin vacip olduğu kutlu belde, Beldetüttayyibe.
Mescid-i Nebevi; ibadet maksadıyla yolculuk yapmanın caiz olduğu üç mescidin ikincisi, Kabe-i Muazzama’dan sonra yeryüzünde ibadet edilecek en faziletli mekan, bir vakit namaza bin vakit namaz sevabı verilen peygamber mescidi. Yalnız islam tarihini değil, insanlık tarihinide etkileyen olayların planlandığı, beşeriyetin en mükemmel ve en mütekamil fertlerinin yetiştiği, sultanların ve kralların “O’na hizmetle şereflendiklerini” söyledikleri ve bu konuda birbirleriyle adeta hizmet yarışına girdikleri
mescit. Mescitte Cennet bahçelerinden bir bahçe ”Ravza-i Mutahhara” ...
14 asırlık islam Tarihi boyunca Mescid-i Nebevi Müslümanların gözdesi olarak kalmış ve kıyamete kadar kalmaya devam edecektir. Dünyanın dört bir köşesinde Müslümanlar yaptıkları duaların “Harameyn’de yapılan dualarla” beraber kabul edilmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz eder. Her Müslüman’ın kalbinde buralara gelmek ve İslam’ın doğduğu bu mukaddes toprakları ziyaret etmek vardır.
HADİSLERLE MEDiNE-i MÜNEVVERE
Cabir (r.a)dan merfuen Müslim’in zikrettiği bir hadisi şerifte Resul-ü Ekrem şöyle buyurmuştur: “Kim Medine ehline kötülük yapmak isterse o kimse tuzun suda eridiği gibi yok olur gider.” Aişe (r.a) validemiz Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Bütün şehirler kılıçla fethedildi, Medine ise Kur-an’la fethedilmiştir.” Tabarani Ebu Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Medine İslamın kubbesi imanın evi, hicretin yeri, helâl ve haramın merkezidir. ” Buhari Ebu Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Bütün beldelere galip gelecek bir beldeye hicretle emrolundum. Ona Yesrib diyorlar. O Medine’dir. Körüğün demirin pasını temizlediği gibi Medine’de kötü insanları temizleyecektir.”
Buhari Ebu Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Medine’nin giriş ve çıkışlarında melekler nöbet tutar. Deccal ve taun hastalığının Medine’ye girmesini engellerler.”
Tirmizi Nafi’den, onunda ibn-i Ömer’den rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Medine’de ölmeye gücü yeten orda ölsün, zira ben Medine’de ölen kişiye şefaat ederim.”
Buhari ve Müslim Ebu Hureyre’den rivayet eder ki: Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Ben’im bu mescidimde kılınan bir vakit namaz, diğer mescitlerde kılınan bir vakit namazdan 1000 derece daha faziletlidir. Mescid-i Haram müstesna zira orda kılınan namaz 100000 namaza bedeldir.”
Tabarani Enes b. Malik’ten rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (S.A.V)’in şöyle buyurduğunu belirtiyor: “Kim benim mescidimde hiç ara vermeden 40 vakit namaz kılarsa, kendisine biri ateşten diğeri kıyamet gününün azabından olmak üzere iki kurtulma beraatı verilir ve nifaktan da uzak tutulur”.
Buhari, ve Müslim Ebu Hureyre’den rivayet eder ki Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyurdular “Evimle minberim arasındaki mekan Cennet Bahçelerinden bir bahçedir.”
Efendimiz s.a.v. in Mescidi şerifini ve kabri şeriflerini ziyaret etmenin fazileti hakkında hadisi şerifler.
ج َفانِى
َق ْد ف
ولَ ْم يَ ُز ْرنِى
من ح َج ال ًَب ْيت
“Her kim Beytullahı hac ederde, beni ziyaet etmezse muhakkak bana cefa etmiş olur.” (Ali el Mütteki)
ت لَ ُه
َب ك ِت
ِدى ج
م ْس
ص َدنِى فى
َّم ق ث
من ح َج اِلَى ال َم َك َة
ح َج َتان م ْب ُرورتَان
“Her kim Mekke’ye hac ederse sonra benim mescidimde beni ziyaret kasdederse ona iki makbul hac (sevabı) yazılır.” (Ali el Mütteki)
من زار ق ْب ِرى وج َبت لَ ُه ش َفاع ِتى
“Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacib olur.” (Ali El Mütteki – Kenzul Ummal)
من ح َج ف َزار ق ْب ِرى بَ ْع َد و َفاتِى كان ك َمن زارنِى فى ح َياتِى
“Her kim hac yaparda vefatımdan sonra kabrimi ziyaret ederse beni hayatımda ziyaret etmiş gibi olur.” (Ali El Mütteki – Kenzul Ummal)
ّلَى علَ َّى ع ْن َد ق ْب ِرى س ِم ْع ُت ُه من ص ّلَى علَ َّى نَائِ ًيا اُ ْب ِل ْغ ُت ُه من ص
“Her kim bana kabrimin yanında salat ederse, onu duyarım. Uzaktan salat okuyanın salatı da bana ulaşır.” (Ali El mütteki Kenzul Ummal)
ل يَ ُفوت ُه صالٌة ك ِت َبت
ج ِدى اَ ْربَ ِعين صال ًة
من ص ّلَى فى م ْس
ئ من ال ّن َفاق
وبَ ِر
ن ال َع َذاب
جاٌة م
ونَ
ال ّنار ن
لَ ُه بَ َراءٌة م
“Her kim benim mescidimde hiçbir vakit kaçırmadan (peşpeşe) kırk namaz kılarsa o kişiye cehennemden beraat ve azabtan kurtuluş yazılır ve o kişi münafıklıktan beri olur.” (Ahmed ibni Hanbel – Müsned)
ما بَ ْين بَ ْي ِتى و ِم ْن َب ِرى ر ْوضٌة من ريَاض الج َّن ِة
“Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.” (Buhari)
َواه اِ َل س
فيما
من اَ ْل ِف صال ٍة
ْيٌر خ
ه َذا
ْسج ِدى م
صالٌة فى
ال َم ْسج َد الح َرام
“Benim şu mescidimde kılınan bir namaz (Mekkedeki) Harem mescidi müstesna olmak üzere, başka mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.” (Buhari)
meDine aDaBı
Hacının Medine-i Münevvere’de takınacağı edep, yaşayacağı huzur, Hac ve Umresininde mebrur olmasının göstergesi sayılmıştır. Medine-i Münevvere’de geçirilen günlerde şu tefekkür hiç kalbden ve zihinden çıkarılmamalıdır. Efendimizin kabrini ziyaret,kişiyi O’nu hayatta iken ziyaret etmiş gibi kılar. Bütün Medine günlerinde kalbinde ve zihnindeki tefekkürle, her tarafında izleri olan Efendimizi düşünmek, O’nun ruhen bizi görüp izlediğini zihinden ve akıldan çıkarmamaya özen
göstermek olmalıdır. Yeme ve içmede dikkat ve usul üzere olmalı. Boşa vakit geçirmekten, çarşı pazarda malayani işlerden uzak durmalı. Arkadaşlarla, kafile görevlileri ile devamlı uyum, sabır, insaflı ve hoşgörülü olmaya azami özen göstermeli.
Mescidi Saadet’e her girişte itikaf niyeti ile içeri girip 2 rekat tahiyyatül mescid namazı kılmalı . Kur’anla, zikirle ve selatü selamla meşgul olmalı. Çok zaruri olmadığı müddetçe mescitte boş şeylerle malayani sözlerle vakit geçirmemeli. Ecdadımız mescidi yaparken oranın yapımında işçiler Efendimizi rahatsız etmeme noktasında o kadar dikkat etmişler ki usta amele arasındaki işin gereği zaruri konuşmaları bile hafif sesle Cenab-ı Hakk’ın ismini zikrederek ‘Hu’ ismi ustanın ameleye taş getir, ‘Hak’ ismi harç getir gibi rumuzlarla zaruri konuşmaları bu güzel lafızlarla yapmışlardır. Bu makama yakışmayan söylem ve davranışlardan fersah fersah uzak kalmışlardır. Bizlere de yakışan bu edep insanı ecdadımıza layık olmak, Efendimizin mescidinde ve huzurunda onu rahatsız edecek söylem ve davranışlarımıza çok çok dikkat etmek gereklidir.
Sıhhatı ve şartları elverişli olanlar pazartesi ve perşembe günlerini Medine-i Münevvere’de oruçlu geçirmeye gayret etmelidirler. Bu Medine adab ve huzuruna büyük katkı sağlar. Pazartesi günleri Uhud’u ziyaret etmek, cumartesi günleri mümkünse
Kuba mescidini ziyaret etmek Medine adabının önemli özelliklerindendir. Kaza namazı olanların günde en az 2-3 günlük kaza namazı kılmaları, olmayanlarında 10 rekata kadar tehheccüt namazı, işrak vaktinde 2 rekât işrak namazı (işrak vakti sabah namazı vaktinin bitiminden 45 dk sonraki vakittir) kılmalı. Öğlen namazı vaktinden en az 1 saat evvel mescide gitmeli en az 2 rekat en fazla 12 rekat duha namazı kılmalı . Akşam namazından sonra 6 rekât evvabin kılmalıdır. Medine-i Münevvere’de bolca selatu selam getirmeli.
Sabahtan öğlene kadar
لل صلَوة
ْلم ا ع
ع َد َد ماَ فى
َّم ٍد ح
س ِّي ِدنَا م
علَى
ِّل ص
اَللَ ُه َّم
دائِ َم ًة ب َد َوام م ْلك الل
selatu selamını zikretmeli. Bu selatu selam Efendimize olan muhabbetin ziyadeleşmesine vesile olur.
Öğlen ile ikindi arasında
و فى
لخريِن
ْا و
ل َّولين
فى ْا
ص ِّل علَى س ِّي ِدنَا مح َّم ٍد
اَللَ ُه َّم
ال َمال ِء ْال ْعلَى اِلَى يَ ْو ِم ال ّدين
selatu selamını bolca zikretmeli. Bu selatu Selam Efendimize ittibayı, sünnetine ve adabına tabi olmayı güçlendirir.
İkindiden yatana kadar
ه َو
وس ّلَ َم ما
ْي ِه علَ
ص ّلَى الل ُ
َّم ًدا ح
س ِّي َدنَا م
َّنا ع
َج َزا الل ُ
اَ ْهلَ ُه
selatu selamını bolca zikretmeli. Bu selatu selam Efendimizi kabrinde memnun ve hoşnut etmeye, kalbde nurunun iyadeleşmesine vesile olur. Medine-i Münevvere’de mescidi saadette bilhassa duaların kabulüne güçlü bir vesile olur.
MESCİD ADABI ve EFENDİMİZ (S.A.V)’İ ZİYARET
Mescidler Allah (c.c)’ın evidir. Buralara ibadet maksadıyla giden bir mümin kulun dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır. Çünkü bunu en başta evin sahibi olan Rabbül Alem saniyen de Rasulü zişan efendimiz (s.a.v) emretmektedir.
Mescid-i Nebeviye ilk kez giden kimse evvela gusül abdesti almalıdır. Temiz elbiseler giyerek güzel kokular sürünmelidir. Sükunet ve vakalar Mescide sağ ayağı ile girmeli ve girerken de “Euzübillahil azim vebivechihilkerim ve sultanihilkadim mineşşeytanirrahim. Bismillah Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin vesellim, Allahümmağfirli zünübi veftah li ebvabe rahmetike” duasını okumalıdır.
Mescide girdikten sonra eğer mümkünse ve kerahet değilse iki rekat “Tahiyyat-ül Mescid” namazı kılar.
Aslında bu namazı her mescide girildiğinde kılmak lazımdır.
Sonra Peygamber (s.a.v)’in kabri şerifinin karşısına gider, yüzünü kabirlerin bulunduğu istikamete çevirir ve ellerini kaldırmadan selam verir. Selamı önce Efendimiz (s.a.v)’e sonra Hz. Ebu Bekir’e sonra da Hz. Ömer’e verir. Selam esnasında okunacak olan selamlama duaları “Ziyaret duaları” adlı kısımda zikredilmiştir. Daha sonra huşu ve edep içerisinde oradan ayrılıp, hayatımız boyunca Efendimiz ‘(s.a.v)’e salata selam getirmeye gayret etmelidir. Ancak Medine-i Münevvere gibi mübarek bir mekanda ve Hacc ayları gibi mübarek bir zamanda bulunduğu sırada salatu selamın adetini imkan nispetinde artırır. Çünkü Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde:” ... Bana salatu selam getiriniz. Çünkü salat ve selamınız bana nerede olursanız olun ulaşır”.
Bir diğer Hadislerde ise: “Kim bana bir salavat-ı şerife getirerek beni anarsa, Allah (c.c)’da onu on misli ile anar” buyurmuşlardır. Allah’ın mescitlerinde gereksiz yere konuşmak, yüksek sesle bağırıp çağırıp, kayıp eşyasını aramak, alış verişte bulunmak ve etrafındaki Müslümanlara eziyet verici tutum, davranış ve durumlarda son derece kaçınmak gerekir. Cenab-ı Hakk Hucurat suresinin 2, 3 ve 4. ayetlerle Mescitte yüksek sesle konuşmanın cezasını, konuşan insanın amellerinin boşa gideceğini şöyle beyan
eder; “Ey inananlar! seslerinizi, Peygamberin sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için Peygambere birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın. Seslerini Peygamberin yanında kısan kimseler, Allah’ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir. Onlara mağrifet ve büyük ecir vardır.” Hz. Ebu Bekir (r.a)’ın Allah Resulü’nün yanında hayatta iken ya da vefatından sonra sesi yükseltme caiz değildir dediği rivayet olunur. (EI-Dürrü EI Selim, S. 72) Resulü Zişan Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde. “Sizden biriniz mescitte kaybettiği bir şeyi arayan kimseyi duyduğunda ona Allah aradığını buldurmasın desin. Mescitler bunun için inşa edilmemişlerdir.”
Bir diğer hadislerinde ise: “Melekler de Ademoğ- lu’nun rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar” buyurmuşlardır.
MÜHİM BiR KAÇ HATIRLATMA
“HACC MEŞAKKATTİR” hadisini hiç bir zaman hatırdan çıkarmayarak Hacc esnasında karşılaşacağımız zorluklara karşı sabırlı ve metanetli olmaya gayret gösteriniz, şeytan ve nefsin Hacc ibadetini ifsad etmek için mümin kullarla özellikle uğraştığını hatırınızdan çıkarmayınız.
- Namazlarınızı mutlaka Mescid-i Nebevide kılmaya özen gösteriniz
- Haremi Şerifte dünya kelâmı konuşmamaya azami gayret ediniz, vakitlerinizi kaza ve nafile namazları kılarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak geçiriniz.
- Medine-i Münevvere’de geçireceğiniz kısa ve değerli vakitlerinizi çarşı - pazarda gezerek harcamayınız.
- Her türlü tartışmanın hacc ibadetine zarar verece- ğini gözönünde bulundurarak bu tür hareketler- den kaçınınız .
- Özellikle Hacc sezonunda Medine’de su sıkıntısı ol- duğundan su israfından kaçınınız.
- Hacc ibadeti boyunca kafile boyunca kafile başkan- larınızın talimatlarına uymaya gayret gösteriniz
UHUD DAĞI VE UHUD ŞEHİTLERİ
Uhud Dağı; Medine-i Münevvere’nin kuzeyinde, Mescid-i Nebeviye 5,5 km uzaklıktadır. Bir çok kıymetli madeni bünyesinde bulunduran (altın, sarı, yakut, antimuvan v.b.) ve kırmızı granit taşlardan müteşekkil bir dağdır. Yüksekliği 121 m’dir. Hemen mükabilindeki tepe, okçular tepesi olarak bilinen “Ayneyn Tepesi”dir. ikisi arasındaki vadiye “Kanal Vadisi” denir. İslam tarihinde büyük bir öneme sahip olan Uhud Savaşı, adını bu dağdan almıştır.
Uhud Savaşı
Hicretin üçüncü senesinin şevval ayında bu dağın önünde olmuştur.
Savaşın sebepleri: Mekkeli müşriklerin hicri ikinci yılda Bedirde tatmış oldukları yenilginin intikamını almak ve Kureyş’in civar kabileler arasındaki sarsılan otoritesini yeniden sağlamlaştırmak istemeleri idi. Hatırlanacağı üzere Peygamber efendimiz (S.A.V), Medine’ye hicretinden bir yıl sonra Ebu Süfyan komutasında, Mekkeli Müşriklere ait yüklü bir ticaret kervanının Şam’dan gelmekte olduğunu haber almış ve üçyüz sahabi ile birlikte bu kervanı ele geçirmek, netice itibariyle Mekke’ye ekonomik bir darbe vurmak maksadıyla kervanın gececeği yola doğru harekete geçmişti. Ebu Süfyan bunu haber almış ve kervanın yolunu değiştirmiştir, Mekke’ye bir haberci göndererek onlardan yardım istemişti. Bunun üzerine Ebu Cehil komutasındaki bin kişilik bir kuvvet Mekke’den hemen yola çıkmıştı .
Medine’den bir ticaret kervanına saldırmak için üçyüz kişlik bir grupla, bin kişilik Mekke ordusu Medine-i Münevvere’ye 150 km uzaklıktaki Bedirde karşı karşıya geldi. Müslümanlar müşrik ordusuna unutamayacağı bir ders verdi. Başta Ebu Cehil olmak üzere Mekke’nin ileri gelen azılı kafirleri bu savaşla öldürülmüştür. 70 ölüye karşı müslümanlar 14 şehit vermişlerdi. 70 de esir vardı. Ebu Süfyan sağ sağlim kervanını Mekke’ye ulaştırmıştı, ancak savaş sonucu Mekke’de bir bomba tesiri yapmıştı . Mekke’nin ileri gelenleri bir araya gelmiş ve Şam’dan gelen ticaret
kervanını tüm gelirlerini müslümanlarla yapılacak olan savaşta silah ve mühimmat harcamalarında kullanılmasına ve Medine’ye büyük bir orduyla hücum edilmesine karar vermişlerdi. İşte Uhud savaşı bu intikam yemininin doğurduğu bir savaştır.
3000 kişlik bir orduyla Medine’ye doğru kafirler yola çıkarlar. Yanlarında sekizde kadın vardır. Kadınlar şarkı söyleyerek müşrik ordusunu cesaretlendirmek için orduya alınmıştır .
Efendimiz (S.A.V) haberi Mekke’deki amcası Abbas’tan alır. Ashabı ile istişare eder. Onları Medine’de kalıp şehri savunmaları ya da şehir dışına çıkıp meydan savaşı yapmaları konusunda tercih yapmaları için serbest bırakır. İşte bu Muhammedi terbiyenin en önemli özelliklerinden birisidir. “Fikir hürriyeti”. Oysa Allah Resulü fikrini söyleyerek Medine’nin etrafının tabii dağlarla çevrili olduğunu, tabii bir kale görünümünde olan Medine’yi savunmanın meydan savaşından daha isabetli olacağını, böylelikle de kadınlar ve çocuklardan lojistik destek sağlanabileceğini belirtir ve ashabına ona uymalarını emrederdi. Ama O, onları serbest bırakmış ve fikirlerini özgürce açıklamaları için fırsat tanımıştı
. Yaşlı ve tecrübeli sahabeler Efendimizin fikrinde idiler. Bunların arsında münafıkların reisi Abdullah
- b. Ubey b. Selul’da vardı. Ancak şehadet arzusuyla tutuşan ve şeceatlerini kafirlere göstermek isteyen
genç kahramanlar ısrarla meydan savaşını istediler. Hem onların birçoğuna Bedir Savaşına katılmakta nasip olmamıştı. Bu fırsat kaçmamalıydı.
Efendimiz (S.A.V) gönlü savunma savaşını arzu etmesine rağmen meydan savaşını kabul etti. Hazırlanmak için evine girdi. Bu arada ashab kendi arasında istişare etmiş ve Efendimiz (S.A.V)’i meydan savaşına istikrah ettiklerinin farkına varmışlar, pişman olmuşlardı . Hz. Hamza’yı elçi gönderip Efendimiz (S.A.V)’e dilerse Medine’de kalacaklarını iletmişlerdi. Efendimiz (S.A.V) zırhını kuşanmış ve silahlanmıştı. Hz Hamza’ya “bir peygambere zırhını kuşandıktan sonra savaşmadan çıkarmak yakışmaz” diyerek askeri dehasını birkez daha göstermiş ve hayatiyet arzeden konularda tereddüde yer olmadığını ashabına anlatmıştı. İslam ordusu
100 kişiyle Medine’den Uhud’a doğru yola çıkıp Şeyheyn denilen mevkiye gelince, münafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selul 300 kişilik bir grupla ordudan ayrıldı. Ayrılış sebebi ise evvela Efendimiz (S.A.V)’in kendisini dinlemeyip gençleri dinlediği ve ikinci olarak da savaş olmayacağına inanmaları idi. Zorluktan ve meşakkatten nefsi bahanelerle kaçan tipik bir münafıklık göstergesi idi. Aslında bu iyilerin kötülerden ayıklandığı İlahi temizlik operasyonuydu. Geri kalan 700 inanmış mümin Uhud’a vardılar. Peygamberimiz(S.A.V) ordusununyüzünü Medine’ye
dönecek şekilde arkalarını Uhud Dağına verdirdi. Ayneyn tepesine Abdullah b. Cübeyr komutasında 50 okçu yerleştirdi ve onlara“kazansak, onları mağlup etsek yada yenilip hezimete uğradığımızı görseniz bile yerinizi terketmeyeceksiniz” diye emir verdi.
Savaş, mübarezeden sonra başladı. Tarihi kanlarıyla yazan islam kahramanları, aslanlar gibi dövüştüler. iman birkez daha küfre galip geldi. Kafirler gerilemeye başladılar müşrik kadınlar def çalıp askerlere şiirler okuyarak onları cesaretlendirmeye çalışıyorlardı ama nafileydi. 3000 kişilik ordu dağılmış ve geride bir sürü ganimet bırakarak kaçıyordu.
Müslümanlar ganimet toplamaya başladılar. Bunu gören okçular Efendimiz (S.A.V)’in kendilerine vermiş olduğu emrin vaktinin sona erdiğine hükmedip, tepeden aşağıya inerek ganimet toplamaya katıldılar. Okçuların reisi Abdullah b. Cübeyr 5-6 kişilik bir grupla tepede kaldı.Arabın dört dahisinden biri kabul edilen Halit b. Velit bunu fark etmekte gecikmedi. Yanına aldığı bir grup atlı ile beraber tepeyi arkadan dolaşarak Müslümanlara saldırdı.
İki ateş arasında kalan müslümanlar birer birer toprağa düşmeye başladılar. Ortalık birbirine karışmıştı. Kimin kimi vurduğu belli değildi. Hz. Huzeyfe’nin babası Hz. Yeman, müslümanlar tarafından yanlışlıkla öldürülmüştü. Hz. Vahşi (sonradan müslüman olmuştur) Efendimiz (S.A.V)’in
çok sevdiği, İslam’ın ve müslümanların hamisi olmuş büyük İslam kahramanı Hz. Hamza’yı şehit etmişti. Yine, büyük İslam davetçisi ve ordunun sancaktarı olan Hz. Mus’ab b. Umeyr de şehit düşmüştü. Peygamberimiz (S.A.V)’in korumalığını yapan yedi sahabenin hepsi şehit olmuştu. Kafirler, Efendimiz (S.A.V)’e kadar yaklaşmışlar ve O’na hücum etmişlerdi.
Kainatın Efendisinin azı dişi kırılmış, miğferinin demiri alnına batmış, yüzünden kanlar akıyordu. Bu esnada müslümanlar arasında Peygamberimiz (S.A.V)’in öldüğü şaiyası yayıldı .Tabiatıyla bu haber bir şok tesiri yaptı. Kimi sahabeler Allah Rasulü’nün olmadığı bir hayatta yaşamanın ne ömemi var deyip var gücüyle kafir saflarına saldırıyor şehit edilene kadar savaşıyordu, kimisi ise peygamber olmadan savaşmanın bir anlamı olmadığına hükmedip savaşı bırakarak bir köşede ağlıyordu. Bir kısım sahabe de ne yapacağını bilemediğinden Medine’ye geri dönüyordu. İste emre itaatsizliğin fecii sonucu!..
.. Hz. Ömer (r.a) Allah Resulü’nün hayatta olduğu nu haykırır ve müslümanlar toparlanmaya başlarlar. Efendimiz (S.A.V) orduya dağa doğru geri çekilmesi emrini verir. Ordu toparlanır. Peygamberimizin yaralarını Hz.Fatma ile Hz. Ali pansuman eder.
Bu esnada Ebu Süfyan yüksekçe bir yere çıkar ve Efendimiz’in (S.A.V)’in bulunduğu tepeye doğru bağırarak O’nun hayatta olup olmadığı sorar.
Efendimiz (S.A.V) cevapsız bırakılmasını emreder. Ebu Süfyan sonra Hz. Ebu Bekir’in hayatta olup olmadığını sorar. Yine cevapsız bırakılmasını emreder Efendimiz, üçüncüsü Hz. Ömer’i sorar Ebu Süfyan, müslümanların sükutunu Efendimizin ve Hz Ebu Bekir’in hayatta olmadıklarına sevinmiş ve kibirlenmiştir. Efendimiz (S.A.V) Hz. Ömer’e cevap vermesi için işaret eder. Oda gerektiği şekilde cevap verir. Ebu Süfyan Peygamberimize bir yıl sonra Bedir’de bir meydan savaşı daha teklifinde bulunur, kabul eder. Sonra ashabına dönerek, “bir kafirin müslümanlardan daha üstte olması, müslümanlara yakışmaz” diyerek Ebu Süfyan’ın tepeden aşağıya indirilmesini emreder. İslam uleması bu nebevi sözü rehber edinerek islam toplumunda yaşayan zimmilerin evlerinin müslümanların evlerinden daha yüksek olmayacağı ve yıllık cizyesini veren zimmilerin parayı avuçlarına koyup müslümanların elleri üsteyken teslim etmeleri gerektiğine hükmet- mişlerdi.
Peygamberimiz (S.A.V) Uhud şehitlerini kanlı elbiseleri ile cenaze namazı kılanmadan şehit oldukları yere defnedilmelerini emreder. 70 şehit oraya defnedilir. Efendimiz (S.A.V)’in defin işlemi esnasında Kuran’dan ezberi daha çok olanı, definde takdim etmesi dikkat çekicidir. Şühedanın defninden sonra Hz. Peygamber (S.A.V), ashabına saf tutarak uzun bir
şekilde döndükten sonra, müşriklerin Medine’ye saldırma ihtimali olabileceğinden 70 kişilik bir grubu Hz. Ali komutasında Hamraul Esed Mevkisine göndermiş sonra da geri kalan sahabelerle beraber bizzat kendiside giderek kafirlerin saldırısından emin olmak istemiştir.
Uhud Dağı, Uhud Savaşı Efendimiz (S.A.V’)in hayatında önemli bir yer tutmuş ve hayatı boyunca sık sık gidip Uhud Şehitlerini ziyaret etmiş, Uhud Savaşından çokça söz etmiştir. Bir hadisi şeriflerinde “Uhud Dağı Cennet Kapılarından bir kapıdır.“ “Uhud Dağı bizi sever biz de Uhud’u” diye buyurmuştur.
Uhud Dağ’ı mübarek bir dağdır. Hz. Harun aleyhis- selam, bu dağda metfundur. Kardeşi Hz. Musa ile birlikte Hacca geldiklerinde Medineye uğramışlardır. Son peygamberin hicret yurdunu görmek için çıktıkları Uhud Dağının tepesinde Hz. Harun hastalanarak vefat etmiş ve oraya gömülmüştür. (Vefaülvefa S.-930, EI-durru EI-semin S: 181)
Uhud Savaşı, hakkında bir çok ayetin indiği Müslümanların kıyamete kadar ibretle incelemesi gereken, derslerle dolu bir savaştır. Evvela 700 kişi gibi bir sayının 3000 kişi önünde korkusuzca savaşa girmesi, kemmiyetin değil keyfiyetin önemli olduğu en büyük delilidir. Gerdek gecesi sabahı, cihad ilan edildiğinde, savaşı ve şehadeti kaçırırım korkusuyla yıkanmaya dahi fırsat bulamadan cihada koşan ve
şehadet şerbetini içen, sonrada melekler tarafından yıkanan Hz. Hanzala Uhud kahramanlarındandır. Yaşları küçük olduğu gerekçesiyle savaşmalarına izin verilmeyen Semura b. Cündüp ve Kafi b. Hudeye Peygamberimizin yanına gelerek. Savaşa katılmak istediklerini söylediler. Rafi iyi bir ok atıcısı olduğunu ispatladığı, Semura’da Rafi’yi güreşte yıktığı için savaşa alınmışlardı. Uhud Savaşı günü Müslüman olan ve o gün şehid olan, hiç namaz kılmadığı halde Cennete giden Amr. b. Akyes de Uhud şehitliğinde yatanlardandır. Uhud’da kadın kahramanlarda vardı. Ümmü Amare Peygamberimizi savunmak zorunda kalmış ve yaralanarak gazi olmuştu. Başta Hz. Aişe ve Ümmü Süleym olmak üzere bir çok sahabe kadın yaralılara su vermişler, yaraları tedavi etmişlerdi. Ulema bu savaştan sonra, gerektiğinde ve fitneden emin olunduğunda, kadınlardan ilk yardım ve lojistik destek konusunda yararlanılmasında bir beis olmadığı hükmüne varmışlardır.
Efendimiz (S.A.V) kendisini öldürmeye yemin etmiş ve bu yeminini gerçekleştirmek için üzerine gelen Ubey b. Halefe bir mızrak atarak yaralamış ve Uhud dönüşünde bu kafir yolda ölmüştür.
Beni Didar kabilesinden kocası, kardeşi ve babasının şehit olduğunu haber verdikleri halde Resulullah (S.A.V)’i soran ve onu sağ sağlam görmeden ayrılmayan, iman abidesi hanım da Uhud’un şehid
anaları kervanındandır. Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi ile, ona bu emri veren Ebu Süfyan’ın karısı Hind bindi Utbe; Kocası Ebu Süfyan ile birlikte Uhud Savaşından yedi yıl sonra Mekke’nin Fethi esnasında müslüman olmuştur!
Ve daha nice dersler ve ibretler ile incelenmesi gereken bir savaştır. Uhud şühedasını bu duygularla perşembe günü ziyaret etmek müstehaptır.
MESCiD-i KIBLETEYN ve KIBLENiN KABE YÖNÜNE GEÇMESİ
Peygamberimiz (s.a.v)Hicretten önce namazlarını Mescid-i Aksa’ya doğru yönelerek kılıyordu. Kabe-i Muazzama’yı da Mescid-i Aksa ile arasına alıyordu. Bu durum Hicretten sonra 16 ay kadar devam etti. Ama onun gönlü namazlarını Kabe’ye doğru kılarak eda etmeyi istiyordu. Bir vahiy bekliyor ve kıblenin değişmesi için dua ediyordu. Çünkü müslümanların Mescid-i Aksaya doğru namaz kılmaları yahudilerin hoşuna gidiyor ve kendi aralarında“Muhammed bize muhalefet ediyor ama bizim kıblemize yönelerek namaz kılıyor” şeklinde konuşuyorlardı.
Bu beklenti Hicretin ikinci senesi Recep ayının 17. günü sona erdi. Kıblenin değişmesini emreden ayet Efendimiz (s.a.v)’e, bugün Kıbleteyn mescidi olarak bilinen Beni Seleme yurdunda öğle namazını eda ederken indi. Peygamberimiz (s.a.v) o anda yönünü Kabe’ye doğru çevirdi. Mescid-i Aksaya doğru
yönelerek başlanılan namaz, Kabe-i Muazzama’ya doğru yönelinerek bitirilmiştir. “(Ey Muhammed) Biz Senin yüzünün göğe doğru çekilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram’a çevir. “(Ey müslümanlar) sizde nerede olursanız olun (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. (Bakara:
144) Peygamberimiz (s.a.v) kıblenin tahvilinde ilk öğle namazını Beni Seleme mescidinde (Kıbleteyn Camii), ilk ikindi namazını Mescid-i Nebevide ve ilk sabah namazını Kuba Mescidinde kılmıştır. Beş vakit namaz. Hicretten 18 ay önce Miraç Gecesinde farz olmuştur. Hicretten sonra da 16 ay devam edildiğine göre Efendimiz (s.a.v) ve ashabı toplam 2 sene 10 ay namazlarını Mescid-i Aksaya doğru yönelerek kılmışlardır. Bu süre içinde vefat eden sahabe sayısı 10’dur. Kıbleteyn Mescidine iki kıbleli mescid adı verilmiştir.
HENDEK SAVAŞI ve YEDi MESCİDLER
Savaşın Sebepleri: Medine’den Hayber’e sürülen Beni Nadir yahudilerinin ileri gelenleri Mekke’ye giderek Kureyşlilerle konuşmuş ve onlara Medine’ye karşı yapacakları bir savaşta destek olacaklarını haber vermişti. Kureyşli müşrikler ise Uhud Dağında Efendimiz (s.a.v)’e vermiş oldukları “bir yıl sonra Bedirde harp” sözünde durmamışlar, müslümanlar
Bedir’e gidip karşılarında kimseyi göremeyince geri dönmüşlerdi. Hendek Savaşı Hicret’in 5. senesi Şevval ayında olmuştur.
Bu sebebi ne olursa olsun savaşmanın bir kahra- manlık sayıldığı zamanın coğrafyasında civarda duyulmuş ve kureyş kabilesinin otoritesinin zayıf- lamasına yol açmıştı. Bedir’in ve kısmende olsa Uhud’dakilerin acısını unutamayan Kureyş için bu teklif kaçırılamayacak bir fırsattı. Üstelik Şam ticaret yolu halâ müslümanların tehtidi altında idi. Beni Nadir Yahudilerine olumlu cevap verdiler. Ancak Yahudiler bununla yetinmeyip diğer büyük kabileleri de ziyaret ederek onlara Hayberin tarım ürünlerinin yarısını vaat ederek savaşa ikna ettiler.
Gatafan, Kinane ve Tehame gibi meşhur kabilelerin iltihakıyla 10.000 kişilik bir müttefik ordusu Medine’ye doğru hareket etti. Peygamberimiz (s.a.v) olağanüstü hal durumu ilan ederek ashabını toplantıya çağırdı, durum değerlendirilmesi yapıldı. Fars’lı (İran’lı) bir müslüman olan Selman-ı Farisi’nin önerdiği görüş kabul edildi. Buna göre, düşmanla müslümanlar arasında hendek kazılacaktı. Medine-i Münevvere’nin doğu, batı ve güney tarafları evler, hurmalıklar ve çalılıklarla örtülü olduğundan ve bir ordunun levazımatıyla burdan geçmesi mümkün olmadığından geriye hendek kazımı için kuzey ve batı kısmı kalıyordu. Nitekim tarih boyunca
Medine’ye yapılan hücumlar hep bu cihetten yapılmıştı. Hz Musa (a.s) ve Davut (a.s)’da Medine’ye yapmış oldukları akınları bu yönden yapmışlardı. Hendek kazılmaya başlandı. Mevsim kıştı.
Dondurucu soğuk ensar ve muhacirlerin iliklerine kadar işliyor, had safhaya varan açlıktan ötürü Efendimiz (s.a.v) dahil bir çok sahabe karınlarına taş bağlayarak çalışıyordu. Ancak iman ateşi soğuğu yok etmişti. Hendek 6 gün gibi kısa bir zamanda kazıldı.
Uzunluğu 2725 m, derinliği 5 m, genişliği 6 m olan hendeğin kazılmasında başta Efendimiz (s.a.v) olmak üzere 1000 sahabe bil fiil çalışmıştır. Hendek Sefa Dağının önünden Mescid-i Müsterahın güneyine kadar geniş ve kavisli bir yay şeklinde uzanıyordu. İslam ordusu, karargahını bu gün Yedi Mescidler olarak bilinen Sefa Dağında kurdu.
Hendekten çıkarılan topraklarla hendeğin gerisine siperler yapıldı 500 kişilik bir grup ise hendek boyunca sürekli devriye görevi yapıyor, yüksek sesle tekbir getirerek var olduklarını Beni Kureyza Yahudilerine bildiriyorlardı.
Beni Kureyza, bugün Avali olarak bilinen Medine’nin
- batısına bakan kısmında yaşayan yahudi kabilesiydi. Peygamberimiz (s.a.v) Medine’ye Hicretinden sonra hazırlamış olduğu anayasada (Medine Vesikası) onlarla anlaşma yapmış ve Medine’de kalmalarına
müsade etmişti. Şimdi ise Beni Nadir yahudilerinin sebeb olduğu bir savaşta ihanet etmelerinden endişe ediliyordu. 10.000 kişilik müttefik ordusu Medine’ye vardıklarında hiç beklemedikleri hendekle karşılaşınca şaşırıp kaldılar. Şehirleri etrafına hendek kazarak savunmak Arap Yarımadası’nda bilinen bir metot değildi. Ne yapacaklarını bilmez bir hale geldiler. Şehri muhasara altına alıp Müslümanların bir gaflet anını beklemeye başladılar. Düşman ordusundan bir kaç kişi hendeği geçmeye kalkışdıysa da Müslümanlar tarafından ok yağmuruna tutularak püskürtüldüler. Hendek savaşı, müşriklerden 10.000 müslümanlardan 3000 kişinin katılmasına ve o zamana kadar katılımı en fazla olan savaş olmasına rağmen ölü sayısının en az olduğu savaştır. 6 müslüman şehit olmuştur. Kafirlerin ölülerinin sayısı da bir elin parmak sayısını geçmez. Buna rağmen Hendek savaşı, beden savaşından ziyade bir sinir ve taktik harbidir. Bedir ve Uhud’da olduğu gibi bir günlük savaşa alışkın olan Mekkeliler hayatlarında ilk kez değişik bir savunma stili ile karşılaşınca fena halde bozulmuşlardı. Buna ilave olarak hendeği atlama çabaları boşa çıkmış ve bir günlük savaş mühimmatı ile gelen ordu üç hafta süren muhasara boyunca sıkıntılı anlar yaşamaya başlamıştı . Beni Kureyza yahudilerinin göndermiş olduğu yardımlar Müslümanlar tarafından fark edilmiş yardım yolu da kesilmişti. Hendek savaşının bir diğer adı da “Ahzab
savaşıdır.” Ahzab hizip kelimesinin çoğuludur. Hizip ise parti, grup ve bölük anlamına gelir. Kafir ordusu değişik gruplardan oluştuğu için bu orduya Ahzab, savaşa ise Ahzab savaşı denmiştir. Kuran-ı Kerimin 33. suresi olan Ahzab suresi de adını bu savaştan almıştır. Bu orduyu oluşturan grupların gayeleri ise farklı farklı idi. Kureyşliler Hz. Muhammed ve ordusunu ortadan kaldırmak, yeni neşvünema bulan İslam devletini yıkmak, sarsılan otoritelerini sağlamlaştırmak istiyorlardı. Gatalanlılar ise Müslümanları öldürerek Hayber tarım ürünlerinin yarısına sahip olmak istiyorlardı. Tehame ve diğer küçük kabileler ise Medine’ye hücum ederek mal, ganimet ve cariye elde etmek için katılmışlardı.
Ama bu şer ittifakının ortak paydası İslamı ve Müslümanları yok etmekti. Tarih boyunca şer güçleri bu sevda ile biraraya gelip, Müslümanlara saldırmış ve halâda saldırmaya devam etmektedir. Müslümanların cephesinde ise durum daha farklı idi. Hendeğin ötesinde ise 10.000 kişilik zamanın en büyük ordusu kendilerini yok etmek için beklerken, hendeğin bu tarafında, Medine’deki Beni Kureyza yahudi kabilesi anlaşmayı bozarak kafir ordusu ile ittifak yaparak Müslüman kadın ve çocukların hepsi kaleye toplanmıştı. Yahudilerin evvela bu kaleye saldırmalarından korkuluyordu. Nitekim muhasara devam ederken yahudiler bir kişiyi bu kaleye
keşif için gönderdiler. Bu yahudi kalenin etrafında dolanırken Peygamberimizin (s.a.v) halası tarafından görülür. Hz. Safiye adamın başına bir odun fırlatarak öldürür. İmam Gazali kitabında bu olayı zikrettikten sonra ilave ederek şöyle der. “Şaşılacak birşey yok. O, Hamza’nın kız kardeşi idi.” Hendeğin dışında müşrik ordusu, iç tarafında ise yahudiler vardı. Diğer taraftan uzun süren muhasaraya soğuk kış mevsimi ve açlıkta eklenince gerginlik had safhaya ulaştı. Peygamberimiz (s.a.v) ve ashabı gece gündüz durmadan Cenab-ı Hakka dua ediyorlardı. Kur’an-ı Kerim onların bu halini şöyle tasvir eder.
“Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi. Gözlerde dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti. Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz. işte orada insanlar denenmiş ve çok şiddetli sarsıntıya uğratılmışlardı.” (Ahzab: 9/10/11)
Efendimiz (s.a.v) bu savaşta Huzeyfe b. Yeman’ı gizlice düşman tarafına göndererek haber toplamasını; ama onları müslümanların üzerine saldırtacak herhangi bir harekette bulunmamasını emretmişti. Huzeyfe sürünerek düşman tarafına geçmiş, düşman ordu komutanı Ebu Süfyan’ın yanına kadar sokulabilmiş, onu bir okla vurup öldürebileceği halde Efendimiz (s.a.v)’in emrini hatırlayarak bundan vazgeçmiş ve düşman tarafında olup bitenleri gelip haber vermiştir.
Huzeyfe b. Yeman bu başarısından dolayı Peygam- berimiz (s.a.v) tarafından üzerinde namazlarını kıldığı bir örtü ile ödüllendirilmişti. Dondurucu bir soğukta bu zor görevi üzerine alan Huzeyfe’nin sırtına Efendimiz (s.a.v) eliyle vurmuş ve bu sahabe hayatı boyunca hiç üşümemiş ve kışlık elbise giymemiştir. Hakeza Hendek Savaşında Peygamberimiz (s.a.v), yeni müslüman olmuş Sad b. Nuaym’ın İslam’ını gizli tutmasını emretmiş ve onu yahudilerle müşrik ordusunu birbirlerine düşürmek görevini vermişti. Efendimiz (s.a.v) “savaş hiledir” hadisini bu savaşta bu münasebetle söylemiştir .
Günümüz müslümanlarının bu hadisten çıkaracağı yığınla hüküm vardır. Sad b. Nuaym önce yahudilere gitmiş ve “Ey Beni Kureyzalılar, siz Muhammed’e olan ahdinizi Kureyşliler istedi diye bozuyorsunuz ama onlar bakın hendeği bir türlü aşıp emellerini gerçekleştiremiyorlar. Bu belde onların beldesi değil, sizin beldeniz, yarın onlar savaşmadan çekip giderlerse Muhammed ve ordusuyla başbaşa kalacak olan sizlersiniz. Siz de biliyorsunuz ki sizin onları yenmeye tek başınıza gücünüz yetmez. Onun için kureyşten 40 tane genç rehine isteyin ki savaşa girmeye mecbur kalsınlar. Sizi kendi halinize bırakmasınlar” demişti. Yahudiler bu fikri pek beğen- mişlerdi.
Sad b. Nuaym hemen diğer tarafa geçti ve Ebu Süfyan’a Beni Kureyza Muhammed’le olan anlaşmayı bozduğuna pişman oldu, ona gidip biz bu yaptığımıza pişman olduk, sizlerle beraber barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Sana Kureyş’in ileri gelenlerinden 40 kişi getirelim onları öldür ve seninle barışalım dediler. Onun için eğer yahudiler size gelip herhangi bir sebeple adam isterlerse sakın ola ki onlara güvenip vermeyin dedi. Bu dahice plan her iki tarafça kolayca yutulmuştu, her iki taraf da Sad’a teşekkür etti. Yahudiler gelip 40 rehine isteyince, kureyşliler “tamam , Sad’ın dediği çıktı” dediler ve “kesinlikle olmaz” cevabını verdiler. Yahudiler de “zaten bunların savaşa istekli olmadığını Sad söylemişti” dediler kendi aralarında. Böylece her iki tarafta birbirlerine olan güvenini kaybetmişti artık. Üçüncü haftanın sonunda Cenab-ı Hakk müminlerin duasını kabul etti. Düşman tarafına saba rüzgarını gönderdi. Bu rüzgar fırtınaya dönüştü. Düşman çadırlarını yerle bir ediyor, ateşlerini söndürüyor, çöl kumlarını yemek kazanlarına, gözlerine dolduruyordu. Atlar huysuzlanıp iplerini koparıp kaçıyordu. Oysa hendeğin karşı tarafında fırtınadan eser yoktu. Ebu Süfyan o gece dönüş emrini verdi.
Müslümanlar sabah olunca düşmandan eser kalmadığını gördüler. Sevinçle Rab’lerine hamd ettiler. Peygamberimiz (s.a.v) savaşın bitmesiyle evine
çekilmiş, üzerini değiştirirken Cebrail (as) gelerek: ”Ya Resulallah, görüyorum ki müminler silahlarını bırakmışlar melekler ise daha bırakmadılar. Cenab-ı Hak Beni Kureyza’ya sefer etmenizi emrediyor” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) ashabına ikindi namazını Beni Kureyza bölgesinde kılmalarını emretti. Oraya doğru yola çıktılar. Yahudilerin kalesini kuşattılar. Yahudiler Beni Nadire tanınan Medine’yi terk etme hakkının kendilerinede tanınmasını istediler. Peygamberimiz (s.a.v) onlara teslim olmaktan başka bir çareleri olmadığını iletti. İnatla direndiler. Muhasara 25 gün sürdü. 25. gün yahudiler eski dostları olan Evs Kabilesinin reisi Sad b. Muaz (ra)’ın hükmüne razı olacaklarını dinledikten sonra Sad şu tarihi hükmü verdi: ”Eli silah tutan yahudiler öldürülsün, malları ve kadınları ganimet olarak dağıtılsın.“ Peygamberimiz (s.a.v) de “Vallahi yedi kat göğün üstündeki Rabbulalemin hükmüyle hükmettin” diye buyurarak verilen karara olan memnuniyetini ifade etmiştir.
Bu günkü Bab-us Selamın 200 -250 m açıklarında kazılan hendeklerde sayıları 700 ile 800 arasında değişen yahudilerin hepsinin kellesi uçuruldu. Böylelikle bu büyük fitne ortadan kaldırılmış oldu. Hendek Savası, asrı saadet harp tarihinin bir dönüm noktası kabul edilir. Artık İslam ordusu bu savaştan sonra “savunma savaşlarından” “hücum savaşlarına” başlamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v)’de bu olayı “artık Kureyş bundan sonra size saldıramaz” sözü ile tescil etmiştir. Yahudilerin savaş çıkarma, ahde ihanet, insanları parayla satın alıp birbirine düşürme, sıkışınca aman dileme, fırsatını bulunca yok etme gibi sıfat ve özelliklerinin bugün olduğu gibi 14 asır öncede var olduğunu müşahade etme imkânını buluyoruz.
İstihbarat, casusluk, düşman saflarını bölmek için kargaşa çıkarmak, kafirlerin savaş taktiklerinden faydalanmak, maslahatı ümmet olduğu müddetçe mezun bir iştir. Bilakis emredilmiştir. İslam, yönetenlerin ve yönetilenlerin arasında bugün var olan uçurumların hepsini daha 1400 yıl öncesinde yok etmiştir. Fakir ile zengin, köle ile efendi, peygamber ile ümmet hendekte beraber toprak taşımışlardır.
Vuku bulan mucizeler:
Hendek kazılma esnasında müslümanlar onar kişilik grublar halinde çalışıyorlardı. Aralarında Selman-ı Farisi’ninde bulunduğu bir grup, kazı esnasında büyükçe bir kayaya rastlar. Uğraşırlar ama yerinden oynatamazlar. Selman (r.a) Efendimize haber verir. Hz. Peygamber (s.a.v) gelir, eline balyozu alır ve ilk vuruşunda şimşekler çakar. “Kisra’nın sarayları gösterildi ve fethi müjdelendi” der. İkinci vuruşundan sonra “Rumların sarayları gösterildi ve fethi müjdelendi” der. Üçüncü vuruşta ise “San’anın
sarayları gösterildi ve fethi müjdelendi “der. Hep bir ağızdan tekbir getirirler. Nitekim Cenab-ı Hakk bu üç yerin fethini müslümanlara nasip etmiştir.
Bir diğer mucize ise, hendek kazılırken insanlığın Efendisinin açlıktan midesine taş bağladığını gören Cabir b. Abdullah evine gider. Hanımına durumu anlatır evde pişirilecek bir şey olup olmadığını sorar. O da evde bulunan tek bir keçisini, kesebileceğini ve birazda ekmek pişirebileceğini söyler. Keçiyi keserler, ekmeği pişirirler. Hz. Cabir’e hanımı “yemeğimiz ancak Hz. Peygamberimiz ile 7-8 kişilik bir gruba yeter” der. Hz. Cabir, Efendimizin yanına giderek kimsenin duymamasına özen göstererek durumu haber verir.
Hz. Peygamber (s.a.v) tebessümle dinler. Sonra da dönüp hendek kazımıyla meşgul 1000 kişiye: “ey ehli hendek! Cabir sizi yemeğe davet ediyor” diye nida eder. Sahabeler yavaşça toplanmaya başlarlar. Hz. Cabir koşarak evine gider ve hanımına “Eyvah mahvolduk. Hz peygamber bütün hendek ehlini davet etti” der. Hanımı ise büyük bir teslimiyetle: “O halde üzülme, Allah, Resulünü utandırmaz” der. Öte yandan Peygamberimiz (s.a.v), haber göndererek yemeğin ateşten indirilmesini, ekmeğin dağıtılması için kendisinin beklenilmesini emreder. Kendisi gelerek kepçelerle etleri alıp ekmekle birlikte onar onar sahabe grubuna dağıtır. Hendekte çalışan
1000 kişi bu yemekle doymuştur. Hatta hane halkı için de pay bırakılmıştır. Başarının esasının çalışmak olduğunu, zor şartlara rağmen hendek kazarak gösteren Allah Resulu (s.a.v) sabreden ve şükreden müminlere hem dünyada hem ahirette mükâfatlar olduğunu, böylelikle ashabına ve Ümmet-i Muhammed’e göstermiştir.
KUBA MESCİDİ ve İSLAM KARDEŞLİGİ
Efendimiz (s.a.v) Miladi 622 yılında Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret etmiştir. Kendisine rüyasında hicret yurdu olarak Medine gösterildiği için Medine’yi tercih etmiştir, Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi günü öğle vakti Hz. Ebu Bekir (r.a) ve beraberlerindeki rehberi ile Medine’ye ulaşmışlardır. Yaklaşık 500 kişi kendilerini karşılamıştır. Hz. Peygamberimiz (s.a.v) evvela Kuba’da 2 hafta misafir oldu. Bu süre içerisinde Kuba mescidini İnşa etti. Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerimde bu mescidi takva üzere yapılan ilk mescid olarak zikreder. “İlk gününden beri takva üzere kurulan mescitte bulunman daha uygundur. Orada arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever.” (Tevbe: 108)
Tirmizi’den gelen bir rivayete göre de Paygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Kuba mescidinde bir namaz, bir umreye bedeldir.” Kuba’ya Cumartesi günleri yaya veya vasıta ile giderek iki rekât namaz kılmak
sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.v) Küba’da 2 hafta kaldıktan sonra Medine’ye doğru hareket etmiş, yolda Cuma namazı farz olmuş ve bugün Cuma Mescidi olarak bilinen yerde Efendimiz (s.a.v), ilk Cuma namazını kıldırmıştır. Daha sonra bugünkü Mescid-i Nebevi’nin bulunduğu yere gelerek İslam toplumunun temel taşlarından biri olan mecidinin yapılmasını emretmiştir.
Hicret, devlete atılan ilk adım. 13 yıl süren Mekke döneminde baskı ve işkencelerle bir iman terbiyesinden geçmiş müslümanlar hicretle devlete yönelmişler; cihadın farz olması ile birlikte hayatı iman ve cihad olarak mütalaa ederek ömürlerini bu iki gayeye vakfetmişlerdi. Evet, belki Medine’de Kureyşlilerin işkenceleri ve zulümleri yoktu ama muhacirleri başka sorunlar bekliyordu. Bunlar; ekonomik, içtimai ve de sıhhi olmak üzere üç alanda idi. Mekkeli müşrikler hicret eden müslümanların yanlarında mal ve para götürmesine müsade etmemişlerdi, müslümanlar canlarını zor kurtarabilmişlerdi. Medine’ye geldiklerinde ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya kalmışlardır. Mekke’nin geçim kaynağı ticaretti. Medine’ninki ise ziraat ve zanaattı. Tabiatıyla muhacirler tarımdan anlamıyorlardı. Vatanlarını, doğup büyüdükleri, yaşadıkları mekânı terk etmişlerdi. Gurbet çekiyorlardı. Bir çoğu ailesini, çoluk çocuğunu bile bırakmışlardı.
Medine’de o vakitlerde humma hastalığı vardı. Muhacirlerin bir çoğu bu hastalığı yakalandılar. Efendimiz (s.a.v), bu üç ana başlık altında toplamaya çalıştığımız problemlerin hepsine muhacirler ile ensar arasında kardeşlik ilan ederek peygamberi bir üslupla çözüm getirdi. Enes b. Malik’in evinde 45’i Ensardan olmak üzere toplam 90 sahabeyi birbirleri arasında kardeş ilan etti. Bu kardeşlik örneği insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kardeşliktir. Medine ehli muhacirlere ellerinde var olan herşeyin yarısını teklif etmişlerdir. Burada Abdurrahman
- b. Avf ile Sa ‘d b. Rabi arasında geçen şu hadiseyi nakletmek gerek.H Sad , Hz. Abdurrahman’a elinde ne varsa yarısını teklif etmiş, Hz. Abdurrahman ise, “Allah senin aileni ve mallarını mübarek kılsın, bana çarşının yolunu göster” demiştir.Hz. Sad’ın teklifi ne kadar büyük bir davranış ise Hz. Abdurrahman’ınkide o kadar takdire şayandır.
“Mü’minler kendi aralarında bir cesedin uzuvları gibidirler. Bir uzvun rahatsızlığı nasıl tüm bedende hissediliyorsa Müslümanların birbiriyle alakaları da bu şekildedir“(Buhari-Müslim).
İçtimai ve iktisadi problemleri “kardeşlik” ilan ederek çözen Peygamberimiz (s.a.v) humma hastalığının Medine’den atılması için Cena b-ı Hakk’a dua etmiş, duası kabul olmuş Medine-i Münevvere kıyamete kadar humma hastalığından kurtulmuştur. Dikkat
edilirse Efendimiz (s.a.v) önce mescit yaparak işe başlamıştır. Daha sonra toplumda iç barışın sağlanması için muhabbet ve uhuvvet bağlarının kuvvetlenmesini, kardeşliği ilan ederek başarmış, herhangi bir sınıflaşmaya, bloklaşmaya müsade edilmemiştir. Herkes bir tarağın dişleri gibi birbirleriyle eşit haklara sahiptir. Üstünlük ise ancak takva iledir. Üçüncü olarak da Medine’de yaşayan diğer etnik gruplar ile Müslümanların muamele hukukunu belirli esaslara bağlayan Medine vesikasını yazdırmış ve daha atılan bu ilk adımlarla Medine site devleti hoşgörünün, iç barışın, sosyal adaletin, kişilerin hak ve özgürlüklerinin devlet garantisi altında olduğu bir “Sosyal Devlet” olma ünvanını almaya hak kazanmıştır.
YAPILIŞINDAN GÜNÜMÜZE MESCİD-İ NEBEVi
Mescid-i Nebevi Miladi 622 tarihinde Efendimiz (s.a.v)’in emriyle ve kendilerinin bilfiil çalışmalarıyla inşaa edilmiştir.
İlk yapı 1050 m genişliğinde idi. Tavan yüksekliği ise 3.25 m’idi. Temelleri taştan, duvarları kerpiçten, direkleri hurma ağacından yapılmış, tavanı ise hurma dalları ile örtülmüştü. Üç giriş kapısı vardı. Mescid-i Nebevi, bu ilk inşasından günümüze kadar 9 kez daha genişletilmiştir.
Birinci Genişletme: Yine Efendimiz (s.a.v)’in zamanında Hayber Savaşı dönüşünde, hicri 7. yılda yapılmıştır. Genişliği 2.500 m2 ye, tavan yüksekliği
4.55 metreye çıkarılmıştır. Bugün bu saha mescitte başlıklarında yeşil yazı olan direklerle belirtilmiştir.
İkinci Genişletme: Hz. Ömer (r.a) zamanında hicri 17-milâdi 638 tarihinde olmuştur. Genişlik 4200 m’ye tavan yüksekliği ise 7.15 m’ye çıkarılmıştır.
Üçüncü Genişletme: Hicri 29 - Miladi 649 tarihinde Hz. Osman zamanında gerçekleştirilmiştir. Genişleme kuzey batı cihetine doğru yapılmış, kıble tarafınada revaklardan yaptırılmıştır. Tavanı Hindistan’dan getirilen özel bir ağaçla kaplanmıştır. Mihrap üzerine ise kubbe yapılmıştır. Hz. Ali (r.a) zamanında ihtiyaç hasıl almadığından mescidde genişletme yapılmamıştır.
Dördüncü Genişletme: Emevi halifesi Velid b. Abdül-melik zamanında Hicri 88 - Miladi 707 yılında yapılmıştır, bu genişletme esnasında 4 minare yapılmış, mescid binasında süslü taşlar kullanılmış ve Efendimiz (s.a.v)’in zevceleri vefat ettiklerinden dolayı mescid odaları satın alınarak mescide dahil edilmiştir.
Beşinci Genişletme: Abbasi Halifesi Mehdi Abbasi devrinde, Hicri 165 - Miladi 782 yılında yapılmıştır. Kuzey kesiminde büyük çapta bir genişletme yapılmıştır. Abbasi Halifeleri Mescidin tamir ve tezyinine büyük önem vermişlerdir, Mescidi Nebevi, birincisi Hicri 654, ikincisi Hicri 886’da olmak üzere
iki yangın geçirmiştir. Her iki yangında dikkatsizlik sonucu çıkmış ve mescid önemli hasar görmüştür. Birinci yangının yaraları Abbasi Halifesi Mu’tasım Billah tarafından Hicri 655 yılında ikinci yangının yaraları Sultan Eşref Kaytabay tarafından Hicri 880 - Miladi 1483 yılında sarılmış ve mescid tamir ettirilmiştir. Sultan Kaytabay tamirle beraber mescidi genişletmiş ve mescide yüksekliği 11 m olan bir tavan yaptırmıştır. Bu genişletme Altıncı Genişletme olarak kabul edilir.
Yedinci Genişletme: Hilafetin 1517 yılında Osmanlılara geçmesiyle beraber Harameynin bakım ve onarım işlerini Osmanlı sultanları alır. Osmanlılar Harameyne bir çok hizmetlerde bulunmuştur. ”Hadimul Harameyn EI- Şerifeyn” lakâbı ilk kez Yavuz Sultan Selim için kullanılmıştır. Sultan Abdülmecid’e kadar, mescitte duvarların ve sütunların mermerle kaplanması, eskiyen bazı kapı ve duvarların yenilenmesi, yeşil kubbenin yeniden inşası gibi bir çok hizmetlerde bulunmuşlardır. Sultan Abdülmecid zamanına gelindiğinde yapı bir hayli yıpranmıştı. Bunun için zamanın Harem Şeyhi Davut Paşa, Sultan Abdülmecid’e bir mektup yazar ve Mescid-i Nebevi’nin yeniden yapılmasının gerektiğini sultana iletir. Padişah, Mühendis Remzi ve Osman beyleri keşif için Medine’ye gönderir. Mühendislerin raporu Davut Paşayı teyid eder mahiyette sultana takdim
edilince Sultan Abdülmecid Halim Efendiyi projenin başına getirir ve onunla beraber tüm alet ve edevat. işçiler, duvarcılar, oymacılar, nakkaşlar, hattatlar ve yeterli bütçeyle Medine’ye gönderir. Büyük bir titizlikle cemaatle namaza mani olmadan mescit bölüm bölüm yıkılır ve yeniden yapılır.
Yapılan masraf, İstanbul’dan getirilen malzemeleri, alet edavat ile sayıları 350’yi geçen işçilerin masrafları hariç 700.000 Mecidiye altınıdır. 1848’de başlayan onarım 1861’de tamamlanmıştır. Genişlik 4056 m2ye çıkartılmış ve 170 m2 kubbe yapılmıştır.
Sekizinci Genişletme (1.Suud genişletmesi): Kral Abdülaziz zamanında Mescit, kuzey, doğu ve batı taraflarından olmak üzere yapılan genişletmelerle beraber genişliği: 12270 m2’ye çıkarılmıştır. Bu çalışmalar 1952 yılında başlamıştır. 1955 yılında tamamlanmıştır. 50 milyon dolara mal olan bu genişletme 128 m uzunluğu, eni ise 91 m’dir.
Osmanlı kısmının bitiminden sonra başlayan bu genişletme, güneş zıttı (Güneşten etkilenmeyen) beyaz mermerle kaplanmıştır. Bu alanın doğu ve batı tarafına revaklar yapılmıştır. Bu genişletmede 232 sütun vardır.
1973 yılında Kral Faysal’ın emriyle Mescidin batı kısmına güneşlikler yapılmıştır. Bu şemsiyeliklerin yapımında istimlâk edilen arazilere 50 milyon dolar ödenmiştir.
Dokuzuncu Genişletme: (2. Suud Genişletmesi) Bu yapının temel atma merasimi Kasım 1984’te olmuştur. 10 yıl sürmüştür. Mescid-i Nebevi tarihinin en büyük ve maliyeti en yüksek genişletmesi bu devirde Kral Fahd b. Abdül-az’in emriyle gerçekleşmiştir. Şu anki yapı bodrum, zemin, ve sütun olmak üzere üç kattan oluşur. Her üç katın da girişleri ayrı ayrıdır.
Bodrum Katında Mescld-i Nebevi’nin kamera- güvenlik sisteminin idare edildiği kontrol odaları, yangına hassas cihazlar ile iç ve dış aydınlatma, soğutma-havalandırma ve ses sistemlerinin idaresi vardır. Bunlara ilaveten naklen TV ve radyo yayınlarına imkân sağlayan stüdyolar da bulunmaktadır. İkinci Suud Genişletmesi 82.OOO m2’dir. Bina yüksekliği 125.5 m’dir. Zemin kattaki sütun sayısı 2104’tür. iki sütun arası 6 m’dir. Kubbe sayısı 27 dir. Bunlar istenildiğinde (ışıklandırma ve havalandırma maksadıyla) açılıp kapanabilmektedir. Her biri 80 ton ağırlığındadır. 40 ton çelik 40 ton da diğer maddelerden oluşmaktadır.
Her kubbenin kapladığı alan 324 m2’dir. Her kubbede
2.5 kg altın kullanılmış, toplam olarak 27 kubbede
67.5 kg altın kullanılmıştır. Bu da 100 m2 alana tekabül etmektedir.
Kubbelerin dış cephesi Alman seramiği ile kaplanmıştır. EI oyması kısmı toplamı 160 m2 dir. Kubbeler Medine’de imâl edilmiştir. Abdülmecid han
zamanında Osmanlı kısmının 4056 m2 olduğunu, bu rakama 1.Suud genişletmesinde 12270 m2 eklendiği daha önceden belirtilmiştir. Bu iki yapının toplamı: 16326 m2’idir. İçerisinde 28000 kişi namaz kılabilir. Yapılan bu son genişletme alanı ise 82 000 m2 dir.150.000 kişi namaz kılabilir. Bu sayıyı öncekilere ilave ettiğimizde zemin katın toplam alanı 98 326 m2’ye çıkar ve içerisinde 176800 kişi namaz kılabilir. Ancak buna sütuh katını da ilave etmek gerekir. Bu ise 58250 m2’dir. 90 000 kişi sütuh’ta namaz kılabilir.Bu rakam ise Mescid-i Nebevi’nin içerisinde aynı anda namaz kılınabilecek alanın 156576 m2 olduğuna ve 268 000 kişinin bu alanda namaz kılabileceğine işaret eder.
Buna mescidin bahçesindeki 135000 m2 alanıda ilave edersek bu alanda 430 000 kişi namaz kılabilmektedir. Sonuç olarak günümüzde aynı anda 698 000 kişi namaz kılabilmektedir. Hanımlar için Mescidin k.doğusunda 16000m2, k.batısında 8000 m2 yer ayrılmıştır. Bu alan izdiham ihtimalinde genişletilebilmektedir.
Hanımların giriş kapı numaraları (13,14,16,17) ve (23,24,25,26, 28,29,30)’dur. Mescidin toplam kapı sayısı 85’dir.
Üst kata çıkmak için 6 tanesi yürüyen, 18 tanesi normal merdiven olmak üzere 24 çıkış merdiveni vardır. Yürüyen merdivenlerin bulunduğu kapı
numaraları 6,10,15,27,31 ve 36’dır. Mescid-i Nebevi’nin 10 minaresi vardır. Bunların 6’sı son genişletmede yapılmıştır. Her biri 104 m’dir. Diğer minarelerden 32 m daha yüksektir. Minarede hilalin uzunluğu 6.7 m’dir. Ağırlığı 4,5 tondur. 14 ayar altın kaplamadır.
Mescid-i Nebevinin dış bahçesinde namaz kılınabilecek alanlardaki beyaz mermerler güneş vurdukça soğuyabilen özelliğe sahiptir. Bu alan 151 adet ışıklandırma sütunu ile aydınlatılmaktadır. Bu alanın çevre uzunluğu 2270 m2’lik bir bahçe duvarı ile çevrilmiştir. Tuvaletler bunun içerisindedir. Tuvaletler iki katlı olup, içerisinde 1890 adet tuvalet ve 5600 adet abdest alma yeri vardır. Otopark girişleriyle tuvalet girişleri aynıdır.
Mescid’in bahçe sahası olarak tanımlanan alanın altında toplam 4444 araç kapasiteli 2 katlı bir otopark mevcuttur. Garaj yüksekliği 4.90 m’dir her birinde 15 ünite vardır, bu çıkılabilmektedir. Her ünitede 690 soğuk su çeşmesi bulunmaktadır.
Haremin Soğutulması;
Mescid-i Nebevi’nin soğutulması için mescide 7 km uzaklıkta ve batı tarafında 70 000 m2 alan üzerine büyük bir tesis kurulmuştur. Tesisin bu kadar büyük bir alanı kaplaması ve çalışmasıyla çevreyi rahatsız edebileceği düşünülerek uzağa konulmuştur.
Kullanılan su miktarı 2.5 milyon galondur. Soğutmada 6 derecelik su kullanılmaktadır. 7 km uzunlukta olan bu tünel Tarik-i Selam olarak bilinen yolun 18 m derinliğinden geçmektedir.
MESCİD-İ NEBEVİ’NİN KROKİSİ
- Ağlayan Hurma Kütüğü. Bu kütük mihrabın altında gömülüdür.
- Aişe Validemizin yanında namaz kılmanın en faziletli olduğunu haber verdiği ve bu yüzden kendi ismi ile anılan
- Lübabe’nin kendisini bağlayarak affolunmasını beklediği Tevbe Sütunu
- Efendimiz (s.a.v)’in itikafta iken yanına yatakları koydukları Serir Sütunu
- Efendimiz (s.a.v)’in korumalığını sahabelerin beklediği Muharres Sütunu
- Peygamber (s.a.v)’in yanında heyetleri kabul ettiği Vüfud Sütunu
- Efendimiz (s.a.v)’in teheccüd namazlarını kıldığı Teheccüd Sütunu
- Halen imamın namaz kıldırdığı Mihrap
- Peygamber (s.a.vj’in namaz kıldırdığı Mihrap
- Halen hutbelerin okunduğu Minber
- Bugün müezzinlerin bulunduğu müezzinlik 12- Kapı
- Kapı
- Peygamber (s.a.v)’in Kabri
- Ebu Bekir (r.a.)‘ın Kabri 16- Hz. Ömer (r.a.)’ın Kabri
- Üzerinde Azhap suresi 40 Ayet yazılı birinci pencere
- Üzerinde Hucurat suresi 3 Ayet yazılı ikinci pencere
- Üzerinde Hucurat suresi yazılı üçüncü pencere 20- Cibril Makamı
27- Baki kapısı
- Nisa Kapısı
- Babunnisa (Kadınlar kapısı)’ndan girince soldaki yüksek yer Ashab-ı Suffe’nin olduğu
- Bir Mihrap
NOT: Efendimiz (s.a.v) “Kabrim ile evim arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” diye buyurdukları Ravza-i Mutahhara, bugün 33 adet beyaz sütunun bulunduğu alandadır. Bu sütunlar krokide “O” işareti ile belirtilmiştir.
DOKTORUNUZDAN MÜHİM TAVSİYELER!
Muhterem Hacı Adayı,
- Bedeni ve mali farz olan bir ibadeti Allah (c.c)’ın izni ile yapacaksınız, sağlığınızı en iyi şekilde koruyarak bu ibadeti yerine getirmeniz
- Sağlığınızı en iyi şekilde koruyabilmeniz için dikkat etmeniz gereken konuları başlıklar halinde kısaca bildireceğiz:
- İklim özellikleri; bulunduğunuz yerden çok farklı olan bir beldeye gidecek ve 25 - 30 gün kadar ora- larda kalacaksınız. Bu zaman içinde aşırı sıcak, aşırı soğuk hava cereyanı ve de yorgunluktan kaçınaksa- nız. Zira insan vücudunun hastalıklarla hastalıklarda karşı koyma direncini kıran bu üç önemli faktördür.
- Sıcağın etkisi ile fazlaca terleme olacağından vucüt ve elbise temizliğine önem İç çamaşır- lar mümkün olduğunca saf pamuklu cinsinden se- çilmelidirler.
- EI ve tırnak temizliği en çok dikkat edilecek bir ko- nudur. Sıvı ve kalıp sabunlarla el temizliği kolayca yapılabilir.
- Çiğ olarak yiğeceğiniz sebze ve meyveler sabun kö- püğü ile ovulup su ile durulandıktan sonra yenme- Eğer dışı parafinli meyve ise kesinlikle soyula- rak yenmelidir.
- Dışarıda açıkta satılan yiyeceklerden almayınız.
- Konserve yiyecekler alınarak ya da alınmış olanlar tüketilirken kutuların kapağının bombeleşmemiş olması Aksi halde ishal, kusma, karın ağrısı, baş dönmesi gibi belirtilerle seyreden besin zehir- lenmelerine maruz kalabilirsiniz.
- Aşırı yağlı ve sindirimi zor olan yiyeceklere rağbet
etmeyiniz.
- İçecekler metal yada karton poşetlerde satılmakta-
dır. Bunlar alınırken üzerindeki son kullanım tarihi- ne bakılmalı ve süresi geçmiş olanlar alınmamalıdır.
- En çok rağbet edeceğiniz, ayran ve limon olmalıdır. Bunları yer ve içerken biraz tuz atılıp alınırsa terle- menin vereceği bitkinlikte azaltılmış
- Yiyecek içecekler mümkün olduğunca kendi teşkila- tımız sağlık görevlilerince kontrol edilen lokantala- rımızdan sağlanmalıdır.
- Baş dönmesi, ani ateş yükselmesi,kalpte çarpıntı görmede bulanıklık, kusmak hissi, nefes darlığı gibi belirtiler sıcak çarpmasının işaretleridir. Hemen se- rin bir yere çekilip üzerinizdeki giyecekleri En doğrusu görevlilere haber ulaştırarak sağlık gö- revlilerine ulaşmaya çalışınız.
- Dışarıda yürümek zorunda kalırsanız şemsiye mutla- ka kullanılmalıdır.
- Önceden mevcut kronik hastalığınızla ilgili ilaçlarını- zı mutlaka yanınızda bulundurunuz. Kafile görevli- nize ve doktorunuza önceden
Hanımlar için Peygamber Efendimizi (s.a.v.) ziyaret saatleri
SABAH 07.00 - 11.00
ÖGLE 13.00 - 15.00